Kadın hakları için başladığı belgesel alt üst oldu! Yönetmen Cassie Jaye'nin Tedx Talks'a konu olan filmi: The Red Pill

Düzenleyen: / Kaynak: Türkiye Gazetesi
- Güncelleme:
Kadın hakları için başladığı belgesel alt üst oldu! Yönetmen Cassie Jaye'nin Tedx Talks'a konu olan filmi: The Red Pill

Kültür - Sanat Haberleri  / Türkiye Gazetesi

Kadın hakları savunucusu yönetmen Cassie Jaye, The Red Pill (Kırmızı Hap) hareketini anlatan bir belgesel film çekmeye karar verdi. Film kadın düşmanı olan 'erkek hakları savunucuları'nın iç yüzünü ortaya çıkarmayı hedefliyordu. Fakat çekimlerde karşılaştıkları bütün kurguyu alt üst etti.

Her 8 Mart Dünya Kadınlar Günü geldiğinde kadın ve erkek hakları üzerine tartışmalar yaşanır. Sosyal mecralarda da bir kadın yönetmenin Tedx Talks konuşmasına ve onun belgeseline de atıf yapılır. Bu Cassie Jaye ve onun The Red Pill (Kırmızı Hap) isimli belgeselidir.

Yönetmen erkek hakları savunucularının iç yüzünü ortaya koymak için kolları sıvıyor. Ancak ortaya hiç tahmin etmediği bir yapım çıkıyor.

ARTIK KAMERA ONUN ELİNDE

Hikaye Cassie'nin tiyatro eğitimi almasıyla başlıyor. Oyuncu olmak isteyen Cassie, genç bir kız olarak Hollywood’a adım atıyor

Kadın hakları için başladığı belgesel alt üst oldu! Yönetmen Cassie Jaye'nin Tedtalks'a kadar uzanan filmi - 1. Resim

Ancak yapımcılardan, rol arkadaşlarından ve daha başka mecralarda göreceği taciz ve ahlaksız teklifler sonrasında oyunculuğu bırakmaya karar veriyor. Kamerayı bu sefer o eline alıyor.

O artık horlanan, hakir görülen, taciz edilen bir kadın olmayacak, bununla savaşacaktır.

Kariyerini dokümanter (belgesel) filmler, kısa hikâyeler çekerek oluşturmaya başlıyor. Bütün mesaisini de kadın hakları üzerine harcıyor.

Kadın hakları için başladığı belgesel alt üst oldu! Yönetmen Cassie Jaye'nin Tedtalks'a kadar uzanan filmi - 2. Resim

10 yıl boyunca kendi ifadesiyle "feminist bir aktivist" olarak Amerika'da ve başka ülkelerde filmler üretiyor.

Bir zaman sonra işlediği konular da tükeniyor. Farklı, dikkat çekici ve üzerinde çalışılmamış konu aramaya başlıyor.

"KADIN DÜŞMANLARI"

Cassie film üretme motivasyonunu şöyle ifade ediyor: “Kadın hakları konusunda farkındalık oluşturup feminist harekete güç katmak!”

Bir gün  “Erkek Hakları Hareketi” adlı bir grubun varlığını fark ediyor. Seslerini duyurmaya çalıştıkları web sitesini buluyor. “Tamamen kadın düşmanlığı yapan” bu siteyi hemen incelemeye alıyor. 

Daha başka siteler, forumlar ve vloglar derken, bu kadın düşmanı hareketi hakkında hiçbir belgesel çalışmasının yapılmadığını görüyor.

“Bu kadın düşmanlarının bir filmi yapılarak ne kadar zararlı oldukları ortaya çıkarılmalı” diye düşünüyor.

Kadın hakları için başladığı belgesel alt üst oldu! Yönetmen Cassie Jaye'nin Tedtalks'a kadar uzanan filmi - 3. Resim

Cassie bu düşünceyle harekete geçiyor. 3 yıl boyunca yaptığı araştırmalar, röportajlar ve katıldığı seminerlerle filminin kurgusunu tasarlıyor, materyal topluyor.

Film için materyaller toplarken bir taraftan da elde ettiği bilgileri video günlüğüne kaydediyor. 

"DİŞLERİMİ SIKARAK 44 KİŞİYİ FİLME ALDIM"

Bir taraftan hiç işlenmemiş bir konu hakkında uzun metraj bir film hazırlamanın motivasyonu çalışırken diğer taraftan da erkek hakları savunucuları karşında dişlerini ve yumruklarını sıkıyor. 

