Vehbi Tülek

Ebû Abdullah Cavpâre buyurdu ki: "Dünyanın oğullarına (dünyâ malı, mevkii, şan, şöhret, para, çocuk vs.) karşı zâhid olmak, onlara kıymet vermeyip terk etmek; akıllı kişinin şânındandır."

Ahmed bin Harb buyurdu ki: "Dünyânın sizi kandırıp evvelkileri düşürdüğü belâya sizi de düşürmemesi için Allahü teâlâdan gücünüz yettiği kadar korkun. Bildiğinizle amel edin ve dikkatli olun!.."

Ebû Abdullah el-Hâkan buyurdu ki: "Namazda huşû, namaz kılanın kurtuluşunun alâmetidir. Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki: Kalbin hazır olmadığı namaza Allahü teâlâ bakmaz!.."

Ahmed bin Mesrûk buyurdu ki: "Ömür çok değerli sermayedir. Ne yazık ki insanoğlunun çoğu bu sermayeyi boş yere tüketir. Gençlik yıllarımda dinçtim. Zorluklar beni yıldırmazdı. Ama artık ihtiyarlık devremi yaşıyorum."

Hadis-i şerifte buyuruldu ki: "Cömert, malında olan Allah'ın haklarını ödeyendir. Cimri, malındaki Allah'ın haklarını yerine getirmeyen; Rabbinin verdiğinden, Rabbine karşı nekeslik edendir."

Ebû Abdullah Seczî buyurdu ki: "Âzâlarıyla ve kalbiyle günâh işleyip de, sâdece dili ile tövbe eden, âzâsını ve kalbini günahlardan uzak tutmayan kimse ne kötü kuldur."

Abdülvâhid bin Muhammed, kerâmetler sâhibi hikmetli sözler söyleyen, güzel ve tesirli vaaz ve nasîhatleriyle meşhûr evliyâdan bir zâttır. Urfa'nın Harran ilçesinde doğmuş olup, doğum târihi bilinmemektedir. 1093 (H.486) senesinde Şam'da vefât etti. Bâb-üs-Sagîr Mezarlığına defnedildi...

Ahmed Raûfî buyurdu ki: "Sâlih Müslümanlar, Peygamber efendimizin sünnet-i şerîflerine tam uyarlar. Onların korkusu, son nefes içindir. Onlar, az konuşurlar. Öfkelerini tutarlar, şehvetlerini yenerler."

Alâeddîn Konevî hazretleri 1327'de Şam'da kâdılık mevkiine getirildi. 1328'de vefâtına kadar adâletle hükmetti. Kendisi hak, iffet ve temizlik husûsunda çok dikkatli davranırdı...

"Bir kimsenin bir günâh işledikten sonra tekrar günah işlemesi, ilk günâhın cezâsıdır. Bir sevap işledikten sonra tekrar sevab işlemek de, birinci sevabın karşılığı, mükâfâtıdır."

Ebû Amr ez-zücâcî, Cüneyd-i Bağdâdî, Ebû Osman en-Nûrî, Ruveymâ, İbrâhim Havvâs hazretlerinin sohbetlerinde kemâle geldi. "Mekke-i mükerremenin büyüğü" adıyla meşhur oldu...

Şeyh Ali Septi hazretleri buyurdu ki: "Bid'at ehli olanlar, başlarını ve vücûdlarını toprakta gizleyip, kuyruklarını açıkta tutan ve yaklaşanı sokan akrep gibidir..."

Selçuklu Devletinin kurucusu Tuğrul Bey Hemedan'a gelmişti. Baba Tâhir Uryân'ın duâsını aldı. Baba Tâhir, Sultana; "Ey Türk! Allah'ın kulları ile ne yapacaksın?.." diye sordu...

Resûlullah efendimiz (Ben kardeşlerimi görmeyi severim!) buyurdu. Eshâb-ı kirâm "Biz senin kardeşlerin değil miyiz?" dedi. Resûlullah buyurdu ki: (Siz benim Eshâbımsınız. Kardeşlerim o kimselerdir ki...)

Şeyh Abdülhay, hocası İmâm-ı Rabbânî hazretleri hayatta iken onunla zaman zaman mektuplaşırdı. Oğullarına da, Mektubat'ı devamlı okumalarını vasiyet etti...

Abdülkâhir Sühreverdî buyurdu ki: "Hiçbir zarûret olmadan dil ile îmânı söylememek küfre sebeb olur. Dili ile îmânı olduğunu söylediği hâlde, kalbinden inanmayan Müslüman değil münâfıktır."

Ahmed-i Zerrûk buyurdu ki: "Akâid ilmi ile îmân bilgileri, fıkıh ilmi ile dînin emir ve yasakları öğrenilir. Tasavvuf ilmi ile ise, kalbi kötü düşüncelerden temizleyerek ihsan mertebesine kavuşulur..."

Cebrâil aleyhisselâm dört bin senede iki rekat namaz kıldı ve; 'Benim kıldığım namaz gibi bir namaz kılan var mı?' diye düşündü. Cevabını Allahü teala verdi...

Büyük velilerden Ebû Bekr-i Ebherî hazretleri, bir cenâze için taziyeye gider. Ölenin yakınlarının çok ağladıklarını görünce, onlara çok duygulu bir şiir okur...

Abdurrahmân-ı Harpûtî, bir gün vakit namazını kılmak için girdiği Ayasofya Câmiinin duvarında asılı bir levhaya gözü takıldı. Levhanın altındaki kâğıtta bir mükafattan bahsediyordu!..