M. Said Arvas

Allahü teâlâya kalbin yakın olduğu kadar hiçbir şey yakın değildir. Asi de olsa hiçbir insanın kalbini incitmemelidir. Çünkü, asi olan komşuyu da korumak lâzımdır.

Müminlerin gönülleri gibi gecelerini de aydınlatan kandillerin dördü "Üç Aylar"ın içindedir. Bunların ilki bu gece idrâki ile şerefleneceğimiz "Regâib Kandili"dir...

Ölümden korkan, ölümü, yolunda onu bekleyen ve mutlaka yakalayıp parçalayacak bir canavar zanneden adam nasıl mutlu olur? Kaçışı mümkün olmayan bir akıbet hepimizi bekliyor.

Rabbimiz insanları kendi fıtratı üzerine yaratmıştır. İnsan, Rabbini tanımazsa, onu bulmaz, ona teslim ve tabi olmaz ise, rahat ve huzur bulması mümkün değildir.

İlimden yalnız âlimler, hikmetten de onu ancak tadanlar bilir. Diğer lezzetler geçicidir, bu ise kalıcıdır. Diğerleri usandırır, buna doyum olmaz.

Hazret-i Ali (Radıyallahü anh) buyurdu ki: "Hayırlı arkadaş edinin çünkü onlar hem dünyada hem ahirette yardımcıdırlar. Garip kimdir biliyor musunuz, arkadaşı olmayan!"

Çocuk dünyaya geldiğinde kulağına ezan ve ikâmet okunur. Güzel bir isim verilir. Yedi yaşında namaz öğretilir. Dinimizin bilinmesini emrettiği şeyler ona bildirilir.

"İnsan, ne garip bir varlıktır ki; bırakıp gideceği muhakkak olan yere bu kadar önem veriyor, gidip kalacağı muhakkak olan yeri ise hesaba katmıyor."

Semâvi kitapların içinde yalnız Kur'an-ı kerim hiçbir değişikliğe uğramadan günümüze kadar gelmiş ve kıyamete kadar da bu özelliğini sürdürecektir.

Bir adam İsa aleyhisselam ile arkadaşlık yapmak ister. Büyük nebi kırmaz, birlikte yola çıkarlar... Bir müddet yürüdükten sonra su başında dururlar...

Bir gün Peygamber efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki: "Ümmetimin üzerine öyle bir zaman gelecek ki; beş şeyi sevecekler, beş şeyi ise unutacaklardır."

Allahü teala bir hadis-i kudside buyuruyor ki: "Kim benim kazama teslim olmaz, belâma sabretmez ve nimetlerime şükretmezse kendisine benden başka bir Rab bulsun!"

İnsanlar kendi akıllarını çok beğenir ve bununla yetinirler. Artırılmasını pek isteyen çıkmaz. Dualarında "Ya Rabbi aklımı artır!" diyen çok az insana rastlanır...

Habib-i Acemi hazretlerinin ziyaretine Horasan'dan yaşlı bir adam ile hanımı gelir. Hac dönüşü Basra'ya yerleşmek istediklerini ve bunun için de bir eve ihtiyaçları olduğunu söylerler...

“Sizi idâre eden amirleriniz hayırlı ve iyi ise; zenginleriniz de cömert ise; işlerinizi de birbirinize danışarak, istişare ederek yapıyorsanız yerin üstü sizin için altından daha hayırlıdır.”

Geçtiğimiz yılda iyi ve yararlı işler yaptıysak onları bu yeni yılda artırmalıyız. İnsanda "Nasıl daha başarılı olabilirim, nasıl daha çok güzelliklere imza atabilirim?" düşüncesi hakim olmalıdır...

Eshab-ı kirâmın imanları da ibadetleri de hakikatti, bizimki gibi suret değildi. Onlar öyle büyük, öyle büyük ki; dünya ve dünya ziynetleri onların nazarında çocuk oyuncağından öteye geçemez.

İnsanlık tarihinin en karanlık, en sıkıntılı çağı altıncı ve yedinci asırlardır. Her taraf zulmet içinde iken Yüce Rabbimiz bizlere acıyarak âlemlere rahmet olarak sevgili Peygamberimizi gönderdi.

Bütün saâdetlerin başı, kâmil iman sahibi olmaktır. O da Ehl-i sünnet vel cemaât itikadı üzere bulunmaktır. Herkesin, kalbini yanlış itikâtlardan, şüphelerden kurtarmaya çalışması lazımdır.

İyiliğe karşı iyilik yapmak, insanlık vazifesidir. Biz millet olarak bu hususa çok önem vermişizdir. Meşhur atasözümüzdür: "Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır."