Erdoğan açıkladı: Elimizde terör örgütlerine yardım eden ülkelerin belgesi var

Düzenleyen:
Erdoğan açıkladı: Elimizde terör örgütlerine yardım eden ülkelerin belgesi var

GÜNDEM Haberleri

Cumhurbaşkanı Erdoğan terör örgütlerine yardım eden ülkelerle ilgili yaptığı açıklamada, "YPG'ye, PYD'ye ve DEAŞ'a silah desteği verenler bu güçlerdir. Hepsinin elimizde belgesi var." dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi'nde Uluslararası Ombudsmanlık Toplantısı'da konuştu. Erdoğan "Puslu havada avlanmaktan hoşlanan, tüm umudunu krize ve kaosa bağlamış eski Türkiye artıklarının oyunlarıyla da uğraşıyoruz. İnşallah FETÖ'nün ve vesayet odaklarının kalıntılarının tamamen tasfiye edilmesiyle Türkiyenin yolu ve bahtı daha da açılacaktır." dedi.

İşte Erdoğan'ın konuşmasından öne çıkanlar:

ANAYASA MAHKEMESİ'NİN ALDIĞI KARAR KİMSEYE SÜRPRİZ GELMEDİ

Burada iki gün boyunca yapılacak konuşmalar, sunumların, fikir teatilerin kamu denetçiliğimizin her bakımdan güçlenmesine vesile olacağına inanıyorum. 2012 yılında hayata geçirdiğimiz Kamu Denetçiliği Kurumu, devletle vatandaşları kucaklaştırma, aradaki engelleri ortadan kaldırmak içindir. Kamu Denetçiliği'nin kuruluş serencamı eski Türkiye alışkanlıklarının tespiti konusunda çok önemlidir. Bu hadise Türkiye'deki yönetim değişikliğini ortaya koyması bakımından kritik bir önemdedir. 2006 yılında 5548 sayılı kanunun iptali için mahkemeye başvuranlar dönemin cumhurbaşkanı ve ana muhalefet partisidir. Anayasa Mahkemesi'nin de o günkü yapısını da dikkate aldığımızda alınan iptal kararı hiç kimse için süpriz olmadı.

ELİMİZİ DEĞİL GÖVDEMİZİ TAŞIN ALTINA KOYMASAYDIK...

Ülkenin ve vatandaşın menfaatine olacak birçok proje, hizmet ve eser maalesef sistem içine özel olarak yerleştirilmiş vesayet odakları tarafından sabote edildi. Kamuda şeffaflığı, hesap verilebilirliği, denetimi güçlendirecek adımlar çeşitli bahanelerle engellenmek istendi. Türkiye'nin bugün geldiği noktadan geriye baktığımızda bu anlattıklarımız yıllar önce yaşanmış uzak hadiseler gibi görünüyor olabilir. Bilhassa yabancı misafirlerimizin dile getirdiği bu hususları anlamakta zorluk çektiğinin farkındayım. Bu yaşadıklarımız meçhul bir tarihin değil sadece 3-5 yıl öncesinin olaylarıdır. Elimizi değil gövdemizi taşın altına koymasaydık, bu ülkede yapılanların onda birini dahi gerçekleştiremezdik.

UMUDUNU KRİZE BAĞLAYAN ESKİ TÜRKİYE ARTIKLARIYLA UĞRAŞIYORUZ

Türkiye son 14 yılda vatandaşını önceleyen bir sisteme geçti. Biz kökeni, mezhebi, dünya görüşü ve yaşam tarzı her ne olursa olsun bu ülkenin her vatandaşının eşit olduğuna inanıyor, bunun mücadelesini veriyoruz. Türkiye'de artık vatandaşına tepeden bakan anlayış değil vatandaşına hizmetkar olan bir anlayış var. Hayata geçirdiğimiz reformların bizi ideallerimize daha da yaklaştığını biliyoruz. Farklılıklarını bir kenara bırarak 80 milyonun tamamı 15 Temmuz gecesi devletine sahip çıkmıştır. O gece milletimiz tarihe nakşolan bir demokrasi destanını kanıyla canıyla yazmıştır. Bu örgütün devlet kurumlarından tasfiyesine yönelik kararlı adımlar atıyoruz. Tüm zorluğuna rağmen inşallah bu süreci hukuk içinde sürdüreceğiz. Bunun yanında tüm umudunu krize bağlayan eski Türkiye'nin artıklarıyla da uğraşıyoruz.

AVRUPA'DA TARTIŞMALAR GÜZEL AMA PROBLEM SEYREDİLİYOR

Bu yılki sempozyumun temasının "Göç ve Mülteciler" olarak belirlenmesini son derece isabetli bulduğumu ifade etmek isterim. Asya'dan Avrupa'ya, Afrika'dan Amerika'ya kadar dünyanın her tarafı göç ve mülteciler meselesiyle uğraşıyor. Az önce çocukları izledik. Güçlü olan ülkelerin bu konuda duyarlı olmadığını ifade etmek istiyorum. Avrupa'daki tartışmalar güzel, ama problemi çözmeye gelince maalesef seyrediliyor. Her ne kadar göç ve mülteciler konusu üst sıralarda yer alıyor olsa da, meselenin daha çok güvenlik ekseninde tartışıldığını görüyoruz. Meselenin insani, vicdani ve hukuki zeminde gündeme getirilmiyor.

