M. Said Arvas

Önümüzdeki 25 Mayıs Pazar'ı 26 Mayıs Pazartesiye bağlayan gece mübarek Mi'rac Kandilidir. Resulullahın göklere çıkarıldığı, bilinmeyen yerlere götürüldüğü gecedir...

Ne güzel söylemiş merhum Yunus Emre: "Mal sahibi, mülk sahibi/Hani bunun ilk sahibi?/Mal da yalan, mülk de yalan/Var biraz da sen oyalan..."

Sadi-yi Şirazi buyuruyor ki: "Gönlünü dünyaya bağlama, dünyanın bekâsı yok, geçip gidiyor. Gönlünü halka da bağlama, halkın da vefâsı yok..."

Sevgili Peygamberimiz receb ayına girince şöyle dua ederdi: "Ya Rabbi! Receb ve şaban aylarını bize mübârek kıl ve bizi ramazan ayına kavuştur."

Arkadaş seçerken çok dikkatli olmalıyız. Hazret-i Ömer "radıyallahü anh" buyuruyor ki: "Salih, iyi bir arkadaşın yüzüne bakmak bile insanın üzüntülerini giderir ve onu ferahlandırır.

Geçmiş zamanı geri getirebilmek mümkün değil ama ibret almak mümkündür. Zamanı geri getirme temennisi ise boş bir hayaldir...

Eshab-ı kirâmda (aleyhimürrıdvan) mânânın yanında maddenin hiçbir değeri yoktu. Onlar hep manevî olanlara önem verirlerdi...

Hazret-i Ali, bir suikast neticesi şehit olmak üzereydi. Evlatlarını topladı ve nasihatlerde bulundu. Bizler de bu nasihatlerden istifade etmeliyiz...

İyi bir evlilik, hem erkeğe hem de kadına huzur ve saâdet getiren ve mutluluk veren bir hadisedir. Bu mutluluğun devâmı için kadınlara fazla yük yüklememek gerekir.

Üzerinde yaşamakta olduğumuz, tatlı ve acı günler geçirdiğimiz dünyamıza ve içindekilere, bir daha buluşmamak üzere veda edeceğimizi unutmayalım!

Akıllı kimse, hiçbir tadı olmayan, hiçbir yararı olmayan, büyük sıkıntılara sebep olabilecek hased hastalığından kendini kurtarır.

Yaşamakta olduğumuz ömrümüz bizlere tek fırsat olarak verilmiştir. En kıymetli varlığımız vaktimizdir! Onunla arzu ettiklerimize kavuşabiliriz...

Bizim için çok büyük nimet olan sevgili Enver Abimizin vefatı üzerinden bir sene geçti. Üzüntümüz, hasretimiz bir türlü azalmadı; bilakis daha da artıyor...

İnsan, bir şeyden kaçtıkça ondan uzaklaşır. Ancak ölüm hariç! Ondan ne kadar kaçarsak kaçalım, ona doğru koştuğumuzu bir gün anlayacağız...

İnsanlar kan ter içinde... Amel defterleri dağılıyor. Hesabı iyi çıkmayanlar herkesin gözü önünde ateşe atılıyor ve cayır cayır yanıyor...

Âdem aleyhisselam dünyaya terfi ederek değil; "sürgün" olarak geldi. Böyle bilir, sabredersek, hem dünya, hem de ahiret saadetine kavuşabiliriz...

Eshab-ı kirâmdan birisi, sevgili Peygamberimize sorar: "Bana öyle bir şey öğretin ki; onu yaptığımda hem Rabbim beni sevsin, hem de insanlar!"

Bedenî hastalığımızı çabuk fark ederiz ve hemen tedavi olmaya çalışırız. Ancak manevi hastalığımızın tedavisi çok daha önemlidir!..

Muhammed aleyhisselamın ümmetinden olma şerefine kavuştuğumuz için ne kadar sevinsek, ne kadar hamd etsek yine de azdır...

Her taraf zulmet içinde iken Yüce Rabbimiz bizlere acıyarak âlemlere rahmet olarak sevgili Peygamberimizi bu mübarek gecede bizlere gönderdi.