Ünal Bolat

“Edirne’nin o vakitler çok ıssız sanayisiz Uzunköprü ilçesinde öğretmenliğe başladım...”

“Dedem sofrada bir gram yemek israf ettirtmezdi. Kırıntıları da parmağımızla toplardık..."

“Öğrendiklerimi paylaşmayı vazife bildim. Kendim ve bir iki evliliği paylaşmak istedim...”

O yaşlı Boşnak teyzenin “Ah ana vatana selam söyleyin” derken gözleri doldu geldi...

“Eve geldiğimde tuttuğum balıkları torbadan çıkarıp temizlemek istedim. Ne göreyim?”

Piknikle pek barışamadım...

“Ramazan amca buraya geleli çok olmuş. Fatma teyze ile evlenmiş. Üç çocukları olmuş...”

“Belki senin için zor gelecek ama sen o altınları alanlara hediye et!"

 “Yanımıza Hakikat Kitabevi’mizin kitaplarını da alır yol boyunca satış ve hediye ederdik...”

Cami imamı o hâlimizi görünce şaşırarak “çocuklar ne yapıyorsunuz?” diye seslendi...

“Adamın yalnız çenesi değil, yüzü de şişti. Artık ağzını açmakta zorlanmaya başladı...”

 Hemşire geldi “sizi alamıyorum, maalesef sizin kan grubunuz az bulunan kan” dedi!..

Doktor "Maalesef bu böbreği almamız lazım, diğer taraflara sıçramadan” deyiverdi...

“Hayırdır bu ne durgunluk? Canını sıkan bir şey mi oldu? Sende bir hâl var!..”

O arada boğazımı biri sıkıyor hissi oluştu. Sanki gözlerim ve bedenim taş kesildi...”

“Hâlen merakım devam etmektedir. O ağaçlar nasıl kavak ağacıyla böyle yarışabilir?!.”

Özel bir odada avukatıma konuyu anlattım. “Her şey yasalara uygun” diye söyledi.

“Salonda bulunan ne kadar dolap ve çekmece varsa altını üstüne getirip karıştırdılar!..”

“Baş başa kaldık. Ceset torbasına koymam gerekiyordu. Torbayı açıp yanına serdim...”

 “Sağlığında ciddi bir kötüleşme ve bozulma görmediği için yeniden testler yaptırır...”