Ali Gümüş!..

A -
A +
Bir büyük insanımıza daha "nasıl nankörlük ve vefasızlık ettiğimizin" son örneğidir, 4 Nisan'da toprağa verdiğimiz Ali Gümüş!..
Gazetelerimiz, TV'lerimiz, "resmi" ve "öze" kuruluşlarımız ile, kısacası "topyekun", yani  hepimiz ama hepimiz ile!..
O, "Dünya zirvelerinde", "olimpiyat ve dünya şampiyonlarımız hariç" bir Türk spor adamının ve bir Türk spor yazarının bir daha erişmesinin pek mümkün olamayacağı başarı ödüllerinin ve "çok haklı" bir ünün" sahibiydi!.. 
Safranbolu'nun Yörük Köyü'nde 1940 yılında doğan bir "köy çocuğunun ulaştığı" bu başarının, aslında sahibi "Amerikalı olsa, Alman olsa, Japon olsa" romanları yazılır, filmleri çekilirdi, bizde ise "çirkin futbolun delisi olan" bir medyada, onu, hem de "Ata sporumuz" dediğimiz güreşte, "güreş yazarı" olarak bile aramızda barındıramadık, sayfalarımızda, ekranlarımızda yaşatamadık!..
"Vefat ettiğinde" de, "onu tanıyan"  birkaç yazarın yazısı ve çok gazetede yer almayan "küçük" birkaç haberle ebediyete yolladık; yazıklar olsun hepimize!..
Dünya Güreş Şampiyonalarını, olimpiyatları, Avrupa Şampiyonalarını izleyen, onları yazan, onlarla beraber "güreş ve spor üzerine" onlarca kitabı olan, dahası "spor dışı" kitaplarda imzası bulunan ve mesela "Mareşal Fevzi Çakmak" eseri, Çinceye bile çevrilen, ömrünü spora ve güreşe veren bir gazeteciydi o!.. 
Çok uzun yıllar "Uluslararası Güreş  Federasyonları Birliği  FILA'nın Basın Komitesi" ve de "Dünya Spor Yazarları Birliği AIPS'in Güreş Yazarları Komisyonu" başkanlıkları yaptı.
FILA tarafından 1975'de Minsk'te, 1977'de Bursa'da, 1988'de Seul'de Dünya Güreşine Hizmet Madalyası" ile ödüllendirildi. 2011 yılında TGC Burhan Felek Basın Hizmet Ödülü'nü aldı.
Hiç abartmadan söyleyeyim ki, o güreş aleminin 1972-2002 tarihleri arasında tam 30 yıl FILA Başkanlığı yapmış olan  "Yugoslav" Milan Ercegan'dan sonra "en tanınan" kişisi idi, üstelik "ondan çok daha fazla sevilirdi!.." 
Onunla çok uzun yıllar rahmetli Kemal Ilıcak'ın Tercüman gazetesinde beraber çalıştık. 1971 Akdeniz Oyunlarında "serbest güreşte 10 altın madalyanın 10'unu da alan" milli takımımızın hocası "Razgrad'lı"  rahmetli Muharrem Atik'in, doğduğu, okuduğu Bulgaristan'dan, Türkiye'ye getirilişinde ve milli takım hocası yapılışında zamanın Güreş Federasyonu Başkanı rahmetli Turhan Yavçan ile beraber gösterdiği çabayı, o günleri Tercüman'ın Ankara Bürosu spor şefi olarak yaşadığım için  unutmam mümkün değil!..
***
Yıl 2011, Nisan'ın 15'inde Hıncal Uluç Sabah'ta yazıyor: 
"Ali Gümüş'ten bir mektup aldım.' Ali Gümüş kim' diye soracak pek çoğunuz. Dünya çapında bir güreş uzmanı. Türkiye'nin gelmiş geçmiş, en önemli güreş yazarı... Necmi Ağabey'in (Rahmetli Necmi Tanyolaç - Tercüman'ın Spor Müdürü) Tercüman'ının müthiş muhabiriydi...
Dünya Spor Yazarları Birliği (AIPS) Güreş Kurulu Başkanı. Amerika'da 'Ali Gümüş. Mr. Wrestling/ Bay Güreş' diye kitabı hazırlanıyor. 
Ama Türkiye'de gazetesi yok. Daha dün Avrupa Şampiyonası yaşadık. Öncesinde, sonrasında, bir gazetede hiç değilse röportajı yok... 'Ali Ağbi ne oluyor' deme gereği dahi duymamış, futbolla yatıp, futbolla kalkan yeni yetmeler. Kamu Televizyonu TRT bile çalmamış kapısını. Seul'de başkanı olduğu kurulun toplantısına gitmiş. Dönüşte Gençlik Spor Genel Müdürü Yunus Akgül'ü aramış. 'Bu işi bırakırsam, başka ülkeden biri yerimi alır' diye. İlgi, hiç değilse moral destek bekliyor. Tıss yok..." 
***
Ve bugün; girin internete "www.gazetesiz.com" sitesine ve de Nazım Alpman'ın "Ali Gümüş'ü kim öldürdü" başlıklı yazısını okuyun.
1 Nisan günü, "hafif bir göğüs ağrısı" ile başlayan ve İstanbul'un "en ünlü hastanelerinden birinin merdivenlerini yürüyerek çıkıp, doktora muayene olan" Ali Gümüş'ün, "eksik teşhis" ve koca hastanede "diyaliz makinası olmadığı için", bir başka "ünlü" hastaneye sevk edilişini ve ölüme gidişini okuyun!..
Amerika'dan gelen ve Cornell Üniversitesi Tıp Fakültesinde ve hastanesinde "kanser genetiği üzerine araştırmalar yapan" ve Langevity Foundation'dan  "2015 Tarih Yazan Bilim Kadını" ödülünü alan kızı  Prof. Dr. Zeynep Gümüş'ün uçakla gelip devreye girmesine ve bütün çırpınmalarına rağmen, "yaşatılamamasındaki" tüyler ürpertici" süreci okuyun. 
Ve de "böyle geçen" bir ömrün, nöbetçi doktorun telefonda "Amcanın kalbi durdu, çalıştıramadık. Sabah üçüncü kata çıkmayın, morga gelin, oradan alın" demesiyle nasıl noktalandığını okuyun!.. 
O şimdi cennette nurlar içinde ; ya biz?..
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.