İNSANLAR BOMBALARDAN KAÇARKEN KAPILARIMIZI KAPATAMAYIZ

Ortada mücbir sebep yokken hiç kimse derme çatma botlarla ailesini azgın dalgaların arasına atmaz. Son 2 yılda 130 bin göçmeni denizlerden boğulmaktan kurtarım ülkemize getirmiştir. Milyonlarca insan bu tehlikeyi göze alıyorsa ortada üzerinde durulup düşünülmesi gereken bir sorun var demektir. Şu anda 3 milyon mülteciyi ülkemizde barındırıyoruz. Onlara ev sahipliği yapıyoruz. Şu ana kadar 26 milyar harcama yaptık. Ne yazık ki ne AB ne de BM Mülteciler Komiserliği sözünde durmuştur. Biz silahlardan, varil bombalarından kaçan bu insanları evimizde misafir etmeye devam edeceğiz. Bunu insani bir görev telakki ediyoruz. Onlar bombalardan kaçarken, onlara Batı tel örgülerle kapısını kaparken aynı şeyi biz yapamayız. Buna ne vicdani, ne insani ne İslami anlayış müsaade etmez.

BURASI GÖZE SEZDİRMEDEN GÖZYAŞI SİLEN BİR MEMLEKETTİR

Türkiye, Suriye ve Irak'taki istikrarsızlık sebebiyle, göç ve mülteciler meselesiyle son dönemde yoğun bir şekilde yüzleşse de tarihi ve bulunduğu coğrafya itibarıyla bu konuya asla yabancı değildir. Anadolu bir göçmen yurdudur. Yüzyıllardır bu topraklarda ülkelerinden zulüm ve baskı ve şiddet gören insanlar için güvenli bir liman olmuştur. 500 yıl önce katliamdan kaçan Musevilerden, Batı Avrupalı hristiyanlarına ve Çerkezlere kadar bir sığınaktır. Türkiye belde-i emindir. Mazlumlar için güven yurdudur. Rahmetli Fethi Gemuhluoğlu abimizin ifadesiyle burası göze sezdirmeden gözyaşı silen bir memlekettir. Biz yaşamanın ayakta kalmanın, yolunun yaşatmaktan geçtiğine, vermenin, bölüşmenin bereketine inanıyoruz.

DEMOKRASİYE AYAR ÇEKENLER NEDEN SESSİZ KALMIŞLARDIR?

Irak ve Suriye'deki kardeşlerimize terör örgütlerinin diktatörlerinin insafına etmedik. Türkiye 140'ı aşkın ülkede ülkede insani kalkınma yardımlarıyla dünyanın en cömert ülkesi payesine sahiptir. Bu vesileyle şu hususu da üzülerek belirtmek istiyormu. Türkiye'nin çabalarının onda biri maalesef gelişmiş ülkeler tarafından gösterilmemiştir. Her fırsatta demokrasi ayarı çeken, hukuk dersi veren ülkeler Suriye ve Irak'ta en temel insan hakkının ihlal edilmesine niye sessiz kalmıştır? Güvenli bölge teklifimiz duymazdan gelinmiştir. İkili görüşmelerde hak verip de adım atmaya gelince unutturulma politikası izlenmiştir. PYD, YPG'ye silah desteğini verenler bu güçlerdir. Hepsinin elimizde belgeleri vardır.

3 BİNE YAKIN DEAŞ'LIYI ÖLDÜRDÜK'

İkili yaptığımız görüşmede hep aynı şeyi söylediler. Suriye'de de Irak'ta da böyle olmuştur. YPG'ye PYD'ye silah desteği verenler bu güçlerdir. Hepsinin elimizde belgesi var. DEAŞ'a silah veren bu güçlerdir. DEAŞ ile mücadele eden biziz. Suriye'de bizler şehitler verdik ama bizler Suriye'de 3 bini aşkın DEAŞ'lıyı da öldürdük ve buna devam edeceğiz. Çünkü bunlar bizim için tehdit oluşturuyor. Şunu da söyleyeyim yabancı misafirlerimiz var. DEAŞ'ın İslam ile alakası yok. Bazı dostlar İslami radikalizm diyor. Lütfen İslam ile terörü kimse yan yana getirmesin. İslam kelime anlamı itibaryla barıştır. Anlamı itibarıyla barış olan selam olan bir din terörle yan yana getirilemez.

ACININ RENGİ YOKTUR

Küreselleşen bir dünyada hiç kimse diğerinin sorununa sessiz kalamaz. Acının rengi yoktur. Kader ve keder ortaktır. Huzur, barış istiyorsak yönümüzü kriz ve çatışmaların olduğu yerlere çevirmeliyiz. Son yıllarda yaşadığımız acı hadiseler, Halep, Bağdat, Musul yanarken, Antep, Brüksel ve Berlin'in huzur içinde olamayacağını göstermiştir. Öyleyse yapılması gerekenler bellidir. Akdeniz'in onbinlerce mültecinin bedenini yutan büyük bir kabristana dönüşmesini engelleyecek çözümler ortadadır. Biz fedakarlık yapılmadan, yükler paylaşılmadan, kurulan kanlı sömürü düzeni değiştirilmeden mülteci ve göç sorununun üstesinden gelinemeyeceğini söylüyoruz. Ekonomik çıkarlar adına çatışmaların körüklendiği, etnik, dini ve mezhebi gerilimlerin tırmandırıldığı politikaların, yaşanan sorunların çaresi olmadığını ifade ediyoruz.

Düzenleyen:  - GÜNDEM
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...