Osman Ünlü

Başkalarına yardım için her türlü kazanç yolunda çalışarak daha fazla kazanmak mubahtır. 

Çok yaşlı olup, altmış gün keffaret orucunu tutamayacak olan, altmış fakiri bir gün doyurur.

“Malı seviyorsan, yerine sarf et de, sana sonsuz arkadaş olsun! Eğer sevmiyorsan, ye de, yok olsun!”

Aç veya hasta olanın, oturacak evi olsa da, yiyecek istemesi caizdir.

Zalimin, bidat sahibinin ve kötü kimselerin, öğünmek için çok para harcamış olanın davetine gidilmez!

Sanat sahipleri, sanayiciler, imalatçılar, ham ve işlenmiş, mamul eşyanın zekâtını verirler.

Namaz kılması farz olanların, secde âyetini işitince, secde yapmaları vacip olur.

“Pazarda çok kimse vardır ki, sofiler halkasında oturanlardan daha kıymetlidir.” 

Hastalık, yolculuk gibi bir özür ile veya bayram sebebi ile bozulursa yahut ramazan ayına rastlarsa, yeniden altmış gün tutmak gerekir.

Her asırda, her yerde, ramazan ayı, hilali görmekle başlardı. İki gün kaza orucuna lüzum yoktu.

Oruç tutanlar, birçok Cehennem ehli Müslümana şefaat edebilme imkânına da kavuşacaklardır.

Müslüman akrabayı ziyaret etmek lazımdır. Uzak memlekette ise, mektupla, telefonla gönlünü almalıdır.

Bayram günü aile, çoluk çocuk ve yakın akrabaya güzel ve güler yüzle muamele eylemelidir.

"Malı, parayı biriktirip zekâtını, Müslüman fakirlerine vermeyenlere çok acı azabı müjdele!"

Bu ayda ibadet ve iyi iş yapabilenlere, bütün sene, bu işleri yapmak nasip olur.

"Kadir gecesi bu aydadır. Bu ayın özüdür. Kadir gecesi, çekirdeğin içi gibidir."

Fıtrayı, çoğunluğun sözüne uyarak, altın veya gümüş olarak vermelidir.

Oruç, insanlara hem maddi, hem de manevi faydalar sağlamaktadır. 

Maaşı kaç lira olursa olsun, evini idarede güçlük çeken her fakir, zekât alabilir...

Orucun insan sağlığına zararlı olduğunu söyleyenler, yalancı ve iftiracıdırlar!