Ünal Bolat

"Edirne Keşan'a geldik. Bir eskiciye uğradık. Bana uygun, ayakkabı, pantolon, kravat bulmaya uğraştık. Neticede bulduk. O yıllar yeni elbise nerde?"

"Dedim ki, benden sonra onu kimse benim kadar sevemez... Benim kadar bakamaz... Onun sürünmesine gönlüm razı olmaz... Öyleyse ne yapmalıyım?"

"İnşallah vicdansızların sözüne değil de Rabbimin emirlerine uyar. Her şey normale döner. Çünkü biz ağabeyimi çok seviyorduk. Yine sevmek istiyoruz."

"Bu işte bir tuhaflık var... Bu saat olmuş ortada insan yok... Bu anormallik neyin nesi? Tamam, Pazar günü ama bu kadar da vurdumduymazlık olmaz ki?"

"Sessiz köşelerde ağlayan ben, mutluluk ararken mutsuzluk denizinde boğulan ben, kimden destek bulacaktım bu kâbus yaşatılan evde?"

"Kardeşim, bu Kur'an-ı kerimi bana İran Şahı Rıza Pehlevî hediye etmişti. Altın yaldızlıdır. Ama benim burada muhafaza etmem mümkün değildir."

"Celal Bayar bunların arasında değildi, dedi. Demek ki ihtilali yapanlar Menderes ve arkadaşlarını adaya getirince bu zindanlara atmışlardı."

"Komutanlar saat 10.00'dan sonra Heybeliada'dan Atak isimli askerî bir deniz aracı ile geliyor. Denizci erler de Yassıada'da eğitim merkezinde eğitiliyordu."

"Bu bir zincir. Parlayan bu metal de ölülerin dili boğazına kaçmasın diye damağa konulur. Ben öldüğümde de dilim boğazıma kaçmasın diye koyacaklar!.."

"Mehmet Bey hıçkırarak ağlıyordu. Tam o sırada iki oğlu içeriye girdi. Şaşkınlıkla: ‘Neler oluyor baba bu ne hal?' diye sordular."

"Mehmet Bey mutfağa yanına gelmiş yemek masasının etrafındaki sandalyelerden birine yığılırcasına oturmuştu. Çok üzgün görünüyordu."

"Mehmet Bey, o sabah büroya gelip kendisiyle görüşmek istediğini, odasına gelmesini söylediğinde kadıncağız şaşırmış heyecanlanmıştı..."

"Genç kadın işe başlayacaktı. Sekreter kız, mutfağı göstermiş ihtiyaç olduğunda yardım edebileceğini de belirterek masasına dönmüştü..."

"Bu düşünce içerisinde klinikten ayrıldım. Caddeye çıktım, yol kenarında minibüs beklemeye başladım. Beklerken bile aklımda aynı mesele vardı."

"Ben bu koyunlardan beş tanesini satıp 'Yeni Cami' yapılırken parasını bizimkilerden gizli cami yaptırma derneğine bağışladım!.."

"Ayda bir de ilçe merkezindeki kiliseye gideriz. Bize oradan nüfusumuza göre Yunanistan'dan gelen yardımdan verirler..."

"Erzurumlu bir arkadaşım, ‘Burası Hıristiyan kızların yılbaşlarında İsa peygamberi bekledikleri yer olmalı' dedi. Şaşırdık!.."

"Sırtında bir ince ceketten başka mülkü olmayan bir garibansın sen Mehmet... Benim üzerimde ise bir montum var. Sana versem ben üşürüm..."

"Annem bizi ziyarete gelmişti. Öyle ya, kaç yıldır beni görmemişti. Kapıya gelince, çocuklarım tek gözlü birini görünce birden korktular, sonra da güldüler."

"Mescitte kimse yoktu. Namaza durdum; ama titremekten, nefes alamıyordum. Göğsümden bir inleme sesi çıkıyor ve ben buna engel olamıyordum."