Ünal Bolat

Kafamdaki düşünce şuydu. “Yola çıkarım, nasıl olsa bir araba gelir ve biner Özvatan’a giderim...”

“Ercan ile kavga etmiştik. Ben kesinlikle onun babasının arabasına binmemeye kararlı idim...”

“Köylük yerlerde arazi tartışmaları sebebiyle insanlar nasıl kanlı bıçaklı oluyorlar diye hayret ederdim...”

“Ne söyleseler dayımın yüreğindeki üzüntüyü gideremiyorlar. Çok geçmeden yüreğine inme iniyor.”

"Dayım durup durup bunu sayıklıyordu: “Ben bu hâllere düşecek adam mıydım Allah’ım...”

“İşte o gazete; çok sevdiğim vatanımın, yurdumun da adını taşıyan “Türkiye” idi...”

“Tekrar İstanbul’a geldim ama merakım geçmiyordu. Daha sonra bu davetin hikmetini anladık...”

“İlk önce tereddüt ettim. Bir yanlışlık olmasın, Enver Ağabey beni Amerika’ya niye çağırsın ki”

“O zaman yengemin sana karşı sevgisi muhabbeti yemeklerin lezzeti bir bambaşka olur...”

Çayını yarılamıştı ki “karıma bir şey söyleme. Gazete de gelsin parasını o öder” dedi...

“Besmeleyle şerbetlenmiş baklavacıya her gittiğimde çorba ikram etmeden bırakmazdı”

Yaşlı adam “Kaymakam Bey şimdi yemek yiyeceksin değil mi?” dedi.

“Dozerin %70-80 meyilli araziden hızla aşağıya doğru kaydığını görüp paniklemişti!..”

“O öğrencimiz şimdi Almanya’da ülkemizin yüz akı olacak başarılara imza atıyor.”

“Sultan II. Abdülhamid Han; olayı gayet basit bir işmiş gibi anlatmasından çok hoşlanmıştı...”

“Merdiven başında toplanan kadınlar, saçlarını başlarını yolarak feryat ediyorlardı.”

“O gece babamın gözüne uyku girmedi. Âdeta misafir gençlerin kapısında nöbet tuttu...”

“Bu hastalık bizi ziyarete gelmiş, Allah’tan gelmiş hoş gelmiş safa gelmiş” dedi…

“İliklerimize kadar ıslanmamıza, ölüm korkusu içinde yaptığımız yolculuğa inanamıyorduk!..”

“Yol oldukça bozuktu. Gittikçe de bozuluyordu… Yükümüz her zamankinden fazlaydı…”