Hanım sultanların payitahttaki incileri

Düzenleyen:
Hanım sultanların payitahttaki incileri

KÜLTÜR - SANAT Haberleri

“Dünyada en çok çeşmesi olan şehir” olarak tarihî kayıtlara geçen İstanbul’daki, Osmanlı hanımlarının çeşmeleri “İstanbul’un 100 Hanım Çeşmesi”nde ele alınıyor.

Sebilleri, çeşmeleri, hamam ve şadırvanlarıyla, su medeniyetinin inşa ettiği eşsiz bir payihattı İstanbul... “Dünyada en çok çeşmesi olan şehir” olarak tarihî kayıtlara geçmişti. İstanbul’un her bir köşesine suyun işlenmesinde Osmanlı padişahlarının olduğu gibi hanım sultanlar ve padişah kızlarının da büyük emeği var. İşte bu emekler Nilay Köse ve Mesut Meyveci tarafından kaleme alınan “İstanbul’un 100 Hanım Çeşmesi” kitabıyla tanıtılıyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür AŞ Yayınlarından çıkan eser, 100 çeşme ile Bezmiâlem Valide Sultan’dan Mihrişah Sultan’a, Gülnuş Emetullah Valide Sultan’dan  Pertevniyal Valide Sultan’a kadar Osmanlı hanımlarının dünyalarına ayna oluyor. 
Hanım sultanların payitahttaki incileri

HAYIRDAN SANAT ESERİNE...
Çok sayıda görsel materyalle desteklenen “İstanbul’un 100 Hanım Çeşmesi”, hayatları hakkında dezenformasyon bulunan Osmanlı hanımlarının ne kadar hayırsever ve estetik zevk sahibi olduklarını anlamayı sağlayacak bir eser. Kitaptan öğrendiğimize göre, hanım sultanlar, padişah kızları ve diğer Osmanlı kadınları başta Suriçi olmak üzere Eyüp, Galata, Üsküdar, Beşiktaş ve Sarıyer’e kadar şehrin her yerine çeşme ve sebiller inşa ettirmişler. Bunda İslamiyet’te suya verilen ehemmiyet oldukça tesirli olmuş. Çeşme inşası, bir “sadaka-i cariye” olarak görülüp, hanımlar birbirleriyle yarışırcasına eserler yaptırmış. Önceleri insanlığa bir hizmet olarak yapılmaya başlanan çeşmeler, daha sonra taş ve mermerin eşsiz bir şekilde işlendiği sanat eserlerine tekâmül etmişler. Osmanlı hanımlarının çeşme eserlerine, İslami motiflerin yanı sıra ilerleyen yıllarda Batılı sanat akımları da yansımış. İstanbul’un her tarafına inci tanesi gibi serpilmiş çeşmeler, Fetih’ten Osmanlının son devrine kadar mimari üsluplardaki değişiminin de şahitleri olmuş. Eserden öğrendiğimize göre çeşmeler, 17. asırda değişmeye başlamış. Sultan III. Ahmed’in saltanatı yıllarında çeşmeler müstakil bir mimari haline gelerek, Batılı rokoko tarzı da görülmüş. Lale Devri’nde ise abidevi meydan çeşmeleri ortaya çıkmış. 
Kitapta bir Osmanlı çeşmesini meydana getiren hazne, ayna taşı, lüle, kemer, tas yuvası gibi kısımlar da tanıtılıyor. Çeşmeler; şadırvan çeşmesi, sütun çeşmesi, meydan çeşmeleri ve duvar çeşmeleri olarak tasnif ediliyor. İstanbul’daki su kaynaklarına da temas edilerek, Bizans ve Osmanlı devirlerinde şehrin su ihtiyacını karşılamak için yapılan çalışmalara yer veriliyor. 

Hanım sultanların payitahttaki incileri

Talihsiz Sultan’ın garip çeşmesi

Kitaptaki en dikkat çekici eserlerden biri Sultan II. Mustafa’nın kızı Emine Sultan tarafından 1151’de inşa ettirilen çeşme... Eşleri öldüğü için başından dört evlilik geçen Emine Sultan, yaşadığı sıkıntılardan olsa gerek genç yaşta vefat etmiş. Ama kısa ömründe yadigâr bırakmayı ihmal etmemiş. Mevlevihane Kapısı’nda yer alan çeşmenin kitabesinde “İder ümmîd-i afv u mağfiret pes Rabb-ü Rahman’dan...” ifadesiyle yaratıcıdan mağfiret isteniyor. Tarihî çeşme ne yazık ki bugün lülesi koparılmış, teknesi parçalanmış bir hâlde... 

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...