Aynur Ayaz: Evlilikleri kurtarıyoruz

Aynur Ayaz: Evlilikleri kurtarıyoruz

MAGAZİN Haberleri

Biz, Evlilik Okulu programında ailenin korunabilmesi adına neler yapılabilir onun derdindeyiz. Dünyadaki her çiftin arasında tartışma yaşanıyor. Aynı çatı altında beklentiler, farklı bakış açıları var. Her çift mutlu mu, hayır. Ama hedef belli bir noktada buluşarak huzurlu yaşamak.

­­­Emel Baltacı

Danimarka doğumlu ama tam bir Türkiye sevdalısı. Bilgisayar ve İşletme mezunu. Yıllardır medya sektöründe. Spikerlik, gazetecilik, öğretmenlik, oyunculuk, halkla ilişkiler, köşe yazarlığı, iletişim direktörlüğü… 10 parmağında 10 marifet... Kendi deyimiyle hayallerinin peşinde koşan bir kadın. Aynur Ayaz, şu sıralar hafta içi her gün TRT’de ekrana gelen “Evlilik Okulu” ile yeniden gündemde. Başarılı sunucunun yönetiminde programa katılan 5 çift, evliliklerini Uzman Psikolog Yeşim Akıncı’nın gözcülüğünde masaya yatırıyor. Böylece çiftlerin üzerinden çağımızın en büyük problemlerinden biri için çözümler sunuluyor. Biz de Aynur Ayaz’la bir araya geldik ve hem kendisini hem programı hem de güncel meseleleri konuştuk. Keyifli bir röportaj yaptığımızı düşünüyoruz...

Evlilik Okulu nasıl ortaya çıktı?
Atatürk Kültür Merkezi lansmanında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, neden ekranlarda olmadığımı sordu. “Efendim siz görev verirseniz neden olmayalım?” cevabını verdim. “Nereyi istiyorsun?” diye tekrar sorunca, “Devletimizin kanalı olursa çok mutlu olurum” dedim. Ardından çok yoğun ve hızlı bir süreç başladı.

Malum izdivaç programları yayından kaldırıldı. Sizin farkınız ne?
Format Türkiye’de tek. O yüzden de ilgi çekti aslında. Yurt dışından bile katılmak isteyenler var. Programda ailelere ödevler veriyoruz. Örneğin hayatında hiç çalışmamış kadınlara satış yaptırıyoruz. Bu şekilde bireyler empati yapmayı öğreniyor. Derdini konu komşusuna aktaramayan, çevresinden destek göremeyen insanlara ekranda örnek olmaya çalışıyoruz. Çok güzel kalabalık bir ekibimiz var. Niyetiniz iyiyse karşılığını muhakkak buluyor. Milyon dolarlar kazanacağımı bilsem bile Türk toplumunun ahlak yapısını bozacak bir projenin içerisinde yer almam. Kavga, küfür, şiddet yoksa reyting almaz gibi bir anlayış hâkim. Bunların modası geçti. Türk halkı da zaten bunları istemiyor.

Boşanma aşamasında olanlar katıldı mı programa?
Oldu ama böyle çiftlerimizi kurtardık ayrılmaktan. Biz programda evliliklerin korunabilmesi adına neler yapılabilir onun derdindeyiz. Dünyadaki her çiftin arasında tartışma yaşanıyor. Aynı çatı altında beklentiler, farklı bakış açıları var. Her çift mutlu mu, hayır. Ama hedef belli bir noktada buluşarak huzurlu yaşamak.

Aynur Ayaz: Evlilikleri kurtarıyoruz

Günümüzde boşanmalar arttı, tahammül azaldı. Acaba eskilerde de bu problemler hep varmış ama daha mı sabırlılarmış? Ya da kimseye mi anlatamamışlar?
Bence kimseye anlatamamışlar. Annem babam 40 yıldır evli ama çözümlerini kendileri bulmuşlar. Şimdi öyle bir dönem ki insanlar parayla mutluluğun devam edeceğini sanıyor. Öyle bir dünya yok.

Teknolojinin gelişmesinin de çiftler arasındaki iletişime etkisinin olduğunu düşünüyor musunuz?
Kesinlikle. Sofralarda yemek için buluşma yok. Çocuklar tek başlarına yemek yiyor. Bütün hayatları sosyal medya olmuş. Anneler yemek hazırlamadan çocuklarını okula, eşlerini işe gönderiyor. Tabii ki kadınların üzerinde çok yük var. Fakat  biraz da bunun bilincinde olarak evlenmeleri lazım. Evliliğin ne olduğunu bilmiyor şimdiki kızlar.

Özel bir soru da sormak istiyorum. Evli değilsiniz sanırım…
Evliydim. Eşimi kaybettim kanserden. Yaklaşık 13 yıl önce. 1 yıla yakın evli kalabildik. Çok seviyordum kocamı. Takdir böyleymiş. “Evlilik Okulu’nu sunuyorsun ama evli değilsin” diyenlere de ben geçmişimde yaşadım, rahmetli eşimin ailesiyle kendisiyle bu dengeyi kurarak ve hiçbir zaman hayıflanmayarak çok şey gördüm, çok büyük tecrübeler edindim ve büyük imtihanlardan geçtim diyebiliyorum.

