Ünal Bolat

“Çocuklar için pazara gitmek ayrı bir şenlik, peşinden cuma namazına gitmek farklı bir güzellikti...”

“Ya Rabbi, ecdat hürmetine, eksik etme bizden Ayşe’leri, Ömer’leri...”

“Bu gazinin neredeyse sağ yarısı yoktu. Sağ gözü, sağ kulağı, sağ kolu, sağ bacağını kaybetmişti...”

“Daha sonra ne oldu, ekmekler dilimlendi mi? Maalesef eski tas eski hamam devam etti...”

“En az benim kadar üzüldüğünüz bir durumdan söz edeceğim. Ekmek israfından yani...”

Görevli kadın bir bana baktı bir anneme baktı ve hanım “bu çocuk içeri giremez” dedi...

“Dedem vefat ettiğinde 28 yaşındaydım. Son zamanlarında hizmet etmek nasip oldu...”

“Dedem yetim büyümüş o kıtlık yıllarında… Arkadaşları onu Mestan Ağa diye seslermiş.”

“Bu Genel Müdürü üç dört defa Türkiye’ye davet ettim. Nasip olmadı bir türlü gelemedi...”

“Cevâzât (pasaport) Genel Müdürü-Yabancılar İdaresi Başkanı, Ömer Kueyter diye bir isim vardı...”

“Kimsenin suyu akmamıştı da bizim evimize o sımsıcak su nasıl akmıştı onca saat?!.”

“İster istemez sakladığımız elimizi gösterip nasıl yaralandığımı da kısaca özetledim...”

“Bu tabancaları kimse beğenmez ama tetikleri yumuşaktır beylik tabancaların en iyisidir...”

“Fedakâr bir insan olduğu için yıllardır sürdürdüğü yurt ziyaretlerini devam ettirdi...”

“Şanlı ecdadımız bu dengeyi iyi kurup yüzyıllar boyunca rahat, huzur içinde yaşamışlar...”

Babam öfkesine rağmen yine de kardeşinin hapse girmesine üzülmüştü…

“Kendisinin 4 oğlu vardı. Artık kendi çocukları bile onun bu yaptıklarına isyan ediyorlardı!..”

“Sene 1980... Şimdiki gibi her yerde bulunmazdı çilek, varın imkânlarını siz düşünün artık..”

Eskiler "alacakla verecek ödenmez" derlerdi. Rahmi Efendi’nin durumu da buna benziyordu...

“Askerden yeni gelmişti oğlu, henüz eli ekmek tutmuyordu. Gelini olacak kız ise kurnazdı!..”