Kraliçe’nin tacındaki elmas nereden geldi?

A -
A +
İngiliz Kraliçesi II. Elizabeth’in ölümünden sonra gündeme gelen ve "Kohinoor" etiketiyle Twitter’da hızla trend olan meşhur elması, İngilizler nasıl ele geçirdi?
Büyük Türk Sultanı Babür Şah 1526’da Panipat Meydan Muharebesinde yüz bin asker ve bin zırhlı filden oluşan Hint ordusunu, on üç bin beş yüz kişilik Türkistanlı askeriyle yedi saatte imha etti. Bu, Türklerin tarihte kazandığı en büyük meydan muharebesidir. Babür Şah 10 Mayıs 1526 gününde muhteşem bir askerΠtörenle Agra’ya girerek Babürlü Türk Devletini kurdu.
1857’de büyük bir İngiliz ordusu Delhi şehrini işgal edip Babürlü Devletine son verdi. Son hükümdar 2. Bahadır Şah tahttan indirildi. Hümayun Şah’ın türbesine sığınmış olan Sultan'ın üç oğlu öldürüldü. Kadınları ve çocukları dahi kılıçtan geçirildi. Şah ve ailesi Myanmar’a sürüldü; Şah burada, zindanda vefat etti.
İngilizler Delhi şehrini işgal ettikten sonra, evleri dükkânları basıp malları, paraları yağma ettiler. Tarihî sanat eserlerini yaktılar, yıktılar. Eşi bulunmayan, kıymet biçilemeyen ziynet eşyaları, altınları gemilerle İngiltere’ye taşıdılar. 
İngilizler, Agra’nın fethinde Babür Şah’ın eline geçen ve oğlu Hümayun’a hediye edilen "Kuh-i Nur" (Nur Dağı) isimli elması da İngiltere’ye götürdüler. Merhum tarihçilerimizden Yılmaz Öztuna bu elmas hakkında "180 kırat olan bu elmas, bugün 160 kırat hâlinde yeniden yontulmuş olarak İngiltere Kraliçesinin tacındadır" demektedir. Babür Şah da "Babürname" isimli hatıralarında bu elmasın kıymetini bir erbabına sorduğunu, onun da; "Bütün dünyanın iki buçuk günlük masrafını karşılar" dediğini kaydetmektedir.
Şunu üzülerek ifade edelim ki, muhteşem tarihimiz ve medeniyetimiz okullarımızda gençlerimize doğru dürüst öğretilmedi; İngilizlerin yaptığı vahşetler anlatılmadı. Milattan önce yaşamış Asurlular, Etiler, Babiller, Hammurabi Kanunları öğretildi; Hindistan’da kurulan Büyük Babürlü devletinden, zaferlerinden, âlimlerinden hiç bahsedilmedi...
        Numan Aydoğan Ünal
 
 
 
ŞİİR
 
         EZAN ÇİÇEKLERİ
 
Sen benim ikinci doğum günümsün,
Gençliğim maziye göçerken geldin.
Sen benim geciken şanslı yönümsün,
Son fırsat elimden kaçarken geldin.
Ezan çiçekleri açarken geldin.
 
 
Gün gurup ederken bir akşamüstü,
Gözlerin gönlümüm yolunu kesti.
Bahçemde mutluluk rüzgârı esti.
Sen bana iş işten geçerken geldin.
Ezan çiçekleri açarken geldin.
 
 
Görevi devredip ihtiyar aya,
‘Evlada’ diyordu güneş dünyaya.
Ne akşamsefası ne sarı fulya,
Son fırsat elimden kaçarken geldin.
Ezan çiçekleri açarken geldin.
 
 
Sıradan sözlere eyleme meyil.
Sen bana kulak ver sen bana eğil.
Açelya begonya sardunya değil,
Sen bana iş işten geçerken geldin.
Ezan çiçekleri açarken geldin.
 
 
Eski bir sevdanın ince ağrısı,
Aşkınla tedavi gördü, doğrusu.
Duyuldu akşamın namaz çağrısı,
Son fırsat elimden kaçarken geldin.
Ezan çiçekleri açarken geldin.
 
 
Gün battı batacak, hafif rahmet var.
Gözüme görünen bir alamet var.
Bu aşkta bir hikmet, bir keramet var.
Sen bana iş işten geçerken geldin.
Son fırsat elimden kaçarken geldin.
Ezan çiçekleri açarken geldin.
 
                Cemal Safi
 
 
 
İZ BIRAKAN CEVAPLAR
 
Bir arkadaşımın eşi oldukça güzeldi. Yanıma uğradığında eşinden ayrılacağını söyleyince şaşakalmıştım! Ona ‘bu kadar güzel olan bir eşten ayrılınır mı?’ diye sorduğumda sen güzel ama ayağını sıkan bir ayakkabı giydin mi?” dediğinde cevap verememiştim...
            ***
Bizim bir müdürümüz vardı oldukça yakışıklı ve aileden varlıklıydı. Eşi mütevazı ama çoğu ona uygun görmezdi. Ben müdür beye ‘siz evlenirken çok düşündünüz mü?’ diye sorduğumda müdürümüz ‘Yaşar Bey, dedi bunu bana neden sorduğunu tahmin ediyorum. Ama eşimin gönül yapısını bilsen beni ona layık göremezsin’ deyince yine cevap verememiştim. [Yaşar Gönenç]
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.