Ünal Bolat

“Adam şeker diye bardağın yarısına kadar tuzu doldurup karıştırdı, bir yudum çekti!..”

Dükkân sahibi selamı aldı. Beni unutmuş ki “hayrola bir emrin mi var, buyur” dedi.

“Elektrikle ısınma hem yeterli olmayıp hem pahalıya gelince bir kömür sobası aldım...”

“Babam da olsa o sopa zoruma gitti ve önünü sonunu düşünmeden evi terk etmiştim...”

“Alkış, benim kendisine dost olduğumu anladıktan sonra o da bana dost olmuştu...”

“İki saat sonra o genç elinde valizi ile geldi. Kara kaş kara göz çok sevimli bir delikanlı.”

“Kardeşim dikkatimi çekiyor sen kantinde hiç çay içmediğin gibi bir şey de almıyorsun!”

Hâkim Bey, "çok tebrik ederim hocam. Ben de gideyim artık, yine görüşürüz" dedi.

“Atlarımız bir anda ok gibi yerinden fırladı. Köye doğru fırtına gibi gitmeye başladık.”

“Onlara göre koca bir hâkimin genç bir öğretmeni ayakta karşılaması olacak iş değildi...”

“Bir kış günü aracın ön camına naylon çekip Gökçedağ üzerinden Dursunbey’e vardık.”

“Köz külüne gömülüp pişen patatesi çocuklar, açlıktan kabuğunu soymadan yerlermiş.”

“Koca Hasan dedem çok dirayetli bir adammış. Çocuklarını ve torunlarını bir gece toplamış ve...”

“Teşekkür ederek ayrıldım müsait bir yerde baktım ki cebimde iki bin dolar para...”

“İnsanlar elektrik yok iken çamaşırlara kalıp sabunu sürüp kil serper elleriyle çitilerdi...”

“Dişlerini beyazlatmak isteyenleri mi ararsınız, saçındaki bitten kurtulmak isteyeni mi?.."

“Çocukluğumda ilkokuldayken nice asker mektubu yazdığımı ve okuduğumu bilirim...”

“Evine kadar bıraktığım ihtiyar dikkatlice yüzüme baktı baktı ve şu cümleyi söyledi”

“Bu sözler bazılarına masal gibi gelir ama o kokuya bir değil üç kamyon bile indirilirdi...”

“Çok uzun yıllar önce Erzincan’da da böyle idi. Yabancıya ve misafire sahip çıkılırdı.