Ne varım ne yokum!..

A -
A +

Uzun gecenin sancısına doğan asit yağmurları, ruhumun içine yağıyor. Yağdıkça damla damla eriyor vuslat düşüncelerim, eritiyor aklımı. Aklım eridikçe azalıyorum, ateşe dayanır mı çıra? Ne çare. Şemsiyesiz Şems’e, umudun tek halkasıyla bağlı bu virane gönlüm, kışın en yoğun kar altında karçiçeğine sarılmış vuslatı zikreder. Evet bütün halkalar kopmuş, lakin bahar bekler tek halkayla bu hazin gönlüm. Öyle bir suyla kaplı ki ruhumun adası. Su derin mi derin, tuzlu mu tuzlu. Çok kişiyim ama yalnızım. Tek kişiyim ama kalabalığım. Kalabalıktaki yalnızlığım kendi içimde bitmez yolculuk yapar, yarını vuslat olan gemide. Ama vuslat geldiğinde tek halka duracak mı yerinde bilmiyorum. Ama bu gemi ruhumun fırtınasında alabora oldu. Tutunduğum tek bir ağaç. Vuruldum bir kere feleğin okuyla 12’den. Üzülmem hiçbir acıya dönüp bakmam ama Şems'in ihtiyacı yok şemsiyeye. Çaresizim, kasırganın kara bulutların girdabında döndürüyor felek kendi etrafımda hızlı hızlı, gönül yurdumu yıkana dek. Yukarıda kasırga etrafı çevrili derin sular. Düşünceler can pazarında alıcı bulmaz. Şems'in sınavı ağır son bulmaz. Nefis yaşadığı müddetçe fırtına bitmez, isteğim bir nefes. Geriye kalan tek halkam kopmadan ya medet. Tespihim ah çekmeye dayanamadı. Halkaya bağlıydı. Koptu ama ne kopuş. Kulak sağır, göz kör, gönül mekânı virane.

 

Kadere suç atılmaz. “Kuşa taş mı atıyon?” derler. Gönül kanatlarını uçmaya alıştırmayan, nefis çakallarına yem olur. Yem oldum acı oldum. Ne dosta yâr oldum. Ne de dost olmayanlara yem.

 

Bîkarar kıldı felek aşkımı,/Ne haykırdım ne de aldım/Fâni cihan, sende ne kaldım/Dost ayrılığı kendi elinden... Bu ayak kayalara basamaz/Ne Dicle ne Fırat yazamaz/Bu yazıyı mezar taşı asamaz/Ağlamayı kim bana öğretti?

 

Sanma sitemim can Şems'e,/Dayanamadım ki bu güneşe/Nefis inledi ruha inim inim/Tek halkayla büküldü belim... Gözüme öğrettim ağlamaz artık/ Cihana derin yara izi bıraktık/Gönlüme mazi gazeli yaktık/Ağlar ruhum habersiz habersiz...

     Yavuz Selim Bulut
 
 
ŞİİR
 
     Sevgisiz
 
Yuva diye kurduk nice hayaller,
Unutulmaz düşürdüğün o hâller,
Artık bedduaya kalkar bu eller,
Bezdirdiğin yetmedi mi be adam!
 
Evlat verdim her biri nur topuydu,
Bakacağın aralık bir kapıydı,
Sanki yüzün cennetten bir tapuydu,
Çektirdiğin yetmedi mi be adam?
 
Nefret ettim her yılda bir düzine,
Emeklerim durur elbet dizine,
'Medet' diye düşmanımın yüzüne,
Baktırdığın yetmedi mi be adam!
 
Beddua etsem de sana az gelir.
Yalvarsan da tırıs gider vız gelir
Kara haberlerin belki tez gelir.
Kandırdığın yetmedi mi be adam?
 
     Mustafa Özkahraman 
 
 
GÜZEL YURDUMUZ
 
GÖYNÜCEK: Amasya ilinin güneybatısında bulunan Göynücek, Doğu-Batı ve Kuze-Güney istikametinde geçen tarihî ticaret yollarının kesiştiği bir coğrafya üzerine kuruludur. Şirin Göynücek ilçemiz, mevcut konumu ve merkezî yollardan kısmen uzak oluşu sebebi ile Türk ekonomisine sanayi ve ticaretten ziyade tarım ürünleriyle katkıda bulunmaktadır.
Göynücek, verimli Çekerek Ovasıyla başta meşhur Göynücek bamyası, soğan, şeker pancarı, haşhaş, arpa, buğday vb. ürünlerin yetişmesine imkân vermektedir. Ayrıca son yıllarda hızla gelişmekte olan meyvecilik, kendini kiraz, elma, vişne, kayısı ceviz ve şeftali ile göstermektedir. "Amasya'nın elması Göynücek'in bamyası" sözü meşhurdur. Bol ve lezzetli Göynücek bamyası, yapılan ürün geliştirme çalışmaları ile Amasya'da tescillenmiş olan ününü Türkiye çapında da duyurmanın gayreti içerisindedir.
Göynücek Çekerek Çayının batı kıyısında kurulmuştur. İl merkezine 40 km mesafededir. Göynücek, Ilısu, Gediksaray bucakları ve Mecitözü'ne bağlı bazı köylerin birleşmesiyle 1954'te ilçe merkezi olmuştur. Belediyesi 1954'te kurulmuştur. [www.goynucek.bel.tr]
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.