Âlim, muallim, abid, hafız, muhaddis, hakim, emir, elçi, komutan, gözü kara bir yiğit Ubade Bin Samit

Düzenleyen: / Kaynak: Türkiye Gazetesi
- Güncelleme:
Âlim, muallim, abid, hafız, muhaddis, hakim, emir, elçi, komutan, gözü kara bir yiğit Ubade Bin Samit

Ramazan Haberleri Haberleri  / Türkiye Gazetesi

İslâmiyet’in yayılmasında hizmetleri olan büyük sahâbe Kudüs’te medfundur.

Nübüvvetin 11’inci yılı (MS 620)… 
Hazret-i Ubâde ve 6 Medineli arkadaşı bir hac mevsimi Mekke’ye gelir. O sıra panayırlar da kurulmuş şehir kalabalıklaşmıştır.  Efendimiz (aleyhisselâm) ile tanışır, Müslüman olurlar. Mina hudutları içinde kuytu bir girintiye (Akabe) çekilir, seneye aynı vakitte buluşmak üzere sözleşir ayrılırlar. (Şimdi orada vadi değil, şirin bir mescid var.)  
Ertesi sene 10 Hazrecli, iki Evsli yine Akabe’de hazırdırlar.  
“Hiçbir şeyi Allah’a eş koşmayacaklarına, hırsızlık ve zina yapmayacaklarına, çocuklarını öldürmeyeceklerine, birbirlerine iftira etmeyeceklerine, Efendimizin emirlerine uyacaklarına” dair söz verirler. Buna Birinci Akabe Biatı denir. Savaşla ilgili hususları ihtiva etmediği için Bey‘atü’n-nisâ adıyla anılır. 
Medineli müminler dönerken Mus’ab bin Umeyr’i de yanlarına alırlar. Es’ad ibni Zürare evini Dar-ül Erkama çevirir âdeta. Hazret-i Mu’ab’a Medineliler hakkında bilgi verir. Bu mevsimde kim nerede olur, hangi bahçe sahipleri hangi kuyunun başında buluşur, mizaçları nasıldır, neye hassastırlar. Mus’ab bin Umeyr mükemmel bir tebliğcidir, Rabb’im hidayet verir, Medine’de peşpeşe kandiller yanar. Şehrin iki büyük reisi Sa‘d bin Muâz ile Üseyd bin Hudayr da iman eder, Müslümanların sayısı katlana katlana artar. 

İKİNCİ AKABE

Bir sonraki sene ikisi kadın yetmiş beş Medineli gelir, niyetlerini gizli tutmuş hac için Mekke’ye gidenlerle birlikte çıkmışlardır yola. İçine bidatler karışsa da İbrahim aleyhisselâmdan beri hac yapılmaktadır Hicaz’da.
Bir gece yine Akabe’de buluşurlar. Server-i âlemin yanında amcası Abbas (radıyallahü anh) vardır. Resûlullah’ın Medine’ye hicret etme arzusunda olduğunu söyler ve sorar: “O’nu himaye edebilir misiniz acaba?”  
Cevap “elbette” çıkar. 
Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) güzel bir sohbet eder ve Kur’ân-ı kerîm okur onlara. Medineliler aşık olur, “Yeter ki şehrimizi şereflendirin, biz sizi canımız pahasına koruruz” derler. İçlerinden 12 nakip (temsilci) seçerler ki bunlardan biri de Hazret-i Ubâdedir.  Biat ederken “Yâ Resûlallah” der, “Allah yolunda kınayıcıların kınamasına aldırmamak, yolumdan alıkoymamak üzere, bîat ediyorum sana!”
2. Akabe biatını takiben Medine’ye hicret izni verilir. İslâm tarihinde yeni bir dönem başlar. 

