Tarihin tozlu sayfaları, makamın cazibesine kapılıp hırsına yenilmiş insanların hikâyeleriyle doludur. Nice devrimciler, nice adalet savunucuları, güç eline geçince zalimleşmiş; kardeşine merhamet göstermez olmuştur. Çünkü güç, sahibini çoğu zaman değiştirir.
Oysa gök kubbenin altında her insan eşittir. Herkes aynı havayı solur, aynı toprağa gömülür. Ama insan, Allah’ın geniş arzını paylaşmayı unuttu. Nimetleri birkaç kişinin elinde zincirledi. Paraya, makama, koltuğa âdeta secde eder hâle geldi. Ve gök kubbenin altı bir huzur yuvası değil, bir kavga meydanı oldu. Bir yanda emeğiyle helal lokma peşinde koşanlar… Diğer yanda o emeği sömüren azgın zenginler…
Oysa Allah’ın arzı geniştir, nimetleri herkese yeter. Paylaşılsa kimse aç kalmaz. Ama paylaşılmayınca kardeş kardeşe düşer. İşte bu noktada İslam’ın sunduğu sosyal adalet anlayışı bir kurtuluş kapısıdır.
“Komşusu açken tok yatan bizden değildir” buyuran bir peygamberin ümmeti, paylaşmayı şiar edinmelidir. Zekâtla, sadakayla, infakla malın kirini temizlemek, servetin sadece zenginler arasında dönüp dolaşmasını engellemek; faizden kurtulup emeği yüceltmek, serveti emanet bilip toplumun yararına sunmak… İşte İslam’ın ilahi terazisi budur.
Âyet-i kerimede “Ta ki o mallar, içinizden yalnız zenginler arasında dolaşan bir servet olmasın” buyurulmaktadır. (Haşr, 7) Bu âyet, paylaşımın ilahi bir emir olduğunu bize hatırlatır. Ey insan! Hırsına esir olma. Kardeşinin gözyaşını görmezden gelme. Unutmamak gerekir: Toprağın altında eşit olmayı beklemek kolaydır. Asıl olan bu dünyada adaleti tesis etmektir. Eğer yapmazsak 'Mahkeme-i Kübra’da boynumuz bükük kalır. Ama yaparsak… İşte o zaman, gök kubbenin altında gerçek eşitliği yaşamış oluruz. Ve bir gün huzur-u ilahîde tartıldığımızda, paylaşmanın, kardeşliğin ve adaletin izinden gitmiş olmanın huzurunu buluruz.
Ahmet Özdemir
Elin ayağın tutmaz
Çöpünü kimse atmaz
Dertlerin asla bitmez
İhtiyarlık gelince
Suların düzgün akmaz
Kimse yüzüne bakmaz
Evlatlar seni takmaz
İhtiyarlık gelince
Dersin böyleymiş kader
Eden kendine eder
Dostların çeker gider
İhtiyarlık gelince
Kendini hep yakarsın
Eğri büğrü bakarsın
Gözlüğünü takarsın
İhtiyarlık gelince
Beyaza boyanırsın
Bastona dayanırsın
Öksürür uyanırsın
İhtiyarlık gelince
Rüzgâr gibi eserler
Hemen sana küserler
Soluğunu keserler
İhtiyarlık gelince
İlerler her an yaşın
Ağarır saçın başın
Dökülür soğuk aşın
İhtiyarlık gelince
Artık belin bükülür
Saç beyazlar dökülür
Ciğerlerin sökülür
İhtiyarlık gelince
Kolay abdest alınmaz
Rahat namaz kılınmaz
Aradığın bulunmaz
İhtiyarlık gelince
Evde yiyecek kalmaz
Kimse ekmeğin almaz
Kapını çalan olmaz
İhtiyarlık gelince
Her yerin ağrır sızlar
Hani oğlun hani kızlar
Yok olur hayırsızlar
İhtiyarlık gelince
Mehmet Salih
Yetenekli Kalemler'de önceki yazılar...