Tebessüm

Sesli Dinle
A -
A +

Duygular… Mutluluk, kızgınlık, korku, hüzün ve daha nicesi… Hepsi birbirinden önemli çünkü insanı insan yapan duygulardır. Peki insan duygularını nasıl ifade eder? Kimisi dışına yansıtır tüm duygularını kimi de belli etmemeye çalışarak içinde yaşatır hepsini. Herkesin yaşadığı, hissettiği duygular ve bunları gösterme biçimleri farklıdır.

 

Genellikle duygularımız ister istemez yüzümüze yansır ve bizler o yüz hâlinden, mimiklerden anlamlar çıkarırız; yani ruh hâlimizi anlamaya ve anlamlandırmaya çalışırız. Şimdi sorumuz şu: “Tebessüm eden biri nasıl bir ruh hâline sahiptir?”

 

Dilerseniz önce tebessüm kelimesinin tanımına bakalım. Herkesin bildiği üzere tebessüm “dişlerini göstermeyecek şekilde hafifçe gülümsemek” anlamına geliyor. Mütebessim, tebessüm eden kimse anlamına geliyor. Bugün tebessüm kelimesinin yerine “gülümsemek” kelimesini de diyebiliyoruz. Fakat bugün size klasik tanımı ve yorumu bir kenara bırakıp tebessümü kendi açımdan yorumlamak istiyorum.

 

Tebessümün üç çeşidi vardır bence: Gerçek tebessüm, sıradan tebessüm ve acı tebessüm...

 

Gerçek tebessüm; içten samimiyetle olan gülümsemedir. Sizi mutlu eder. Zaten mutluysanız mutluluğunuzu katlanarak daha da artmasına sebep olur ama eğer üzgünseniz dertlere devadır bu tebessüm. Bedeni yahut en çok da yüreği yorgunlara iyi gelir. Sıradan tebessüm; sıradan insanlara sıradan bir gülümsemedir, pek bir şey ifade etmez. Asansörde gördüğü birine bile iyi günler deyip öylesine tebessüm edebilir insan. Bu insanlık gereğidir. Acı tebessüm ise gönlü yaralı, içi ağlar, kalbi kırık olduğu hâlde tebessüm edebilen o güzel insanların, ‘derdime derman olabilecek kimse yok mu?’ tebessümüdür.

 

Tebessüm deyip geçmeyin. Ne acılar vardır onda. Tebessüm deyip geçmeyin. Mutluluğun sırrı orada. Herkese gerçek tebessümlerin bol olduğu günler dilekleriyle…

 

     Zehra Derin

 

 

 

 

 

 

 

ŞİİR

 

 

 

          Abıhayat

 

 

 

Mevsimler art arda sıradalar bak!

 

Yitip gidiyor, tıpkı ömrümüz gibi…

 

Ardında atlı var sanki, güzel günlerin!

 

Zor zamanlar bitmek bilmezken,

 

Kısacık anlarda gizlenmiş mutluluk!

 

Yakala yakalayabilirsen…

 

Oysa ona rast gelmek bir nimet,

 

Şükretmek bir nimet…

 

Nimetlerin bilincinde olmak da bir nimet!

 

 

 

Bu sabah uyandım, şükrederek…

 

Aynadaki yüzüme şükrettim,

 

Bana Allah’ı hatırlatan hüznüme şükrettim.

 

‘Hamdolsun yaratıp imtihan edene’ dedim,

 

Verdiğine de vermediğine de hamdolsun.

 

 

 

Kıymeti bilinmez yokluk gelmeden varlığın,

 

Bak içim, dışım büsbütün tarumarım!

 

Şükür nimeti, şikâyet, derdi çoğaltırmış…

 

Şikâyet yakışmaz gayri dilime!

 

Ondan gelen her şeye razıyım.

 

 

 

Zaten rızayı ilahi değil midir temennim?

 

Beni huzura erdiren, o değil midir?

 

Güldüren, ağlatan, sevdiren…

 

Aşkını bahşeden bana o değil midir?

 

 

 

Ben kayıp bir yolcuyken vahada,

 

Kendimi aşkında bulduran, o değil midir?

 

Ben düşmüşken hiçlik deryasına,

 

Benim her şeyim olan, o değil midir?

 

 

 

Varılacak yol hakikat değilse,

 

Yoldaki güller, dikenler boşuna değil midir?

 

O’dur bana teslimiyeti sevdiren,

 

O’dur her şeyi en güzeliyle bilen,

 

Aciz kuluna hayat veren, şifa veren…

 

Abıhayat bahşeden kalbime; o’dur.

 

 

 

 

 

     Kübra Can

 

 

 

 

 

 

KELAM-I KİBAR KİBAR-I KELAMEST
(Büyüklerin sözü, sözlerin büyüğüdür)

 

 

“Din büyüklerimiz buyurdular ki: Efendim, Şâh-ı Nakşibend hazretleri secdeye varıp Allahü teâlâya duaya başlamış. Demiş ki: Ya Rabbi, ümmeti Muhammed’in hâli çok fena. Gençler dinden uzaklaşıyorlar. Bunlara ıslah olması için nasıl hizmet etmeliyim de bunlar ıslah olsunlar. Çünkü bunlar uzun uzun nasihatleri dinlemezler zaten... Mübarek bunu altı yüz sene evvel söylüyor.... Yalvarmalarının neticesinde Allahü teâlâ kendisine yapılacak işi bildirdi.

 

Buyurdu ki: Allahü teâlâ bana teveccüh etme nimetini ihsan etti. Ben kime teveccüh etsem onun kalbinden dünya sevgisini çıkarırım, onun yerine Allah ve Peygamber sevgisini, büyüklerin sevgisini, ahiret sevgisini veririm. Bu bize nasip oldu...

 

Efendim, Şâh-ı Nakşibendi hazretlerine verilen bu devlet, ondan sonra gelen bu yolun büyüklerine de verilmiştir. Burayı çok iyi anlamalıdır.”

 

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.