Saygıdeğer okuyucularım ben ülkemizin temel problemlerini tespit ettim. Sizinle paylaşmak istedim. Ülkemizin temel meseleleri: 1- Evlilik öncesi eğitim. 2- Okulda eğitim. 3- Koruyucu hekimlik...
Neden evlilik öncesi eğitim? İstanbul'da iki genç evleniyor. Dinî nikâhı kıyacak imam kıza “Kelime-i şehadet getir” diyor. Kız oğlana dönüp “Ben bu evin yabancısıyım git sen getir” diyor ve oğlan da mutfağa gidiyor!.. Kişiler ya kendi kendilerini yetiştirecek veyahut destek alacak. Ama bizde bunun ikisi de mevcut değil.
Acilen aile okulları veya aile mekteplerinin açılması gerekiyor. Eğitimsiz anne baba çocuğunu eğitebilir mi? Elbette eğitemez, neden? Çünkü anne ve babanın eğitime ihtiyacı var da ondan. Eğitim ailede başlar okulda devam eder. Eğitim aile okul çevredir. Size soruyorum, aile eğitimsiz, okulda eğitim verilmiyor, çevre berbat. Bu çocuk nasıl yetişir? Çocuğun yanında bağırmayan çağırmayan münakaşa etmeyen tartışmayan yalan söylemeyen gıybet yapmayan küfretmeyen kaç aile çıkar? Kararı siz verin... Bu ortamda yetişen çocuk sağlıklı olur mu? Elbette olmaz. Pısırık içe kapanık kendine öz güveni olmayan bir çocuk olur. Çocuğunuzun böyle olmasını istemiyorsanız kendinize çekidüzen vermeniz lazımdır, diyorum. Bu çocuk kaygı ile yatar kaygı ile uyanır. Biz bu çocuktan başarı bekleyebilir miyiz? Elbette bekleyemeyiz.
Okulların kurgulanış biçimi gençleri hayata hazırlamıyor. Gençleri iş hayatına hazırlıyor sanıyoruz ama aslında bir yarışın içine itiyor ve gençler öğrenmek yerine en kısa sürede en zor soruyu en çabuk çözen olmak için kafa patlatıyor. İyi bir anne iyi bir baba iyi bir eş, iyi bir dost iyi bir arkadaş iyi bir komşuluk ilişkisi nasıl olur bu eğitim verilmiyor. Matematik fizik geometri iyi olsun iş hayatında iyi bir yere gelsin, eyvallah bu olsun ama bundan önce iyi bir insan olsun...
Ökkeş Özkan
ŞİİR
SEVME VAKTİ
Ömür dediğin bir düş, bunu bilmeli baştan,
Kötü günde fayda yok, vefasız arkadaştan.
Zaman fırsat hem nimet, gaflet ile yatılmaz,
Kıymettir çer çöp değil, sokaklara atılmaz.
İnsan kalbi gül gibi, çabuk solar değersen,
Tevazu baş yüceltir, kibirlenmez eğersen.
Hoşgörüden ayrılma, yüreğin şefkat dersin,
Hayatın bahar gibi, gam değil huzur versin.
Kader mutlak yaşanır, korkmak telaş nafile,
Hüzün elem görmezsin, yaşamazsan gaf ile.
Toplamışsan içersin, suyun varsa bendinde,
Hayır ve şer ortada, seçme hakkı kendinde.
İnsanlar bir kez doğar, ilk ve son kez ölürler,
Gerçeği bilmeyenler, bir gün yaşar görürler.
Bu kavga savaş niçin, dünya herkese yeter,
Öfkelenmek ne kötü, haset ondan da beter.
Kıskanç nefret devşirir, sevgi eken bol biçer,
Gönülden talep eden, kavuşur misk su içer.
Artık sevmek vaktidir, aradan çıksın gurur,
Kim olursan gel diyen, insanlıkta dik durur.
Bazen elem çeksen de geçer pes etme asla,
Kinle dolmuş bahtsız kalp, kaplıdır isle pasla.
Affedenler mutludur, düşmanı hasmı yoktur,
Hoşgörüsü çok fazla, hem de seveni çoktur.
Seyfettin Karamızrak
TARİHTEN BİR YAPRAK
(ÇÖL ASLANI) ÖMER MUHTAR: Ömer Muhtar Libya’da işgalci güçlere karşı 11 Eylül 1931 yılında yapılan şiddetli çarpışmalar sonunda esir düştü. Trablusgarp’a gelen İtalyan generali Graziani’nin başkanlığındaki bir savaş mahkemesinde idama mahkûm edildi. Ömer Muhtar tutuklu bulunduğu sırada ona bazı teklif ve telkinler yapıldı. Ancak kendisi bunların hiçbirine iltifat etmeyip “Ben kaza ve kadere inanıyorum. Allah’ın benim hakkımda takdir ettiklerine razıyım” diyerek inanç ve akidesinden taviz vermedi ve bu uğurda darağacına gitmeye razı oldu.
Mahkemenin verdiği idam kararı açıklanınca “Hüküm yalnız Allah’ındır. Sizin alçak hükmünüzün hiçbir geçerliliği yoktur. Biz Allah’a aitiz ve ancak ona dönücüyüz” diyerek karşılık verdi. 15 Eylül 1931 tarihinde Bingazi yakınlarındaki Suluk’ta idam edildi.