Vehbi Tülek

Fasık genç şöyle dua etti: "Yâ Rabbi! Tövbe ettim. Dertlilerin dayanağı, muhtaçların sığınağı sensin. Toprakla bir olmuş, zamânını boşa geçirmiş ben kuluna rahmet et!"

Buyurdu ki: "Resûlullah efendimizin, benim ümmetim buyurduğu ümmet, İbrâhim aleyhisselâmın Nemrud'un ateşinden kurtulduğu gibi Cehennem ateşinden kurtulurlar..."

Buyurdu ki: "Yapılan ibâdetleri muhâfaza edip, âhirete götürmek, ibâdetlerden hâsıl olan amellerin muhâfaza meyvesi olan mânevî zevki kazanmaktan güçtür."

Ferruh Çelebi, Bursa'da iken, hasedçilerin kötülemesine mâruz kalır. Bu gibi sözlere üzülür ve görevinden ayrılarak Konya'ya gider...

Hazreti Dırâr, hadîs âlimidir. Rivâyet ettiği hadîs-i şerîfler, İmâm-ı Buhârî'nin Edeb-ül-Müfred'inde, Sahîh-i Müslim'de, Sünen-i Tirmizî'de, Sünen-i Nesâî'de yer almıştır...

Buyurdu ki: "Allahü teâlânın kulları olunuz. Nefsinizin, paralarınızın kulu olmaktan sakının. Sizler nefisleriniz için değil, ancak Allahü teâlâ için yaratıldınız..."

Buyurdu ki: "Evliyânın sohbetinde öyle bir tesir olur ki, dünyâ sevgisi ve dünyâya düşkün olanların sevgisi onun sohbetinde bulunanların kalbinden çıkar."

Cemâleddîn Geylânî hazretlerine, vefatından kısa bir zaman önce bir kimse gelip şöyle sordu: "Sizin yolunuzun esâsı ne üzere kurulmuştur?"

Amr bin Mürre (radıyallahü anh), Eshâb-ı kiramdandır. Tirmizi başta olmak üzere birçok âlim ondan hadîs-i şerîf rivayet etti.

Buyurdu ki: "Bid'at sâhibini üstün tutan, dînin yıkılmasına yardım etmiş olur. Kim bid'at ehline güler yüz gösterirse, dîni hafife almış olur..."

Buyurdu ki: "Sâhib olduğun zamanların en üstünü, nefsinin istek ve arzularından kurtulduğun ve halk için kötü düşünmediğin vakittir."

Es'ad Efendi, 1848 senesinde Erbil'de (Musul) doğdu. 1931'de mahkeme edilmek üzere getirildiği İzmir'in Menemen kazâsında vefât etti...

Destîna Hâtun'un bedeni çok zayıf idi. Onu, eski elbise ile post üzerine oturduğunu görenler "Size birkaç elbise ile yaygı alsak" dediler...

Es'ad Efendi, Sofiyye-i aliyyenin büyüklerinden, İslâm bilgilerinin mütehassısı Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî hazretlerinin sevenlerinden idi...

Hamîdüddîn Nâgûrî'ye "Peygamber efendimiz; (Ölüm kefârettir) buyurdu. Ölüm günahlara kefâret olunca, âhiret rüsvâlığının mânâsı nedir?" diye sordular...

Buyurdu ki: "Dünyâda Allahü teâlâdan hayâ edenleri, Allahü teâlâ kıyâmet gününde azarlamaktan ve gazab etmekten hayâ eder."

Buyurdu ki: "Kişi ancak şu iki hasletle üstün olur: Biri insanlardan bir şey beklememek, diğeri insanlardan gelen sıkıntılara katlanmaktır..."

Fâris bin Îsâ Bağdâdî hazretleri buyurdu ki: "Ârif, her gün korku içindedir. Çünkü o, hesap vaktinin her saat yaklaştığını yakînen bilmektedir..."

Büyük velî Muhammed bin Ömer buyurdu ki: "Yapılan amelin maksada ulaştığının alâmeti, o amelde acz ve kusurdan başka bir şey görmemektir."

Ailesi, Celâl Ali Efendiyi komşuları olan bir Rum kızıyla evlendirmek ister. Fakat o, bunu kabul etmez ve evden kaçarak Atina'yı terk eder...