Sanat bakmasını bilene... Yoksa ‘köre’ ne?

Sanat bakmasını bilene... Yoksa ‘köre’ ne?

KÜLTüR - SANAT Haberleri

Avrupa’da modern sanat okurken Türk İslam sanatlarını keşfeden Zeki Kuşoğlu “Taklitler asıllarından daima kötüdür. Türk insanı çağdaş sanat yapmak istiyorsa kaynakları hat, tezhip ve minyatür olmalı. Gelenekten yola çıkarsın, yeniye ulaşırsın” diyor.

MURAT ÖZTEKİN

Mehmet Zeki Kuşoğlu, dile kolay yirmiden fazla sanatla iştigal eden, tarihî nesne toplayan ve durmadan çalışan bir sanatçı ve koleksiyoncu... Almanya’da modern sanat eğitimi alırken klasik sanatları keşfetmeye başlayan Kuşoğlu, yıllardır geleneksel sanatları modern olanlarla birleştirerek eserler üretiyor. “Tatil yüzü görmedim hiç tatil de benim yüzümü/ Çalışmaya dikmişim gözümü / Hep “hiç” olmak istedim nefsim önüme geçti/ Çalıştım çabaladım bir ömür böyle geçti...” diye kendi yazdığı bir şiirin mısralarını sıralayan Kuşoğlu ile bir yığın koleksiyon nesnesinin arasında sohbet ediyoruz...

* Sizin Türk İslam sanatlarına yönelmeniz Avrupa’da sanat yaptıktan sonra olmuş. Ne yaşadınız orada?
1965 yılında devlet bursuyla Almanya’ya gittim. Orada İslam eserlerine büyük itibar vardı. Müzeleri gezdiğimde Osmanlı eserleriyle dolu olduğunu gördüm. Ama fakültedeki hocalarım bana geleneksel sanatlarımız hakkında soru sorduklarında cevap veremiyordum. Sonunda “Gittim Batı’ya, döndüm Doğu’ya” diye bir söz söyledim.

Sanat bakmasını bilene... Yoksa ‘köre’ ne?

* Bu sözü söylemenize sebep olan nasıl bir düşünceydi?
Batılıların hurafe olan inançlarına bile bağlı olduklarını, bizimkilerin de dini çok yanlış anladıklarını idrak ettim. Medeniyet kolay elde edilebilecek bir şey değil. Kolay elde edemeyeceğiniz şeyi, kolay harcamayacaksınız. Bir defasında Almanya’da bir Türk gecesi tertipledim. Almanlar Türk halk oyunu  kıyafetlerini görünce “Ya bu kadar güzel kıyafetleri bırakıp niçin bizim gibi giyiniyorsunuz?” diye sormuşlardı. Tabii, bunu Türk aydınına anlatamazsınız. Demek ki, çağdaşlığı kendi kimliğimizle yakalamak zorundayız.

BİR DE BAKTIM Kİ, YİRMİDEN FAZLA SANAT ÖĞRENMİŞİM
* İstanbul’a dönünce sanat yolculuğunuz nasıl ilerledi?

Buraya döndüğümde Türk İslam sanatlarında kim neyi biliyor diye araştırdım.  “Aman bu sanat da kaybolmasın”, “Aman bu da ölüyor” diyerek birçok sanatı çalıştım. Bir de baktım ki, yirminin üzerinde sanat öğrenmişim.

* Hangi sanatçılarla tanıştınız?
İlk tanıştığım isim Karagöz sanatçısı Ragıp Tuğtekin’di. Sonra hat sanatçısı Uğur Derman’la tanıştım. Ardından Emin Barın’ın atölyesindeki sanat toplantılarına gittim. Orada tanıştığım Rikkat Kunt Hoca ile Beylerbeyi’ndeki evinde tezhip çalışmaya başladım. Sonra hat öğrenmek için kısa bir müddet Hasan Çelebi ile meşk ettim. Süheyl Ünver’le ve ebru sanatçısı Mustafa Düzgünman’la görüşürdüm.

ANLAŞILAMADILAR
* O yıllarda sanat mahfillerinde neler konuşulurdu?
O sanatçılar anlaşılamamaktan muzdariplerdi. Kendileriyle kültür sohbetleri yapardık, hat sanatının geleceğini konuşurduk. Hatırlıyorum bir gün Uğur Derman, Hasan Çelebi, Fuat Başar ve ben “Bu cenazeyi nasıl kaldırmalı?” diyorduk. Cenaze dediğimiz klasik sanatlardı! Zira kimse alaka duymuyordu. Öte yandan, o günkü sanatçılarla tanışmak çorap söküğü gibi kolay oluyordu. Ama ben bu sanatları bire bir yapmayı düşünmedim. 

* Peki, ne yapmak istediniz?
Ben Cenab-ı Allah’ın kudretini filde değil, pirede görenlerdenim. Yaptıklarım genelde küçük ölçekli şeylerdir. Hat sanatını, kendi çağdaş soyut yorumumla birleştirerek kendime has bir teknik geliştirdim. Bu usulün adını da “İki Kere Soyut” koydum.

* Geleneksel sanatların hiç birinden icazet almamışsınız. Bundan dolayı pişman mısınız?
Birçok şeyi yapabilmek için hat, tezhip ve minyatürü temel sanat gibi öğrenmek gerekiyor. Ben, bunları bu yüzen öğrendim. Daha sonra klasik sanatları madene, sedefe, altına işledim. Bu, kalıcı kılma çabasıydı.

HATTAN TEZHİPTEN HABERİMİZ OLMADI
* Avrupa’da modern sanat çalışmış biri olarak “Sanatı resim ve heykelden ibaret sananlar, problemli insanlardır” diyorsunuz. Niçin?
Okullarda herkesi yakın zamana kadar sadece resme yönlendirdiler. Hattan, tezhipten, minyatürden kimsenin haberi olmadı. Kendi sanatlarımızı göstermiyorlarsa bizim sanat adına öğreneceğimiz şeyler sadece Batı sanatıdır. Almanların bir sözü var: Taklitler asıllarından daima kötüdür. Bugün Türk insanı çağdaş sanat yapmak istiyorsa kaynakları hat, tezhip ve minyatürdür. Oradan yola çıkarsın, başka şeylere ulaşırsın.

* Aynı  zamanda profesyonel bir koleksiyoncusunuz. Maziye dair bir şeyler biriktirmenin sanatçının ruhuna tesiri ne?
Çok görmek sanatçıyı farklı bir yere taşır. Bu, neye, nasıl baktığınızla alakalı bir şey. Ben de 12 yaşımdan beri bir şeyler topluyorum. Elimdeki nesnelerin sayısını bilmiyorum. Koleksiyonculuk bir delilik. Beni tımarhaneye kapatabilirler ama böyle deli örneği yok.

* Sizin bir de mezar taşları merakınız var. Bu konuda eserler yazdınız, araştırmalar yaptınız…
Bizim mezarlıklarımız açık hava müzesi gibi. Bunlar muhteşem şeyler. Mezar taşlarının incelenecek çok yönü var. Mesela çizilen çiçek motiflerinin bile ayrı bir dili var. Mezarlıklar zaten sanat ama bakmasını bilene; köre ne!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...