Baharı kalıcı hale getirmek mümkün mü? Normalleşme sürecinin önündeki zorluklar

Düzenleyen: / Kaynak: Türkiye Gazetesi
- Güncelleme:
Baharı kalıcı hale getirmek mümkün mü? Normalleşme sürecinin önündeki zorluklar

Gündem Haberleri  / Türkiye Gazetesi

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Yunanistan Başbakanı Miçotakis ile Beştepe'de bir araya geldi. Kritik bir zirve sonrasında baharı kalıcı hale getirmek mümkün mü?

DR. DOĞACAN BAŞARAN'IN ANALİZİ - Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis’in 13 Mayıs’ta gerçekleşen Türkiye ziyareti, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Aralık ayında gerçekleştirdiği Atina ziyaretiyle başlayan normalleşme sürecini yeni bir aşamaya taşıdı. Taraflar, krizleri dondurmak ve işbirliği alanlarını ön plana çıkarmak için ortaya koydukları duruşu sürdürmeye kararlı gözüküyor.

Bunun en net mesajını Cumhurbaşkanı Erdoğan, Yunanistan'ın Kathimerini gazetesine Miçotakis’in ziyareti öncesinde verdiği röportajda dile getirdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Hedef basit; sorunları çözerek dostluğumuzu pekiştirmek. Bunun için Türkiye olarak son dönemde samimi ve etkin adımlar attık ve buna da devam etmek niyetindeyiz.” diyerek Türkiye’nin yapıcı bir tavır içerisinde olduğunu ortaya koydu.

Esasen bu tavrın temel dayanağını Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Aralık ayındaki Atina ziyaretinde imzalanan “Dostane İlişkiler ve İyi Komşuluk Atina Bildirgesi” oluşturuyor. Bildirgeye göre taraflar, anlaşmazlık yaşadıkları konuları uluslararası hukuka uygun biçimde çözmeyi taahhüt ederken; ticaret, ekonomi, turizm, ulaştırma ve enerji gibi alanlardaki işbirliği fırsatlarına odaklanacak.

Miçotakis’in Ankara ziyareti: Baharı kalıcı hale getirmek mümkün mü? - 1. Resim

10 MİLYAR DOLARLIK TİCARET HACMİ HEDEFİ

İki ülke, iktisadi ilişkilerdeki karşılıklı bağımlılık olgusunu ticareti ilişkilere dinamizm katan itici bir güç olarak kullanma niyetinde. Bu anlamda ticaret hacmini 6 milyar dolardan 10 milyar dolara çıkarma hedefinin ilişkilerin geleceği açısından ehemmiyet arz ettiği ifade edilebilir. Zaten Cumhurbaşkanı Erdoğan da “İkili ticaretimizi 10 milyar dolara çıkarma hedefimiz var.” diyerek buna dikkat çekti.

YUNANİSTAN TÜRKİYE’NİN AB ÜYELİĞİNİ DESTEKLİYOR

Türk-Yunan ilişkilerindeki normalleşme sürecinin Ankara’nın Avrupa Birliği (AB) üyelik sürecine katkı sağlayacağını öngörmek mümkün. Nitekim Miçotakis’in Türkiye’nin AB üyeliğini desteklediğini dile getirmesi, Yunanistan’ın veto koyduğu fasılların açılması yönünde bir beklenti oluşturmakta.

Miçotakis, bu beklentiye uygun bir şekilde tıpkı Aralık ayında Atina’da söylediği gibi, “Yunanistan, Türkiye'nin AB perspektifinin her zaman sadık bir destekçisi olmuştur.” dedi. Bu da Ankara-Brüksel hattında da yeni bir normalleşme dönemi demek.

KÜLTÜR DİPLOMASİSİ

İlişkilerin itici gücü yüzyıllar boyunca bir arada yaşayan Türk ve Yunan halklarının arasındaki kültürel etkileşim. Bu anlamda karşılıklı olarak turizmin teşvik edilmesi ve Yunan adalarını ziyaret eden Türk vatandaşlarına kapıda vize uygulamasının hayata geçirilmesi oldukça mühim. Yunan lider de basın toplantısında buna vurgu yaptı.

DONANMA DİPLOMASİSİNDEN GERÇEK DİPLOMASİYE

Ankara-Atina hattındaki normalleşme süreci “donanma diplomasisinden” “gerçek diplomasiye geçiş” anlamına geliyor. Dolayısıyla tarafların sürece dair en önemli beklentisinin krizlerin dondurulması ve gerilimlerin azaltılması olduğu söylenebilir. Zira son dönemde artan gerilimin sıcak çatışma riskini de beraberinde getirdiği aşikar. Taraflar, her şeyden önce krizlerin kontrolden çıkmasını önleme arzusu içerisinde. Bununla birlikte yaşanan yakınlaşma sürecine rağmen iki ülke arasında yapısal mahiyette sorunların bulunduğu da vurgulanmalı. Bu anlaşmazlıklar, liderlerin basın toplantısına da yansıdı.

