Meşhur mısradır bu: “Şefkat ve merhamette güneş gibi ol!” Niçin güneş gibi olmak?
Güneş aslında ısı ve ışık kaynağımız. Kendi enerjisini kendi içinde üreten orta büyüklükte sarı bir yıldız. Diğer yıldızlardan tek farkı hemen yanı başımızda olması. Peki güneşsiz bir dünya düşünebilir miyiz?
İşte buna “evet” diyemeyiz. Çünkü mevsimler onunla olmakta. Baharda yapraklar onun sayesinde açmakta kışın bembeyaz kar onun sayesinde yeryüzünü donatmakta. Kısaca kâinattaki canlılık onun sayesinde olmaktadır.
O doğduğunda bütün ışıklar anlamsızlaşır. O battığında hiçbir ışık onun yerini alamaz. Dünya karanlığa gömülür ve geceye geçer... O, dünyaya göre yörüngesinden bir santim fazla uzaklaşsa, yeryüzü donup buz keserken, bir santim fazla yaklaşsa yanar kül oluruz... Bunu gökbilimciler böyle söylüyor...
Güneş ki dosta da düşmana da canlıya da cansıza da aynı derecede ısı ve ışık verir.
Siz ona ister kızın ister bağırıp çağırın, o yine her sabah size ufuktan gülümser... Yazın sizi terletse de nebatata bütün sebzelere meyvelere, bitkilere ağaçlara 'can' verir... Kışın sizi dondursa da atmosferi mikroplardan arındırır, yeryüzünü suya kandırır, baharda suya hasret topraklara 'can' verir.
O bu iyiliğini bütün dünyaya yayar... Bütün dünyayı sayılamayacak kadar faydasıyla kuşatır...
Dünyaya hayat veren güneş ne enteresandır ki, yüce Allah tarafından dünya için var kılınmıştır... Güneşin girmediği yer, uğramadığı mahal olamaz... Işığı da ısısı da faydası da herkesi kuşatmıştır... Kimseye ayırım yapmaz, kimseye ceza vererek o gün ısı veya ışık vermemezlik etmez. Şefkat ve merhamette insan işte güneş gibi olması bu anlamda tavsiye edilir. Hiç kimseyi ayırt etmeden, kim olursa olsun herkese ama herkese şefkat etmekte ve merhamet göstermekte güneş gibi davran... Kimseden şefkatini ve merhametini esirgeme...
Ömer Reşat Altınok
Sen bende çay gibisin,
Bittikçe tazeleniyor,
Soğusa bile içiliyor,
Sıcakken yakıyor,
Yanarken alıştırıyor yanmaya,
Tadı gönlümün hâline göre değişiyor,
Tadı acı olsa da seviliyor,
Tek yudumda da içsen bitmiyor,
Çay da sen gibi oluyor,
Bensizlikle sınıyor beni,
Kısmeti ile bekliyor seni,
O da alışıyor yalnızlığa.
Talha Yaşar
AKAMET: 1. Verimsizlik. 2. Yarıda kalma, sonuca ulaşamama durumu.
ŞEAMET: Uğursuzluk.
MÜESSİF: 1. Üzücü, üzüntü veren. 2. Hoşa gitmeyen, kötü (olay, durum).
MUSİBET: 1. Ansızın gelen felaket, sıkıntı veren şey 2. Uğursuz.
MAHFİL: 1. Camilerde parmaklıkla ayrılmış yüksek yer. 2. Toplantı yeri. 3. Toplanmış kimseler.
MARUZ: 1. Bir olayın, bir durumun etkisinde veya bir olay veya durumla karşı karşıya bulunan 2. Arz edilen, sunulan, verilen.
MAHUT: Bilinen, adı geçen, sözü geçen.
MÜSPET: Olumlu.
BARİZ: Belirgin.
Yetenekli Kalemler'de önceki yazılar...