Kemal Belgin

Bizim bu köşede sık sık spor dışına da taşıyoruz.

Yazımızın hemen başında iki takım arasında çok ciddi görünen bizim lehimize bir farklılık vardı. Onu hemen belirtmekte yarar görüyorum.

Tarih denilince benim için akan sular durur... Ama bazı şartlarda tarihi de aşmanın gerekliliği kaçınılmaz olabilir.

Beşiktaş Teknik Direktörü Lucescu, Chelsea maçından sonra sıcağı sıcağına yaptığı açıklamada, ders niteliği taşıyan çok önemli sözler kullandı.

Star; Şampiyonlar Ligi'nin yayıncı kuruluşu... Büyük bir hizmeti üstlenmiş durumda... Gerek yayın hakkı için, gerekse de yayın sürecinde ciddi paralar verdiğinden kimsenin kuşkusu yok...

Tansiyonumuzun biraz fazla yükseldiği hafta içinde Konyaspor Başkanı'nın davetine de gazetenin yerinde görev isteğine de ne yazık ki; uyamayıp dünkü zevkli maça televizyon karşısında dikkat kesilmek mecburiyetinde kaldım.

Şimdi size, Rauf Tamer'in sık sık yazılara sıkıştırdığı iki "Kafa"dan bahsedeceğim.

G.Saray, Frank de Boer'i transfer gündemine aldığı süreç içinde Barcelonalı birileri bu futbolcu için, "Artık o golf oynar" diye bir yaklaşımda bulunmuştu.

G.Saray'ın parası, pulu, morali, kısacası Süper Lig'de oynayabilecek hiçbir dayanağı kalmamış Adanaspor karşısında oynadığı futbolu övebilmek mümkün değil ama, R.Sociedad maçı öncesi kazançlı çıkması herşeye rağmen bir ivmedir.

Ülke basketboluna, bırakın Avrupa Kupası'nı kazandırmak, sayısız yıldız yetiştiren -mesela Hüseyin Beşok, mesela Hidayet, mesela Mirsad- Aydın Örs'ün kellesini isteyen basketbol yazanlar, nihayet emellerine ulaştılar. Hiç merak etmeyin; yakında Aydın'ın yerine geçenin de kellesini isteyeceklerdir. Çünkü onların ufku bu kadar...

Yukarıda isimleri sıralanmış futbolcuların, topa hükmetmedeki teknik kapasiteleri çok ciddi ve büyük farklılıklar göstermemektedir.

G.Saray'la F.Bahçe'nin medya ve kamuoyu tarafından şişirilmiş bir derbiye çıkacakları zaten belliydi. Çünkü, sezon başından bu yana her iki takım da organize futbol oynama adına hiçbir olumlu gösteride bulunamamış, hatta bunun sinyallerini bile verememişlerdi.

FANATİK'in Cumartesi günkü sayısının birinci sayfasında, Beşiktaş Teknik Direktörü Lucescu'nun fotoğrafı üzerine basılmış harika, şahane bir başlık vardı.

F.Bahçe'nin D.Bakır ve Elazığ galibiyetleri takımın nerede olduğunu anlatabilecek netlikte değildi. Ama dünkü G.Antepspor oyunu bunu en iyi şekilde ortaya koyabilecek lig müsabakalarından biriydi.

Çarşamba günleri okurun huzuruna çıkan, "Kemal Abi'nin haftalığı"nda bu defa gündemin sıcak maddelerinden bazılarını ıskalamışız.

Şenol Güneş mi, Daum mu? Sakın bu ne biçim soru demeyin. Bal gibi de iyi bir soru... F.Bahçeli Tuncay, Daum'un göreve gelmesiyle birlikte sol kanada hapsedildikten sonra, takımının son iki maçında da, boş alana "Hooijdonk paslarıyla" koşu yaptırılan bir kontratak oyuncusu rolüne girdi.

Futbolda kendin kadar rakipleri de iyi inceleyip; oyununu öyle tezgâhlamak zorundasındır. Bu futbolun temel kanunlarından biridir. Dünkü D.Bakırspor - F.Bahçe maçında Sakıp Özberk'in de F.Bahçe'nin oyun plânına uygun bir şekilde taktiğini kurmuş olması deplasman takımını galibiyete taşıyan başlıca faktördü.

Trabzonspor - F.Bahçe maçı sırasında tribünlerde meydana gelen ve devre bitimine kadar süren, ancak hiçbir biçimde sahaya sıçramamış, hakeme veya futbolculara bulaşmamış olaylar, düne kadar pek rastlanmamış bir cezanın da doğuşunu peşinde getirmiştir. Disiplin Kurulu, konuk takım durumundaki F.Bahçe'nin taraftarlarını ağır suçlu bulmuş ve bu kulübün sahasını bir maç kapatmıştır. Evsahibi konumundaki kulübe uygun görülen ceza ise, faslın en ağır olanı, yani 2.5 milyar liradır.

24 saat evvel Kadıköy Şükrü Saracoğlu Stadı'nda F.Bahçe ile Elazığspor arasındaki oyuna futbol oyunu değil, ancak komedi diyebilirdik. İki takımın neredeyse toplam 40'a yakın gol pozisyonu vardı. Artık basketbol maçları bile, skor olarak 70'li rakamların altında kalabiliyor. Baktım, gazeteler çok komik bir yorum ikileminde birleşmişler. Diyorlar ki; "F.Bahçe süper oynadı, Elazığ sanki maçı kaybetmek için elinden geleni yaptı." Böyle bir yorum olmaz. Biri varsa, öteki yoktur. Öteki varsa, diğeri yoktur.

Hemen yazımın başında çok önemli bir oluşumu vurgulamak istiyorum. Çünkü maçın ana teması yüzde yüz biçimde bu oluşumun içinde durmaktadır. Mesele şudur: Elazığspor Teknik Direktörü Ümit Turmuş , sahaya öyle bir formasyonla takımını sürmüş ki;