“Ah Firdevs Hanım ah!” diye inledi!..

A -
A +
 
 
Evine her geldiğinde ilk göz ağrısı, sevdalısı Firdevs Hanımefendisini hatırlardı. 
 
Hemen hemen bütün Erzurumlular, Hasankaleliler, Tillolular ona hayrandı... Hele çocuklar, talebesi olmaya can atıyordu. Elbiseleri her gün yeni yıkanmış gibi tertemiz, güzel kokulu, sımsıcak tutum ve tavrıyla birlikte olunmak istenilen nadir şahsiyetlerden biriydi. Okumayı, öğrenmeyi pek seviyordu. Okurken kendinden geçiyor, kitap sayfaları arasında âdeta kayboluyordu. “Okumak bütün dertlerimi, kederlerimi unutturuyor, kalbimin ilacı kitaplarım” der, devam ederdi.
İbrahim Hakkı hazretleri düzenli bir tahsil görmesinin yanı sıra kendisini yetiştirmek için büyük çaba sarf ettiğini “İnsaniyye” adlı eserinde şöyle dile getiriyordu:
“Bu zamanda en dürüst dost, en münasip, en uygun meclis arkadaşı, en seçkin yoldaş, yârların en hayırlısı ve sevgililerin en sevgilisi kitaplar olduğu için bunların sohbetlerine meylimi salmışımdır…”
O her şeyiyle numune biriydi lakin aradığını bulamama derdiyle dertliydi.
Elâ gözden yaş akar damla damla, ham gümüş.
İyi insan ya okumuştur, ya da güngörmüş!
                             ***
         FİRDEVSSİZ YENİ HAYAT…
 
Evin bahçe kapısının dar aralıklarından çok hafif, açık renk, neredeyse gümüşi buğulu bir ışıltı sızıyordu. Sanki aile hep oradaydı. Konuşmalara dikkat kesildi İbrahim Hakkı:
- Ana! Hey! Ne yapıyorsun orada?
- Ne yapayım Fehim! Şimdi baban gelir, evde ekmek kalmamış, hamur yoğuruyorum.
- Ah ana! Hiç durmaz, istirahat etmez misin?
- İstirahatim babanızın memnuniyeti, sizlerin huzuru!
- Sen ne mübarek anasın!
- Bunun mübareklikle ne alâkası var evladım?
- Öyle deme ana! Öz anamızın yokluğunu hiç hissettirmiyorsun!
- Babana, size hizmet; Hakka hizmettir evladım! Siz ilim tahsil ediyorsunuz, benim de bu kadarcık emeğim olsun! Sizden daha çok sevaba ihtiyacım var!
- Canım anacığım!
- Canım evladım! Huzurum, saadetim!
Evine her geldiğinde ilk göz ağrısı, sevdalısı Firdevs Hanımefendisini hatırlardı. Sanki daha dün gibiydi, şu köşeden gülücükler saçarak çıkıp gelecekmiş gibiydi. Ak yün ihramının içinde ona çakmak çakmak iki gözün bakışını, kalpten duâlar edişini hiç ama hiç unutamıyordu... “Ah! Firdevs Hanım ah!” diye inledi. Fazla hasretlik çektiğini hiç yüzüne vurmamıştı lakin şu sözleri içine oturmuştu: “Ayrılığın oyalarını işledim sarı yazmalara, yanık kalbimi soğuttum zemheri ayazında! Sonra uzun uzun rüzgârın ağlayışını seyrettim çaresizce. Ve gecenin en koyulaştığı yerde ölümü kucakladım titreyen ellerimle…” dedi ve yürüdü İbrahim Hakkı hazretleri.
Tillo’da hocasının medresesini devam ettiren mahdumlarından bir gün şöyle bir mektup gelmişti. “Esselâmü aleyküm! Pek muhterem İbrahim Hakkı Efendiye..." diye başlıyordu... DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.