İşin algoritması

A -
A +

Sevgili okurlar şu yaşadığımız hayatın bir başı ve sonu vardır. Bize biçilen bu ömür içerisinde başımızdan iyisiyle, kötüsüyle olaylar geçer. Aynı bilgisayar programcılığının temel taşı algoritma gibi. Algoritma bir bilgisayar programının veya yazılımının daha başlamadan kâğıt üzerinde veya zihinde projelendirilmesidir. Mutlaka bir başı ve sonu olmalıdır ve yazacağımız kod çerçevesinde bilgisayarın neler yapacağı belirlenmelidir...

 

Şöyle bir bakınca yaşadığımız hayat ile bilişim teknolojilerinde kullanılan algoritma ne kadar birbirine benziyor. Aslında bugün bizim kullandığımız birçok teknolojik gelişmeler hayatın içerisinden alınmış örnekler ve gözlemlerle oluşturulmuştur. Mesela yine bilgisayardan örnek verecek olursak bilgisayarların temeline indiğimizde karşımıza 1 ve 0 rakamları çıkıyor. Bilgisayarda her şey 1 ve 0 üzerine kurulmuştur. Biz yazı da yazsak, fotoğraf da paylaşsak, müzik de dinlesek, video da izlesek bilgisayar bütün bu olanları 1 ve 0 olarak algılar. Buna da ikili sayı sistemi denir.

 

Şu yaşadığımız hayat da öyle değil midir? Hayat yapılan iyilikler ve kötülükler üzerine inşa edilmemiş midir? Hayatın olağan akışına şöyle bir baktığımızda iyiler iyilik yapmaya kötüler de kötülük yapmaya devam etmektedir. Bizler de bu yaşadığımız olaylar içerisinde kendimize çareler arıyoruz, çözümler üretiyoruz. Aynı bilgisayarın mantığı değil mi?

 

Bu örnekler böyle sürer gider. Tamamını anlatmaya çalışsak sayfalar da yetmez, bilgi birikimimiz de yetmez. Soracaksınız buradan ne ders çıkardın diye? Hemen cevaplayayım. Bugün kullandığımız bütün alet, edevat, bilumum tüm eşyalar ve bugüne kadar tüm keşifler, Allahü teâlânın bu dünyada kurduğu düzen ve intizamdan ilham almıştır. Bunu Müslüman da keşfetse kâfir de keşfetse bu böyledir.

 

Ben kendi branşım olduğu için bilgisayardan örnek verdim... Bu seferki yazı hem ağır hem bilgilendirici hem de ilginç oldu. Bir başka yazıda buluşmak dileği ile Allah’a emanet olun...

 

     Abdullah Karakoç

 
 
 
ŞİİR
 
     YOKSA AHİR ZAMANI MI?
 
Yine bir infial zuhur ediyor herkes bir asabi
Kimine gardaş demek geliyor kimine abi
Yoksa asrın hastalığı mı bu ya Rabbi?
Emareler bir bir kıyamda duruyor,
İblis her attığını on ikiden vuruyor.
 
İnsana insan demeye utanıyor insan fıtrat mı değişti?
Hayvanın fıtratı insana insanın hayvana mı geçti?
Her canlı fıtratıyla özdeşken insan neden değişti?
Bir zaman ummanındayız herkes farklı fikir veriyor,
Farkında değilmiş gibiyiz bu gemi nereye yüzüyor?
 
Bazen bakıyorum kendime aynadaki ben miyim?
Herkesin gözündeki ben özümde de ben miyim?
Yoksa fıtratı bir canavar, insansı bir ten miyim?
Cevapsız sualler ta içimde çürüyor,
Sürgün yemiş gibiyim her duygum
Başka bir yere sürüyor
 
     Selahattin Yiğit
 
 
KELAM-I KİBAR KİBAR-I KELAMEST
(Büyüklerin sözü, sözlerin büyüğüdür)
 
Din Büyüklerimiz buyurdular ki: "Allahü teâlâya şükredeceğiz. Peygamber Efendimize 'aleyhissalatü vesselam' şükredeceğiz. Çünkü o Peygamber, bizlere İslamiyet’i anlatmak için o kadar yükü çekmiştir. Ne işkenceler ne sıkıntılar ne hastalıklar çekti. Mübarek buyurmuş ki; (Benim çektiğim sıkıntıyı veya üzüntüyü gelmiş veya gelecek bütün insanlardan hiçbirisi çekmemiştir. O kadar çok üzüntü çektim.) Niye? Sırf biz yanmayalım diye. Böyle bir Peygambere 'aleyhissalatü vesselam' teşekkür icap etmez mi? Peki Ona nasıl teşekkür edeceğiz? Salevatı şerife getireceğiz. Onun hayatını okuyacağız. O ne için yaşadıysa, biz de biraz onun gibi yaşamaya çalışacağız. O, sırf Allahü teâlânın kulları yanmasın diye hayatını ortaya koyduğu gibi biz de hiç olmazsa birkaç kişiye kitap versek yahut da dinden bahsetsek, onun yolunda gitmiş oluruz. Onun yolu, bu yoldur.”
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.