ETRAFTAN EŞRAFTAN

Hazret-i Ubâde İslâmiyet’i yaymak için çok çalışır, önce arkadaşlarından başlar, Kâ‘b bin Ucre’ye vesile olur meselâ. 
Annesi Kurretülayn bint Ubâde asil bir kadındır, iman etmekle kalmaz, tebliğe başlar. 
Kardeşi Evs bin Sâmit ve bacıları Havle ve Ümâme de hizmet ehlidir, çevrelerine İslâm’ı anlatırlar. 
Efendimiz Hicret-i Nebevîden sonra Hazret-i Ubâde’yi muhacirlerden Ebû Mersed ile kardeş ilan eder. Ayrıca süt teyzesi Ümmü Hıram (radıyallahü anha) ile nikâhlarını kıyar.
Hazret-i Ubâde Hazrec eşrafındandır, mal mülk sahibidir, ancak zâhidâne yaşar. Muhtacı muhaciri darda koymaz. 
Maaile İslâm Devleti’nde vazîfe alır, eğitim, adlî, idari, siyâsî, askerî her sahada çaba harcarlar. 

İHANETİN BEDELİ

Resûlullah Efendimiz hicreti müteakip Medîne Yahûdîleri ile antlaşma yapar. Sakin duracak, Müslümanlara saldırmayacaktırlar. Lakin sözlerinde durmazlar. 
Şehirde üç kabîle hâlinde yaşarlar. Kureyzâ, Nâdir oğulları ve Kaynuka. 
Kaynuka Yahûdîleri muhkem bir kalede oturur, sarraflık ve tefecilikle meşgul olurlar. Paranın gücünü kullanırlar. 
Bedir zaferinden sonra hırslanır bir Müslüman hanıma saldırırlar. Efendimiz antlaşmaya saygılı olmalarını hatırlatır, ikazda bulunurlar. 

ONLAR CENKTEN NE ANLAR?

Yahûdîler Kureyş’e karşı kazanılan zaferi küçümser, “onlar savaşmayı ne bilir” derler, “şâyet bir gün bizimle çarpışırsanız, harbin ne demek olduğunu anlarsınız.”
Gerginlik artınca Eshâb-ı kirâma hareket emri verilir, Kaynukaoğulları kalelerine çekilir. Müslümanlar muhasara eder, kuş uçurtmaz. Sadece 15 gün dayanır teslim olurlar. Efendimizden eman dileyip, merhametine sığınırlar. 
Server-i âlem Eshâbıyla istişâre eder, canlarını bağışlar ama Medîne’den çıkarılırlar. Bu vazifeyi Hazret-i Ubâde’ye verirler, hakkıyla yapar. 

MUHASİP MUHARİP

Ubâde bin Sâmit (radıyallahü anh) bütün gazalara katılır, Hudeybiye Anlaşması’nda bulunur ayrıca. Mekke’nin fethinde ensar birliğinin kumandanıdır. Huneyn’de fevkalâde yararlık gösterir. Tebük Gazvesi’ne hem malıyla parasıyla katılır, hem de silahlanır pusatlanır safta yerini alır. Veda Haccı’nda Resûl-i Ekrem’in yanındadır.

KÂTİP, HAFIZ, HATTAT

Resûlullah Efendimizin vahiy kâtiplerindendir. Medine’de Kur’ân-ı kerîmi hıfz eden ilk beş sahâbîden biridir. 
Ashâb-ı Suffe’ye Kur’ân-ı kerîm dersleri verir, yüze yakın talebenin iaşe ve ibatesi ile ilgilenir. 
Halka okuma yazma öğretir. 
Bu arada bir de Kur’ân-ı kerîm yazar.

EVİ HANA DÖNER

İslâm güneşi parladıkça, Medîne’ye hicret edenler artar. Başta Efendimiz olmak üzere misafirleri paylaşır, evlerinde ağırlarlar. 
Hazret-i Ubâde’nin misâfiri eksik olmaz, talebelerini Kur’ân-ı kerîmi iyice öğreninceye ağırlar. Yedirir, içirir, barındırır hizmetlerine koşar.
Onlardan biri kıymetli bir yay hediye eder, Efendimize sorar ve almaz. Ders ücreti gibi anlaşılabilir zira.

