İlk harfi doğru öğrenmek

A -
A +
Tarih boyunca “varlık” ve “bilginin kaynağı nedir?” gibi sorular, felsefe tarafından cevaplandırılmaya çalışılmıştır. Lakin menfi felsefenin bulduğu cevap anlam ve adlandırma insanı tatmin etmemiştir. Çünkü bilginin asıl kaynağı olan vahyi ve nakli yok saymıştır. İnsan, bencillikle her şeyi kendine bakan cihetiyle adlandırmıştır. Kârdan zarar gördüğünde binlerce hikmeti ve faydası olan kârı iki kelimeyle “beyaz kâbus” yapmaktan çekinmemiştir. Virüslü örgütleri türeterek İslam’ı öcü gibi gösteren bir düşünce yapısıyla bembeyaz bir nimeti kâbus gibi gösterip karartan menfi felsefe arasındaki akrabalığı sosyal mühendisliğe ilgi duyan herkes çok rahat görebilir. Yanlış isimlendirme ve adlandırmalarla mutluluk ve huzurun kaynağı olan maddi ve manevi nimetler insanların gözünde olumsuz algıya mahkûm olur. Hayat mektebinin tecrübeli bir rehberi olan ve hürmete layık yaşlılar, hastalık vb. durumlarda hiç düşünmeden çabucak vazgeçilebilen neredeyse çöpe atılması gereken değersiz bir varlığa dönüşebilmiştir. Buna karşılık gerçek hayattan kopuk, sanal âlemde başıboş gezen ve eğlenen fantastik ve hayali kurgu filmlerindeki canavar figürleri sevimli bir melek gibi gören bir nesil ortaya çıkabilmektedir. Fıtri yörüngesinden çıkartılıp küresel şeytani güçlerin yörüngesine girerek ruhları köleleştirilmeye çalışılan bir nesil yerine, Allah’a gerçek manada kul olmayı gaye edinen bir nesil, bütün insanlığın aslında en büyük ihtiyacıdır. Pandemik süreçte ecnebi diyarlarında okunmaya başlayan ezanlar bu noktada bizlere işte bu açıdan umut vermektedir.  Gerçek anlamından koparılarak yorumlanan varlık ve bilgi insan için devasa bir canavara dönüşür. Her şeyin insana düşman göründüğü menfi bakışla akıl körleşir. Bu durumda gündüze gece, beyaz siyah denildiği bir yana helal haram gibi dahi algılanır. Oysa “güzel gören güzel düşünür, güzel düşünen hayatından lezzet alır” bakış açısıyla hayattan cennet misali bir haz alınabilir. Bu sayede hayatın bir mihnet değil bir nimet, bir mücadele değil bir yardımlaşma olduğu da fark edilir. Eğitimde amaç bu farkı fark ettirmek değil midir?         Halil Katmerlikaya-Amasya       ŞİİR      Sevgi her daim yeni   Ne annem kaldı ne babam, Ne dayım hayatta ne amcam; Ne teyzem ne halam Ne ağabey ne ablam… Vardı bir zamanlar, hepsi de vardı… Kimi çok değerli dostlarım gibi, Güneşi ayı, dağı ovayı… Sanki benden az severmiş gibi, “Benim sadık yârim kara topraktır” Dediler ve bırakıp gittiler, birer birer… Hepsi de terk etti yalan dünyayı. “Bir varmış bir yokmuş” oldular çoktan Gerçek değillermiş gibi hiçbiri Bir düş bir hayal oldular şimdi… Ne kaldı geriye onlardan bana? Kalbimde yaşayan binbir hatıra... Öyle bir esti, esti ki rüzgâr, Öyle bir döndü, döndü ki devran, Ağabey de benim şimdi, amca da, Baba da oldum artık dayı da… Haydi onları da geçelim bir kalem, Söylesem inanmazsınız belki Tam yirmi yıl önceden bugün Dede olmuştum, ah neydi o gün… Şimdi anılarla duygulansam da, Ailem kızım ve torunum var ya… Onlar bağlıyorlar hayata beni… Sevgi var ya dostlar işte o sevgi… Her daim sımsıcak her daim yeni…                            Hüseyin Erkan       UNUTULMAZ İSİMLER   ALİ ŞİR NEVAİ - Türklüğün Çağatay sahasında bilgin ve devlet adamı. 1441’de Herat’ta doğdu. Timur Han'ın meliklerinden Sultan Ebu Said’in vezirlerinden olan babası Kiçkine Bahşi, Ali Şir Nevai’nin terbiye ve eğitimine çok önem verdi. Sultan Hüseyin Baykara ile mektepte ders arkadaşıydı. İkisinden hangisi devlet idaresine geçerse, diğerini unutmamak üzere aralarında sözleşmişlerdi. Ali Şir, bir müddet Horasan’da, sonra da Semerkant’ta tahsil ile meşgul oldu. Bir hayli zaman sonra, Hüseyin Baykara Herat’ta tahta geçti. Verdiği sözü yerine getirmek için Ali Şir’i arattırdı. Semerkant’ta olduğunu öğrendi. Maveraünnehir meliki Ahmed Mirza’ya yazarak Ali Şir’in kendisine gönderilmesini istedi. Ali Şir, Sultan Ahmed’in yardımıyla Herat’a geldi. Hüseyin Baykara tarafından yakın ilgi ile karşılanarak önce mühürdarlığa, sonra da vezirliğe tayin edildi. Ali Şir, boş vakitlerini kitap okuma, inceleme ve araştırma yapmakla geçirdi. Bu sebepten çevresi âlimler ve edipler cemiyeti hâline gelmişti. Edip ve şairler ile bütün ilim, sanat, hüner sahiplerine yardım ederdi. Böylece maarif ve sanayinin gelişmesine yardımcı oldu.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.