AYASOFYA OLMAK!..

A -
A +
  Millet olarak, yeni bir tarihe imza attık ve 24.07.2020 günü, Ayasofya-i Kebîr Câmi-i Şerîfi’nde asrın hasretini sona erdirmeye muvaffak olduk. Peki, neydi Ayasofya? Bin dört yüz senenin mukaddes hazinesiydi. Akşemseddinlerin, Molla Hüsrevlerin, Molla Güranilerin davasıydı. Fatih’in, şartlara teslim olmayıp "İlâyı Kelimetullah" aşkına kükreyişiydi. Tarihin bize sunduğu kutlu emanetin nuruydu Ayasofya. Yüz milyonların umuduydu. Bin asırlık hâkimiyetimizin yeniden meyvesiydi Ayasofya. Tarihî misyonumuza ışık tutan bir cevherdi. Dirilişin miftahı, bir asrın bayramıydı artık. Şimdi bir olmak vaktidirAyasofya kalbimizdir Avrupa iki yüz sene evvel, batıl inançlarından kurtulmak suretiyle, ilimde ve fende ilerledi. Benliğinden her kopuş, onların var oluşuna sebep oldu. Zira onlar, zulmün tesirinden kurtulmuşlardı. Fakat hakka hâlâ uzaklardı. Bizler de durmuyorduk. "Kaht-ı Rical" devrinin bedhahlar ordusu, bizi de, güya Batı gibi ilerletecekti. Fakat netice beklenildiği gibi olmadı. Sefahate daldılar, terakkiyi (ilerlemeyi) unuttular. Maalesef(!) tek başarıları, onların rezil hayatlarıyla, temiz ve saf insanımızı kültürlerinden koparmak oldu. Buna mukabil (karşı) biz, her açıdan, perişan olduk. Her kopuşla boğulduk ve yok olduk. Şunu iyi anlamalıyız ki, bugün yeniden tarih sahnesinde rol oynamamızı, ilerlememizi, aslına bağlı, mütedeyyin insanlara borçluyuz. Tankları, tüfekleri, topları, füzeleri yapanlara, cihat aşkıyla yananlara ve mukaddes davaya sahip çıkan neferlere minnettarız. Artık hücrelerimizden tekrar doğduk ve Ayasofya’nın asli hüviyetine kavuşmasına layık olduk. İnlesin gök kubbe bugün inlesinGün Ayasofya’nın güldüğü gündür. Unutmayalım ki, manalar, hissiyatımızı taşıyabilenlerle varlığını sürdürebilir. Unutmayalım ki, küllerin yeniden muhabbetle yandığı ve âleme ışıklarını saldığı bu kutlu zamanı, bu aziz bayramı daima yaşatmalı ve nesillere yaşattırmalıyız…             Cüneyt Akçatepe         ŞİİR             MÜBAREK OLSUN   Bu bayram gurbette kaldım ben yine. Sıla hayaline daldım ben yine. Hasretten nasibimi aldım ben yine. Dostlar bayramınız mübarek olsun.   Sılada olsaydım mutlu olurdum Hasret sancısından hep kurtulurdum Ben de bayram yapar huzur bulurdum Dostlar bayramınız mübarek olsun.   ANA BABA BACI KARDEŞ hayalde durur Sılanın hasreti yakar kavurur Gurbette bayramlar sıkıcı olur. Dostlar bayramınız mübarek olsun   Süleyman diyor ki gurbette bayram Tadı yok tuzu yok gönüller viran Vuslata ermeyi özlerim her an Dostlar bayramınız mübarek olsun           Süleyman Usta-Espiye/Giresun       UNUTULMAZ DESTANLAR   GILGAMIŞ DESTANI: Mezopotamya’da yaşadığı kabul edilen ilkçağ destan kahramanı. Onun hayatını konu alan yazılı metinlere de Gılgamış Destanı adı verilir. Akkatça’nın en önemli yazılı örneklerinden olan Gılgamış Destanı, Asur Kralı Asurbanipal’in Ninova’daki kitaplığında bulunmuş on iki tabletten meydana gelmiştir. Metindeki boşluklar Mezopotamya’da ve Anadolu’da ortaya çıkarılan başka kitabelerden (yazıtlardan) elde edilen bilgilerle tamamlanmıştır. MÖ ikinci bin yılın ilk yarısında Sümer dilinde yazılmış beş küçük şiir de Gılgamış’la ilgili bilgi vermektedir. Bu şiirler; “Gılgamış ve Huvava”, “Gılgamış ve Göklerin Boğası”, “Gılgamış ve Kişli Agga”, “Gılgamış, Enkidu ve Ölüler Dünyâsı” ve “Gılgamış’ın Ölümü” adlarını taşırlar. Destanda ve şiirlerde adı geçen Gılgamış büyük ihtimalle MÖ üçüncü bin yılın ilk yarısında Mezopotamya’nın güneyinde Uruk’ta hüküm sürmüş olan bir kraldır. Akkatça yazılmış olan Gılgamış Destanı’nın Hitit ve Hurri dillerinde çeşitlemeleri de vardır.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.