Ünal Bolat

​Zeki damdan düşer gibi “Ortak, zıkkımın kokusu içime kadar işliyor" demesin mi?..

“Bir gün arkadaşım Zeki’nin hiç sevmediğim iş olan içki içtiğini görünce nevrim biraz değişti!..”

“Bazen çelikle kaplanmış pamuk, bazen de yumuşacık pamukla kaplanmış çelik misaliydi...”

Yaşlı başlı biri olan vatman hafifçe geriye dönüp “Haklısınız beyefendi” diye bakmıştı babama...

“Kırmızı tramvay gelip, önümüzde durduğunda yüksek basamaklarından çıkar, ilk boş sıraya otururduk...”

“Suat Ağabey dağıtıcılardan hastalananları para almadan muayene eder ilaçlarını da verirdi...”

“En temiz kıyafetimi giydim... En iyi duygularla kalbimi süsledim... İki saat kala yola çıktım...

“O yuvaya layık olmadığımı abuk sabuk sözlerle anlatarak hanımımın kalbini kırmıştım...”

“Ben, biricik yavrusundan uzakta kalmış, yuvası dağılmış talihsiz bir babayım...”

Onun nişanlanıp gitmesi Mustafa için bir anlam ifade etmiyordu; belki de ediyordu!..

Babası hem oğluyla ilgilenmiyor hem "oğlum avukat olacak" diye etrafına hava atıyordu!..

“Bir an bile tereddüt etmeden doğruca gidip tren biletini bir gün sonraya erteledik...”

​“Beni görünce çok sevindi ve hemen derslerimi sordular. Ben de durumu arz ettim...”

“Şadiye Hanım oğlundan gelen para ve konu komşunun yardımı ile kıt kanaat geçinir...”

“Güneş tunçtan bir kalkan gibi erken sabahların ilk ışıklarında, gökyüzünün buluttan bağrını ısıtmaya başlar...”

Dışarı çıkarken şunu söyledi: “Abi yalan konuşulan yerden bir daha yemek yeme!”

“Bizi kırmayıp garsondan kuzu şiş istemişti ama gelen dana imiş, nereden bilelim!..”

“Hiç dinlenmeden İstanbul Zeytinburnu’ndan yükü aldığımız gibi Ankara’ya hareket ettik...”

“Anlıyorum ortada bir ihanet yok. Bir amaç uğruna fedakârlıkta bulunarak bir karar vermişsin...”

“Hüseyin, madem birbirimizi seviyoruz, hiç ayrılmayız. Ben de seninle gelirim İstanbul’a...”