Ünal Bolat

“Hakikaten çok faydalı dinî bilgiler anlatıyordu. Onun sayesinde dinimi, düzgün itikadı öğrendim...”

“Babam fakirlik sebebiyle “zaten zor bakıyorum, hiç olmazsa çocuğuma iyi bakılır” diye düşünmüş.

“Komşusu taşınırken, o aylar önce kaybettiği köz küreğini bulmanın(!) heyecanını mı yaşıyormuş?”

“Köylerde çocuklar altı yaşına geldiğinde hayatın içinde olurlar. Biz de öyle çalışmaya başladık...”

“Ağabeyim, mahcup olmasın diye parayı okul dışında alarak babamı geri göndermiş...”

“Yani babam üç eşek yükü odunu dağdan getirerek Mahmut Bey'e verdi ve abime ceket aldı...”

“Sıcak su torbaları hazırlayıp bel ve kalça kaslarını gevşetmeye çalıştık...”

“Hastabakıcımız Hasan Efendiyi çağırıp müteveffayı morga götürülmesini söyledim”

“Ben seni niçin seçtim Ali, seninle evlenecektim. Ama sen bu hareketinle işi berbat ettin!..”

Hâkim “hırhız” deyip duran davacının sözünü kesti. Ciddi bir şekilde “hirsuz diyecusun” dedi.

“Beni rencide etmeden hatamı hatırlattınız. Memnuniyet duyarak bunun farkına vardım.”

Müfettiş bey beklemediği bu cevap karşısında, hayretler içinde kalmıştı!..

“Ruhum bunalıyor” dedi ve ekledi: “Buraları çok özlüyorum. Ayranını ayrı suyunu ayrı...”

O yılların okullarının ve milletimizin hâlini bir kere daha hatırladım...

“Karanlık evde birçok oda vardı, birinden çıkıp diğerine girerek sekiz on oda geçtik...”

“On gün sonra bir arkadaşa verdim… Bende çalışmayan televizyon onda çalışmıştı!”

“Eski evin kirasından fazla ödemeye de razı oldum. Eve yerleşip televizyonu kurdum.”

“Durumu anlatıp ‘bana hatalı televizyon vermişsiniz, ikide bir bozuluyor’ dedim...”

Kendi kendime “rahata erdim” derken ertesi cuma günü televizyon yine arızalanmasın mı?..

“Beyazlaşan saçlar, kelleşen başlar, alınmış kilolar, sarkmış yanaklar göbekler…”