Sevmek mi sevilmek mi?

A -
A +

Geçtiğimiz günlerde benim için çok kıymetli olan, çok sevdiğim biri bana bir soru sordu: “Sevmek mi sevilmek mi?” Biraz düşündüm ve cevap verdim: “Seviyorsan ama sevdiğin kişi seni sevmiyorsa bunun bir kıymeti yoktur zamanla o sevgi söner. Sevmediğin bir kişinin seni sevmesinin de sana bir yararı yoktur. Onun da sevgisi karşılık bulamayınca zamanla azalıp bitecektir. Ya da bu düşünce yapısında devam ederek nefsani duygularına kapılıp kendini, (bir kere geldiğimiz tekrarı olmayan ve her anın kıymetini bilip doyasıya tadını çıkarmamız, mutlu olmamız en önemlisi de Allah’ın rızasına uygun yaşamamız gereken şu) dünyada mutsuzluğa sürükleyecektir ve bunun kişiye ya da kişilere bir faydası olmayacak.

 

Genelde bazıları bazı şairlerin şiirlerinin veya yazarların yazılarının; düşünürlerin düşüncelerinin etkisiyle insan unsurunu hesaba katmadan yalnızca sevmenin kıymetli olduğu fikrini savunabilirler. Ben kimi insanların sevmekle ilgili sözlerinin eğer insani sevgileri içermiyorsa, insani sevgilerle bağdaştırılmasını doğru bulmuyorum.

 

Bilinmelidir ki insan sevgisi ile diğer sevgiler birbirinden çok farklı iki ayrı konudur. Elbette ki bir kimse bir meyveyi, bir çiçeği, bir hayvanı karşılıksız sevebilir. Hayvanlara karşı sevgimizi verdiğimizde birçok hayvanın bu sevgiye karşılık verdiğini yaşamışızdır. Yine çiçekler için de aynı duygu geçerlidir. Bir çiçeğe sevgi verip onunla ilgilendiğimiz, ona baktığımız zaman nasıl güzel açtığını, serpildiğini görürsünüz. Ona verdiğiniz ilgi karşılığında sizin âdeta görsel şölen izlemenize ve güzel kokusuyla masal bahçesinde geziniyor hissine kapılmanıza sebep olur. Bu vaziyet insanı huzura sürükleyen çokça tatmin eden bir durumdur. İnsan da bir çiçek gibidir; sevgi verirsin o sevgiyi hissettiğinde çiçeğin yaprakları gibi rengârenk çiçeklerin ilkbaharda hayat bulması gibi açar, meyve verir, hayat bulur. İnsan karşılıklı olarak sevip sevildikçe güzelleşir. Hele de sevdiği tarafından sevilince...

 

         Dilara Nur Özkaya

 

 

 

 

 

ŞİİR

 

 

 

       FARKINDA MISIN?

 

 

 

Dalıyor gözlerim uzaklara, arşa

 

Bakıyordum etrafa başka başka.

 

Ruhum uyanıyor etraflıca

 

Bu dünya boş ve anlamsızmış

 

Farkında mısın?

 

 

 

Ne kadar baksak, görsek az gelir,

 

Her nimete ibretle düşüne düşüne,

 

“Ol” deyince olur “azze ve celle”

 

Ne kadar önemliymiş nefes alıp verme,

 

Bunların büyük hediye olduğunun,

 

Farkında mısın?

 

 

 

Nasipten öte yol yokmuş

 

Yaz yağmuruna bakıp aldandım, kaldım.

 

Uyuyormuşum meğer birden uyandım

 

Gökyüzü bayramına bakıp heyecanlandım

 

Susuz kalan gönüllere ferahlık veren nimetin

 

Farkında mısın?

 

 

 

Bilmem kaçıncı gün bugün

 

Bir gün daha bitmiş ömürden

 

Mutluluk neymiş bilemedim ömürden

 

Dünyada mutluluk aramak boşadır

 

Farkında mısın?

 

 

 

Hayat derler ömre, yakalayamazsın.

 

Yaşarsın anbean anlayamazsın.

 

Renk cümbüşü içinde renk alamazsın,

 

Dön de bir bak ne yol almış sanmışsın,

 

Farkında mısın?

 

 

 

                 Kıymet Er

 

 

 

 

 

UNUTULMAZ KELİMELER

 

 

 

TUMANİNET: 1. İtminan olmak, emin olma, inanmak, gönlü rahat olma hâli. 2. Namaz kılarken rükû' ve secdelerde ve kavmede (rükû'dan kalktıktan sonra ayakta durmakta) ve celsede (iki secde arasında oturmada) bütün âzânın (uzuvların) hareketsiz kalması.

 

TENZİLAT: İndirim, ucuzluk.

 

TATBÎKAT: 1. Tatbikler, amelî, pratik dersler, talimler. 2. Manevra 3. Asker birliklerini savaşa hazırlamak amacıyla, arazi üzerinde yapılan geniş ölçüde savaş denemesi.

 

TEBESSÜM: Gülümseme.

 

MUHAKEME: 1. Hukuk dilinde yargılama, 2. Akla vurma, 3. Mecaz anlamda bir meseleyi çözmek için çıkar yol arama.

 

TERENNÜM: 1. Kendi kendine kısık sesle mırıldanma, 2. Kuş şakıması, ötmesi. 3. Anlatma, ifade etme.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.