Vehbi Tülek

Buyurdu ki: "Dünyâ malına ve şerefine sâhib olmayı arzulayan bir sûfî (tasavvuf talebesi) sûfî değildir. O, sûfîlere kötülük getiren bir aldatıcıdır."

Buhtan emiri Bedir Han, Sâlih Sıbkî'yi sınamak istiyordu: "Ben bu zâtı bir tecrübe edeyim. Eğer gerçekten velî bir zât ise ona talebe olurum" diye düşündü...

İbrâhim Gülşenî'ye talebeleri "Allahü teâlânın ihsânı ile kabirdekilerin azabda veya nîmet içinde oldukları bilinebilir mi? Duâ ederek azabda olanın azâbı kaldırılır mı?" diye sorar...

Mustafa Efendi buyurdu ki: "Gördüğün kişi, şâyet onu görür görmez sana Allahü teâlâyı hatırlatıyorsa, bilesin ki o, Allah'ın velîsidir."

Muhammed Rukıyye hazretleri, zâhirî ilimlerde eşsiz bir âlim olup, tasavvuftaki derecesi çok yüksekti. 1494 (H. 900) senesinde vefât etti...

Buyurdu ki: "Câhillerin evliyâyı inkâr etmesi, büyüklere dil uzatması; onları anlamaktan uzak olmalarından ve kalblerinin hikmeti almamasındandır."

Buyurdu ki: "Sıkıntıdan kurtulmak istiyorsan, dünyâyı istemeyi bırak, özür dilemekten kurtulmak istiyorsan, diline hâkim ol."

Şeker Hoca ismiyle meşhur olan bir zat, iki arkadaşıyla birlikte Şeyh Muhammed Çelebi Sultan'ı imtihan etmek niyetiyle ziyaretine giderler...

Buyurdu ki: "İnsanların, nefsin istek ve arzularından uzaklaşmak için ıssız çöllere çekilmesi, ne kadar şaşılacak bir şeydir. Zîrâ insanların arasına çıkmak, Peygamberlerin sünnetidir."

Hacı Ali Bey, terzilik mesleğiyle meşgûl olduğu için "İdris", kendi hâllerini ve yakînlerini insanlardan gizlediği için "Muhtefî" lakaplarıyla anılmış bir velîdir...

Buyurdu ki: "Allahü teâlâya yemîn ederim ki, Allah korkusundan gözyaşlarımın yanaklarıma akmasını, altından bir dağı sadaka olarak vermekten, daha çok severim."

Serhend'de şiddetli bir tâûn (vebâ) salgını başlar. İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin üç oğlu; Sâdık, Ferrûh ve Îsâ, arka arkaya vefat ederler...

Şemseddîn Ahmed Sivâsî, enteresan bir rüya görür. Bu rüyâsını hocası Muslihuddîn Efendiye anlatır. Hocası "Rüyân ayniyle vâki olacaktır" buyurur...

Buyurdu ki: "Her düşmanlığın kalkması ümid edilir. Yalnız kıskançlıktan sonra düşmanlık edenin düşmanlığının kalkması ümid edilmez."

Buyurdu ki: "Susmak, yorulmadan yapılan bir ibâdettir. Zâhirî bir süs ile süslenmeden kazanılan bir zînettir. İnsanı özür dilemek zilletine düşmekten koruyan bir zenginliktir..."

Buyurdu ki: "Allahü teâlânın rızâsına kavuşmuş zâtları sevmek, onlara muhabbet beslemek, Allahü teâlânın rızâsına kavuşmak için en kuvvetli vâsıtadır..."

Buyurdu ki: "Çok konuşmak, kendisinde sır olarak bulunanları açıklamak ve herkesin sözünü kabul etmek insanı küçük düşürür..."

Muhammed Kurd Efendi, medrese tahsilinden sonra tasavvufa ilgi duymaya başlar. Kendisine bir mürşid aramak için yollara düşer!..

Muhammed Sâdık, İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin büyük oğludur. Küçük yaşında bile, yerlerin ve kabirlerin keşfindeki, görüşleri çok isabetliydi...

Alkolik bir genç, Muhammed Saîd Efendiye gelip "Efendim! Tövbe edeceğim fakat içkiden bir türlü kurtulamıyorum. Artık bu, irâdemin dışında bir hâl" der...