Öcal Uluç

Salı günü Ankara'da idim!.. Türkiye Spor Yazarları Derneği Ankara Şubesi'nin genel kuruluna katıldım!

Yooo.. "Ve dahi" derken, sakın ola ki "dâhi" yazmak isteyip de, "a'nın üzerindeki şapkayı unuttuğumu" sanmayın, ben "ve de" anlamına kullanıyorum; "ve dahi" sözcüğünü... Zira, çok kişinin aksine ben Lucescu'nun "dâhi" olduğunu hiç ama hiç düşünmedim; hatta "büyük" bir teknik adam olduğunu dahi!..

Birbirlerini yediler!.. "Homo homini lupus!.." Hobbes'ın, bu çok ünlü sözü "İnsan insanın kurdudur" anlamına geliyor!.. Daha "ince" bakarsak; "kendi kendini yeme" anlamına da gelir; "başkasını yeme" anlamına da!..

Aslında yazımın başlığı "Üst kattakilere bakın, alt kattakileri alkışlayın" olacaktı ama, "bu başlık uzun olunca" zorunlu olarak değiştirdim...

Beşiktaş - Samsunspor maçı yarıda kalmış, Beşiktaşlılar başkanları ile, menajerleri ile, teknik direktörleri ile, yöneticileri ile, yazar - çizerleri ile ateş püskürüyorlar, ne federasyon kalıyor, ne Merkez Hakem Komitesi, ne Fenerbahçe, ne de "beş kırmızı kart çıkaran" hakem Cem Papila!..

Futbol Federasyonu Başkanlık Baş Danışmanı Gündüz Tekin Onay'ın "doldurulmak üzere gönderdiği" Reform Formu'ndaki "teknik konulara girmeyen" sorulara iki haftadır cevap veriyorum; "Futbolun içinde bir uzmanlık alanım olmadığı için" teknik konularda ne söylesem boş; elbette bazı fikirlerim var ama, onlar bana kalsa daha iyi olur!.

Herkes birbirine soruyor: Kimi vurdular? Kim vurdu?

Geçen hafta sonunda üst üste üç büyük takımın üç maçında, "üç büyük takımın üç oyuncusu" ceza alanı çizgisi üzerinde ve içinde "voleybol oynar gibi" topları kestiler; maçların üç ünlü hakemi de "çok yakında olmalarına rağmen" bu pozisyonları "devam" diyerek, görmediler!..

Futbol Federasyonu Başkanlık Baş Danışmanı Gündüz Tekin Onay'ın "Futbol Reformu" konusunda görüşlerimizi soran bir form göndermesi ile başlayan süreci "yazılı" olarak sürdürüyorum.

Türkiye Jokey Kulübü'ndeki "keyfi yönetim sistemi" üzerine yapılan denetlemeler ve müfettiş raporlarından sonra, Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı olaya bütün ağırlığını koydu!

Ben futbolun aşığı değilim. Ben sporun aşığıyım.

Galatasaray'ın eski başkanları Faruk Süren ve Mehmet Cansun hâlâ ve nasıl gazetelerde, TV'lerde, Divan Kurulu toplantılarında çıkıp da "bugünkü yönetimi eleştiriyorlar" şaşıyorum!. Neyse ki, Faruk Süren sustu...

"Bilim ve araştırma organize edilmiş bir bilgi, bilgi ise organize edilmiş bir hayat ve başarıdır" diyen Futbol Federasyonu Başkan Teknik Baş Danışmanı Gündüz Tekin Onay bir form göndermiş...

Önüne gelen "istediği gibi", sorumsuzca, lâfın nereye nasıl gideceğini, nerelerde hangi tahribatları yapacağını, hangi "kinleri" doğuracağını, hangi tepkilere sebep olacağını, neleri teşvik ve tahrik edeceğini düşünmeden konuşuyor; konuşmaktan da öte "hakaret ediyor", hatta Türkiye Cumhuriyeti Ceza Kanunları'na göre suç işliyor, Spor Teşkilâtı'nın ve Futbol Federasyonu'nun disiplin yönetmeliklerini pas pas ediyor ve...

"Türkiye'de maalesef stadı eleştirenlerin hiçbiri, stad konusunda bilgiye sahip değil. Kulaktan dolma bilgilerle hareket ediyorlar. Sadece stadın uzak olduğunu kafalarına takmışlar ve bunu Galatasaray'ın aleyhinde bir silâh olarak kullanıyorlar."

Cem Papila ihtilâlinden sonra, "en cesur" dediğimiz hakemlerin "en net pozisyonlarda çıkaramadıkları kartlarla" sınıfta kaldığı maçların ve pozisyonların sorumlusu kimdir?

Galatasaray yönetimi tam bir "amatörler topluluğu!.."

Açalım Türk Dil Kurumu'nun "Türkçe Sözlüğü'nün 672. sayfasını" ve "şaibe" kelimesinin karşılığına bakalım, ne yazıyor: "Kir... Leke... Kusur..."

Bu yazıyı, çarşamba gecesi, Galatasaray - Çaykur Rizespor maçının bitiminden hemen sonra yazıyorum...

Beşiktaş, Samsun maçında yaptığı gibi "kendi kendini bir daha yakmazsa", yani "harakiri" yapmazsa, sezon sonunda açık ara şampiyon olacaktır!..