Miçotakis’in Ankara ziyareti: Baharı kalıcı hale getirmek mümkün mü? - 2. Resim

NORMALLEŞME SÜRECİNİN ÖNÜNDEKİ ZORLUKLAR

İki liderin yapıcı mesajları son derece önemli olsa da Türk-Yunan ilişkilerindeki olumlu atmosferin uzun vadede sürdürülebilir olduğunu söylemek fazlasıyla iyimser olmayı gerektiriyor. Zira bazı sorunların en makul çözümünün çözümsüzlük olduğu söylenebilir. Örneğin Kıbrıs Sorunu’nda Yunanistan, adanın tek temsilcisinin Güney Kıbrıs Rum Yönetimi olduğu iddiasına sahip. Buna karşılık Türkiye ise Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) egemenliğinin ve bağımsızlığının kabul edilmesi konusunda oldukça net. Bir diğer ifadeyle Türkiye, iki devletli çözümden yana. Bu konunun Kıbrıs Adası’nda gerilimin arttığı dönemlerde iki ülkeyi karşı karşıya getirmesi kaçınılmaz.

Ankara-Atina hattındaki bir başka sorun da Yunanistan’ın Lozan Antlaşması’nda “silahsızlandırılmak” koşuluyla kontrol altında tuttuğu Ege Adaları’nı silahlandırması. Bunun Türkiye’nin güvenliğini tehdit ettiği aşikar.

Ankara, her ne kadar ilişkilerdeki olumlu havayı bozmamak için bu konuda yapıcı bir tutum benimsese de orta ve uzun vadede Yunanistan’ın adaları silahlandırmasının kriz çıkarması olası. Hatta Yunanistan’ın Lozan Antlaşması’nı ihlal ettiği ve dolayısıyla Lozan’daki statükoyu bozduğu düşünülürse, Türkiye’nin meşru bir şekilde adalara dair hak iddiasında bulunması da gündeme gelebilir.

Dahası Yunanistan’ın silahlanması da Türkiye açısından tehdit teşkil eden bir durum. Almanya ve Fransa gibi ülkelerle yaptığı silah anlaşmalarıyla hava kuvvetlerini ileri bir seviyeye taşımaya çalışan Yunanistan’ın bu adımları, “Yunanistan kime karşı silahlanıyor?” sorusunu akıllara getirmekte. Buna ek olarak Amerika Birleşik Devletleri’yle (ABD) birlikte hareket eden Yunanistan, ABD’nin Türkiye sınırına çok yakın bir yerde bulunan Dedeağaç’a yığınak yapmasına izin vererek de ikili ilişkilerdeki güvensizlik durumunu tetikliyor.

Benzer bir kriz alanı da Doğu Akdeniz. Yunanistan, GKRY ile birlikte Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon rezervlerine ilişkin yürüttüğü süreçlerde Türkiye ve KKTC’nin haklarını gasp etme çabasında. Bu anlamda Yunanistan’ın Sevilla Haritası’na dayandırdığı Eastmed vb. projelerin Türkiye karşıtı cephe oluşturma çabasına dayandığı ortada. Bu da Doğu Akdeniz’i işbirliği değil, kriz alanına çeviriyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan da bu konudaki tepkisini ziyaretten önce yaptığı açıklamalarda Doğu Akdeniz’de Türkiye olmadan oyun kurmanın mümkün olmadığını vurgulayarak dile getirdi.

Ayrıca Yunanistan’ın Lozan Antlaşması’nı ihlal ederek Batı Trakya Türklerinin kendi müftülerini seçme hakkını ortadan kaldırması ve Türkçe eğitim veren okulların sayısını azaltması da anlaşmazlıkları derinleştirmekte. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ankara’nın beklentilerini “İlişkilerimizdeki olumlu atmosferin Yunanistan'daki Türk azınlık ve soydaşlarımızın haklarının karşılanmasına katkı sağlamasını bekliyoruz.” sözleriyle gözler önüne serdi. Erdoğan’ın verdiği mesaja rağmen Miçotakis’in Batı Trakya’daki Müslüman ve Hrıstiyanların ahenk içerisinde yaşadığını belirtmesi göz ardı edilmemesi gereken bir detay.

İki ülkenin yalnızca ikili ilişkilerde değil, bölgesel ve küresel meselelerde de anlaşmazlıkları var. Bunu Miçotakis’in Hamas’ın terör örgütü olduğunu iddia etmesinin ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın verdiği tepki de ortaya koydu. Ancak iki ülkede Gazze Şeridi’nde ateşkesin sağlanması konusunda hemfikir.

Sonuç olarak Türkiye ile Yunanistan arasındaki münasebetler, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Miçotakis’in karşılıklı yapıcı adımlarıyla normalleşme sürecinden geçse de ilişkilerde yapısal sorunlar bulunuyor. Bu problemlerin giderilmesi noktasında adım atması gereken taraf Yunanistan.

Düzenleyen:  - Gündem
Kaynak: Türkiye Gazetesi
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...