Sadık Söztutan

Galatasaray gibi başladı ilk yirmi dakikaya ev sahibi… Her atağı organize ve gol kokuyordu. Yedlin ve Van Aanholt “bile” çok iyiydiler. Cimbom’un bu bölümde gol bulamaması, Kerem’in “deli dolu” futbolu ve tabii Erol Bulut savunmasının başarısıydı.

Kadro zengini bir takım için eksik oyuncudan bahsetmek abes olabilir, ama direkt oynayan üç futbolcusu yoksa makinenin dişlilerinde problem oluyor. Altay, Kim ve Osayi Samuel’den bahsediyorum.

Fatih Terim herhalde Moskova Belediye Başkanı'ndan daha iyi tanıyordur Moskova'yı... Bu şehrin bütün takımlarıyla oynadı ne de olsa... CSKA, Spartak, Dinamo, Lokomotiv şu bu...

Gervinho, ilk dakikada Djaniny’nin soldan kaleye paralel kestiği topu önündeki Novak’a rağmen kaleye vurmak yerine altı pasa çıkarsaydı, bomboş Bakasetas maçı golle başlatacaktı. İlk kırılma anıydı bu. Dönen top, Mesut’un pasıyla oluşan küçük karambol sonrasında Rossi’nin plasesiyle Fenerbahçe adına perdeyi açtı.

Nasıldı o söz; gemlerinden kaçırdığımız atı, kuyruğundan çevirmeye çalıştığımız maça çıktık Riga’da…

&gt2; 3-0’lık Olimpiakos yenilgisi Fenerbahçe’ye yaramış desem, ayıp olur mu? Pereira’nın o hezimetten beş farklı oyuncu ile çıktığı, Miguel Crespo ve Serdar Dursun’a ilk kez on birde forma verdiği maçın ilk yarısı Fenerbahçe’nin “göz açtırmayan” futbolu ile geçti.

Boye ve Marcao ile "sağlamlaşmış" Galatasaray, ilk on dakika sahaya ve maça alışıncaya kadar, kendi birinci bölgesinde telaşla topları rakibe attı.

¥ İlk yarıda müthiş bir maç oynadı Fenerbahçe, güney sınırımızda… Temposu yüksek, fazla mesai yapan futbolcusu çok, hızlı geçişler, gollük ataklar ve daha ilk yarıda bulunan iki gol…

l Fenerbahçe, sezonda oynayacağı 38 maçın en kolayına çıkarken hiç şüphesiz averaj artırma hayali kuruyordu. Taraftar da tribünlere “gol şov” izlemek için gelmişti.

¥ İlk devre bittiğinde notlarıma baktım; tembel öğrencinin sınav kâğıdı gibi, bomboş… Koskoca 45 dakika uçup gitmişti, iki pozisyonla… Kaleyi bulan tek Kerem şutu. Bir de Alanya’nın atağında Nelsson’un ters vuruşunu Muslera’nın çelmesi… Bu…

l Şampiyonlar Ligi havası gerçekten bambaşka… Takımların sahaya çıkışından şampiyona marşına… Bu haftanın maçlarındaki en önemli hakemin düdüğü ile teraziye çıktık.

l Ligin en tecrübeli ve en yorgun takımı Trabzonspor, gayet dengeli başladı maça... İsabetli paslarla rakip kaleye gidiyor, karşı atakları özellikle Vitor Hugo’nun kritik müdahaleleriyle savuşturuyordu.

l Sayfada yer ayrılmasaydı, bu maçı yazmazdım. Çeyrek asırdır hiç bu kadar bocalamamıştım. Çünkü “viraj” maçının hiçbir dakikasında olumlu bir hareketimiz yoktu. Aciz ve çaresizdik.

¥ İlk yarı bitti ve devrenin notlarını yazmaya başlarken bir şeyi fark ettim; pozisyonsuz bir oyun ancak bu kadar zevkli ve çekişmeli olabilirdi. Tamam, kaleciler yere yatmadı belki ilk yarıda ama futbol sadece gol değil.

¥ Fenerbahçe Teknik Direktörlüğü koltuğunun devre mülk sahipleri Ersun Yanal ve Vitor Pereira’nın randevusuna misafir Antalyaspor atak başladı.

Belli oldu, lig ilginç geçecek. Takım arkadaşı Kerem’e kafa ve tokat atan Marcao oyundan atılıyor.

Turnuvanın en genç ekibi olarak, tek maçlara konsantre oluyoruz ama turnuva acemisi bir kadromuz var

Hâlen dünyanın en formda takımlarından birine, üstelik kendi evinde yenildik diye ”Bizim Çocuklar”ı eleştirirken doza dikkat. Çünkü...

Beşiktaş için şampiyonluk yolundaki en zorlu kilometre taşı oldu Karagümrük maçı... Sinir harbini kaybetti Beşiktaş.

Koronanın altüst ettiği ligimiz belki de en heyecanlı sezonunu yaşıyor. Sıkışmış takvim, yarışın sonunu ölümcül hâle getirdi.