Nerede o eski bayramlar?

Rahmet ve bereket dolu bayram günleri yaklaştıkça büyüklerimiz başlar hayıflanmaya... "Nerede o eski bayramlar?" demeye...

 

Bayramların bayram tadında yaşandığı o eski bayramları hayal etmemek mümkün mü? Peki Osmanlıdan günümüze dek devam eden özlemle aradığımız o bayram şenlikleri nasıl cereyan ederdi?

 

Bayram hazırlıkları günler öncesinden başlardı. Hazırlık sürecinde bayram temizlikleri yapılır ve özel yemekler pişirilirdi. Mümin olmanın ve din kardeşliğinin şuurunda olan vatandaşlar bu süreçte komşuluk ilişkileri kapsamında da temizliğinden tutun yiyecek ve içeceklerin hazırlanmasına kadar her aşamada bir ve beraber hareket ederdi.

 

Bayramların olmazsa olmazı ise yeni kıyafet diktirmekti. Allah sevgisinin tezahürü olan Kurban Bayramı'nın Cenab-ı Hak yolunda infak ve paylaşma günleri olduğunun bilincinde müminler çocuğuna kıyafet diktiremeyen ailelere de yardımda bulunur ve ihtiyaç sahiplerinin hakkını gözetmeye özen gösterirdi.

 

Arefe gününün geldiği ise ikindi namazının hemen ardından tersaneden ateşlenen toplarla duyurulur ve yurdun dört bir yanında bayram şenlikleri tüm heyecanıyla başlardı. Bayram sabahı bayram namazı eda edilir ve cemaat ile bayramlaşıldıktan sonra Sevgili Peygamberimizin “Bugün ilk işimiz, bayram namazını kılmak, sonra dönüp kurban kesmektir, kim böyle yaparsa sünnetimize uymuş olur” hadis-i şerifine istinaden kurban kesmeye gidilirdi.

 

Bayram sabahı ailecek kahvaltı yapıldıktan sonra sıla-i rahim gereğince aile büyüklerine öncelik vermek suretiyle akraba ve komşu ziyaretlerine başlanırdı. Bu ziyaretler esnasında misafire âdet gereği önce şeker, sonra sade kahve ikram edilirdi. Ayrıca bayram süresince müminlerin hayatlarını birlik ve dirlik içerisinde sürdürmeleri maksadıyla küs ve dargınların barıştırılmasına da özen gösterilirdi.

 

Nice bayramları bu coşkuyla yaşamayı temenni eder, Kurban Bayramı'nın İslam âlemine ebedî huzur getirmesini Cenab-ı Allah'tan niyaz ederim.

 

     Coşkun Alperen Yıldırım

 

 

 

 

 

ŞİİR

 

 

 

          BABA

 

 

 

Bugün de tükendi bak akşam oldu,

 

Bu ömrüm hicranla hüzünle doldu.

 

Bahçede leylaklar evde gül soldu,

 

Yine her gün gibi gelmedin baba.

 

 

 

Hayatım anlamsız sen yoksun diye,

 

Sensizim hasretim şefkat sevgiye.

 

Kimseler okşamaz vermez hediye,

 

Bu yıl da oyuncak almadın baba.

 

 

 

Hayat zor sensizlik üzüp yoruyor,

 

Ev halkı özlemden seni soruyor.

 

Her evi babalar candan koruyor,

 

Doyunca bizlerle kalmadın baba.

 

 

 

Torunlar çoğaldı koşar emekler,

 

Huzurdu verdiğin binbir emekler.

 

Soframız sensizken tatsız yemekler,

 

Gelip de bir lokma almadın baba.

 

 

 

Dün gece rüyamda gördüm hep seni,

 

Bildim ki özlemdir bunun nedeni.

 

Okşayıp çok sevdin hasretle beni,

 

O engin sevginden çalmadın baba.

 

 

 

Ne zaman bitecek kederli bu dem?

 

Gözlerden akan yaş, kirpiklerde nem.

 

Sabrımız tükendi bitkin kaldık hem,

 

Bekleriz bir selam salmadın baba.

 

 

 

     Seyfettin Karamızrak

 

 

 

 

 

 

 

SAĞLIK OLSUN

 

 

 

REFLÜ: Stres, yoğun iş temposu ve düzensiz beslenme, yaşadığımız çağın hızlı temposu birçok hastalıkları da beraberinde getiriyor. Göğüs kafesinde yanma, sürekli ağza çıkan ekşi su, uzun süreli ses kısıklığı ve boğaz ağrıları gibi pek çok şikâyete sebep olan reflü son yıllarda sıkça görülen mide rahatsızlıkları arasında geliyor.

 

Mide asidinin yemek borusuna geri gitmesiyle meydana gelen hastalığın Türkiye’de her beş kişiden birinde görüldüğünü söyleyen İç Hastalıkları ve Gastroenteroloji Uzmanları erken teşhiste tedavisi zor olmayan hastalığın, tedbir alınmadığında uzun vadede ciddi hastalıklara yol açabileceğini belirtiyorlar. Önlemek için, limonlu, asitli yiyeceklerden; kahveden ve domatesli gıdalardan kaçınılmalı. Çikolata, sarımsak, soğan, nane ve yağlı yiyecekler de reflü sıkıntılarını arttırır. Öğünlerde aşırı yemekten kaçınılmalı. Dar kemerler ve dar pantolonlar mide asidinin yukarı çıkmasına sebep olur. Sigara ve alkolden kesinlikle uzak durulmalıdır...