KILI KIRK YARAR

Bilâhare zekât tahsildarlığı yapar. Efendimiz “Ey Velîd’in babası, Allahtan kork, kıyâmet günü mahşer meydanına boynunda bağıran deve, böğüren inek veya meleyen koyun ile gelme” buyururlar. 
-Böyle mi olacak yâ Resûlallah? 
-Nefsim yed-i kudretinde olan Allah’a yemîn ederim ki, öyle olacak. Ancak Allahü teâlânın merhamet buyurdukları müstesna. (Devam edecek)

SEN HUZURUNA GELENİ KOVMAZSIN

“Ninem önce ağzını yıka, sonra burnunu, sonra yüzünü... Yoksa önce yüz müydü. Ayaklar ve kol... Hangisi önceydi... Nasıl bir hayat yaşadın sen, nasıl. Abdest almayı bilmeyen, nasıl bir insansın sen” diye söylendi kendi kendine. Bildiği kadarıyla yaptı işte. Sonra mescide girdi. Peki nasıl namaz kılacaktı. Ne yapacaktı? Örnek alacağı kimse de yoktu mescitte... Çocukluğundan soluk  bir tablo belirdi gözünün önünde... Ninesi ellerini yüzüne kaldırır sonra da göğsünün üzerinde birleştirirdi. Öyle yaptı... Sonra...
Gözyaşları ‘okumak’ oldu. Ağlıyordu. Çünkü okuyabileceği bir sûre bilmiyordu. Hem kendinden utanmak, hem çaresizlerin yegâne sığınağı olan Allahü teâlâya sığınmak... Bunlar nasıl iç içe geçmiş duygulardı... Yapabileceği başka bir şey yoktu... Kendini secdeye attı... Ve kalkamadı... Orada , o yerde... Yerin ötesindeydi sanki... Gözyaşları halıyı ıslatırken ömründe hiç böyle ağlamadığını fark etti... Ve yalvardı...
“Ya Rabbi... Ben sana kul olamadım... Fakat rahmet sahibi olduğunu biliyorum... Sana inanıyorum. Peygamberin Hazret-i Muhammed’e (aleyhisselâm) inanıyorum. Biliyorum ki sen huzuruna gelenleri kovmazsın. Bu kovulmaya layık olan beni bile kovmazsın. Allah’ım, Allah’ım... Allah’ım... Günahlarıma, sensiz geçen hayatıma tövbe ediyorum... Yanıyorum... Yanıyorum... Sana yalvarıyorum... Başka gidecek yerim yok... Oğlumu bana bağışla... Evladımı bu tövbekâr annenin gözyaşlarına bağışla...”
Hıçkırıklar birbirini takip etti. Pelin anne kendini tutamıyordu. Sicim gibi gözyaşı dökerken, kalbine ılık ılık bir şeylerin aktığını hissediyordu. 
Orada ne kadar kaldığını bilmiyordu, bilemiyordu. Kalbinde bir ferahlık hissetti. Evet, evet... Kimsenin veremediği bir ferahlık duydu. Oturdu, ellerini kaldırdı, yüzünü örttü... Ağlaması devam etti. Mescitte kimse yoktu. Tek başınaydı. Bir ara başını kaldırdı. Duvardaki dolapta ömrünü değiştirecek bir şey gördü... O şey ki, çok değil birkaç gün önce oğluyla yaşadığı hatırayı yeniden kendisine hatırlatacak, sanki onu evladıyla yeniden buluşturacaktı...
(Devam edecek)

KENDİSİNİ SEVEN SEVİLMEZ

>> Gıybet aileyi parçalar, toplumu çökertir, cemiyeti felakete götürür. Zinadan daha büyük günah olduğu halde, çok kolay işlenen bir günahtır.
>> Herkese sıkıntı veren kibirlilerdir. Herkesi şikâyet etmesi kibrindendir. Mütevazı demek ölmüş, demektir. Ölü kimseyi şikâyet etmez, ölüyü şikâyet eden olmaz.
>> Kızdığınız zaman bir kefen yapın.
>> (Nefsini bilen Rabb’ini bilir) hadîs-i şerîfinin sırrına eren, nefsini sokakta gördüğü köpekten aşağı bilir.
>> Her sıkıntıya sebep, günah işlemektir.
>> Başarının sırrı, güler yüz, tatlı dil ve güzel siyasettir. Güzel siyaset, herkesin memnun olması demektir. Sevgi yakınlık ister, kaçan mahrum kalır, gözden ırak olan gönülden de ırak olur. Kendisini seveni, başkası sevmez.

Düzenleyen:  - Ramazan Haberleri
Kaynak: Türkiye Gazetesi
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...