EVİN REİSİ ERKEKTİR
Boşanmalar kentlerde daha fazla görülüyor. Kırsalda aileler daha mı mutlu yoksa aynı problemleri yaşıyorlar ama boşanamıyorlar mı?

Türkiye’nin tamamını görmüş bir insanım. Özellikle Doğu’da daha yoğun çalıştığım için oralardaki aile yapısını da biliyorum. İnanın hepsinin problemleri var ancak tahammül payları daha fazla. Ekonomi artınca kadının biraz daha baskın olduğunu görüyoruz. Yanlış bu. Evin reisi erkek... Evet eşitlik olacak ama kadının, daha çok kazanıyorum diye kocasını ezmeye hakkı yok.

Ne yapılmalı peki?
Empati yapmak lazım. Empatiden uzak ve ön yargısı olan bir toplumuz. Bunları kırarak kendimizle yüzleşmemiz gerekiyor. Sürekli bir yarış içerisindeyiz ve çocuklarımızı da böyle yetiştiriyoruz. Habire kıyaslamalar yapıyoruz. O çocuklardan nasıl başarı bekleyebiliriz? Ailelerin sohbetlerini değiştirmesi lazım. Şimdiki çocuklar ‘yok’u bilmiyor. Reklamlarda gördükleri her şeyi istiyorlar. Baba alamayınca her ikisi de üzülüyor. Babam beni çalıştırmak istemedi. Ama ben “Hem çalışıp hem okuyacağım” dedim. Çay da taşıdım, küllük de boşalttım, tuvalet de yıkadım. Ama iyi ki de yapmışım. İnsanoğlu başının çaresine bakmayı öğrenmeli.

Danimarka’da dünyaya gelmişsiniz ama oranın kültürüne kanalize olarak büyümediniz sanırım…
12 yıl gittim geldim Danimarka’ya. 9 ay orada 3 ay Türkiye’deydim. Ama burada okula başladım. Sadece anaokulunu Danimarka’da okudum. Oradaki yabancı dil okullarına gittim. İrtibatımız hiç kesilmedi, ta ki babam kesin dönüş yapana kadar. Geleneksel bir aile hayatımız vardı bizim. Tek çocuğum bir de. Köklerimize baktığımızda, yedi kuşak bir İstanbullu olma durumu var. Ama babam Siirtli, annem Rizeli... Hiçbir zaman Avrupa’nın hayat şeklini kendi kültürümün üzerinde tutmadım. Böyle bir şeye müsaade etmedik, ailem de ben de.

Küçük yaşlardan itibaren bu mesleği mi yapmak istediniz?
Evet. İlkokuldayken A4 kâğıtlarda okul gazeteleri çıkarıyordum. 8-9 yaşlarında “Sorunlarınız var mı arkadaşlar? Bana yazın” diyordum. Hadis-i şerif vardır ya “Sizin en hayırlınız, insanlara en faydalı olanınızdır.” Hep onu uygulamaya çalışıyorum.

Aileniz de destek çıktı sanırım bu süreçte?
Tabii, biraz serzenişleri oluyor. Kendini çok yoruyorsun, hep çalışıyorsun diye. Ama fedakârlık yapmadığınız zaman karşılığını bulamazsınız. Ben birinin işini çözdüğüm zaman mutlu oluyorum. Eğitimler veriyorum, yetiştirdiğim insanlar var. Bir de bilginin bende kalmasının bir anlamı yok. Bir bilgiyi parayla satmak dünyanın en çirkin şeyidir. Bilgi samimiyetle, dostça paylaşıldığında daha kalıcı olur. Yoksa kitaplar, kurslar, okullar var.

HER TÜRLÜ GÖREVE HAZIRIM
Farklı bir konuya geçelim istiyorum. Siyasetle de yakından ilgilendiğinizi biliyorum. Son dönemi nasıl değerlendiriyorsunuz?

Dünya çok zor bir dönemden geçiyor. Bu dönemin Türkiye’yi -Sayın Cumhurbaşkanımızın dediği gibi- teğet geçmesi insanımızdan kaynaklanıyor. Hiçbir ırk Türk milleti kadar cesarete sahip değil. Bunu Avrupa’da gördüm. Türk dendiğinde önce Müslümanlık akla geliyor. Türkiye kendisiyle beraber bütün dünyaya da yetebilecek bir potansiyelde. Tek sıkıntı; biz, çabuk alınan, çabuk kırılan insanlarız. Bir de siyasette iletişim dili çok önemli. Gerekirse “İletişim Bakanlığı” kurulmalı. En kötü insanla bile doğru iletişim yakalandığında çok bambaşka bir yere konulabiliyor.

Daha önce hem vekillik hem de belediye başkanlığı için aday oldunuz. Gelecek seçimlerde bir adaylık düşünür müsünüz?
Görev verilirse neden olmasın? Seve seve her türlü göreve hazırım. Ülkem için onu yapmam bunu yapmam gibi bir şey deme lüksüm yok.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...