Ünal Bolat

Hastane doktoru genel cerrah da para istiyormuş. O yıllarda “bıçak parası” deniliyordu...

“Bahçede hastanın durumunu sordum. Mahmut boynuma sarılıp ağlamaya başladı...”

 “Bize söz verdiği için kızının davetine rağmen ona durumu anlatıp bize geldiğini söyledi...”

“Bir yıl yurtta kaldıktan sonra sınıfımızdaki arkadaşlarla birlikte bir ev tutmaya karar verdik.”

“Bizim nesil, gençliğinde yer verdiği için ayakta kaldı şimdi ona yer verilmediği için ayakta...”

“Aslında bildiğimiz un, şeker, yağ, su, maya ve nişasta kullanılıyor, sıvı yağda kızartılıyor”

“Bugün bunun ne demek olduğunu okumak isteyip de okuyamayanlara sormak lazım.”

“Kalan saçları fırçayla zemine savurdu. Konsantresi bozulmuştu. Biraz çabuk bitirdi tıraşı...”

“Sadece makas ile keserdik saçları. Şimdiki gençler sen gibi değil. Acayip stiller istiyorlar!..”

“Caddesi üzerinden geçerken tıraş olmasa bile uğramadan, selam vermeden edemezdi...”

“Şimdi ne zaman nerede birisi kendini tanıtsa, kendimi ilk tanıttığım gün aklıma gelir.”

“Bu sözü çok değerli bulurum. Elli yıllık tecrübemle de öğrenmenin yolu yazmaktır” derim.

“Orhan, ben bu birahaneyi devredeceğim, bu işleri bırakmaya karar verdim...”

“Akşamdan beri satamadığımız takvimleri tek başına aldın sana çok teşekkür ederim...”

“Say bakalım bu masanın etrafında ve yanında kaç kişi var” dedi. Bir anlam vermeden saydım...

O akşam işlerimiz hep ters gitti. Bazı mekânlar satış için izin vermedi. Birkaçı bizi kovaladı... 

“Bütün hepsi babamın bana ilk gün verdiği o iki nasihatin okulda kazandırdığı itibar sayesindeydi...”

“Okuttuğum ve mezun ettiğim öğrencim ile aynı okulda meslektaş bile olduğum oldu...”

“Annem balkonda bekliyordu. Kadıncağız aracı görünce ayağa fırladı. Ellerini ağzına götürdü...”

“Delikanlının, iki yıl Malatya cezaevinde yatmış, eski bir mahkûm olduğunu hatırlıyor...”