Kadın hakları için başladığı belgesel alt üst oldu! Yönetmen Cassie Jaye'nin Tedtalks'a kadar uzanan filmi - 4. Resim

Tedtalks konuşmasında "Gittiğim yerlerde MRA (Men’s Rights Activism – Erkek Hakları Hareketi) olarak da bilinen erkek hakları savunucusu kişilerle 2 saatten, 8 saate kadar süren röportajlar yaptım ve toplam 44 kişiyi filme aldım." diyor.

Bu röportajlardaki duygusunu da şöyle ifade ediyor:

"Erkek hakları savunucularından biri bana şöyle söylemişti; 'Dışarıya çık ve etrafına bak; gördüğün her şeyi bir erkek inşa etti.'

Bu söz bana (çok) kadın karşıtı geldi ama dişlerimi sıktım ve sessizce oturdum. Bir belgeselci öyle davranmalıydı.

Kadın hakları için başladığı belgesel alt üst oldu! Yönetmen Cassie Jaye'nin Tedtalks'a kadar uzanan filmi - 5. Resim

Belgesel yapımcılığında önemli bir kural vardır: Belgeselci insanların sözünü kesmez.

Bu nedenle soruları soruyor ve onların hayat hikayelerini  tamamını kaydediyordum. O zaman bir şeyi fark etmemişim ama. 

Şimdi geriye bakınca görüyorum. O görüşmeleri yaparken onları, aslında dinlemiyormuşum. Söylediklerini duyuyor, kameranın kayıtta olduğunu görüyor ama düşmanımın karşısında oturduğum (için) o anlarda, onu dinlemiyormuşum.

Peki ne yapıyordum? Peşin beklentiye (peşin hükme/ön yargıya) giriyor ve inanmak istediğim şeyi ispatlayacak bir cümleyi, hatta birkaç kelimeyi duymayı bekliyordum.

Yani kadın düşmanını bulduğumu. Kadınlara karşı savaşın infilak noktasını bir kaç kez bulduğumu sanmıştım."

Kadın hakları için başladığı belgesel alt üst oldu! Yönetmen Cassie Jaye'nin Tedtalks'a kadar uzanan filmi - 6. Resim

Erkek hakları savunucularını dinlediği kadar onların argümanlarını kadın hakları savunucularına da yönlendirerek röportajlar yapıyor. Önceki kadın hakları belgesellerinde yararlandığı uzman isimleri ve aktivistleri tekrar ziyaret ediyor.

Röportaj maratonunu bitirip kurguya başladığında hazırladığı film bambaşka bir boyuta evrilmeye başlıyor. Şöyle diyor Cassie: 

"Bu esnada, bütün azı dişlerim birbirine geçti. Bir yıl süren çekimlerden sonra biriktirdiğim 100 saatlik kaydı incelemeye başladım. Kaydı tekrar oynatıyor ve konuşma metinlerini yazıyordum.

Şuna inanın ki hiç kimse sizi, sözlerinizi yazıya döken biri kadar iyi dinleyemez.Yani her kelimeyi titizlikle yazıyordum.

Kadın hakları için başladığı belgesel alt üst oldu! Yönetmen Cassie Jaye'nin Tedtalks'a kadar uzanan filmi - 7. Resim

Bu safhada şunu fark etmeye başladım; benim bazı sözlere gösterdiğim refleksif, otomatik tepkilerin aslında haklı bir temeli yoktu. Ve benim incinmiş hissetmem dikkatli bakınca yersiz duruyordu.

Köprüleri ve gökdelenleri erkekler inşa ettiğini söylemek kadın düşmanı olmak mıydı?

Şöyle düşünmüştüm, peki buna karşı cinsin senaryosu ne olurdu? Belki bir feminist şunu derdi; 'Etrafına bir bak; gördüğün herkesi bir kadın doğurdu'

Bu sağlam bir söz ve doğru. Peki bu erkek düşmanlığı mı? Hayır.

Bence bu, bizim topluma yaptığımız benzersiz ve değerli katkının tanınması.

The Red Pill belgeselini çekerken bir video günlüğü tutmuştum ve fikirlerimdeki dönüşümü izleyebiliyorum. O yıl yaptığım, 37 günlük kaydıma bakınca ortak bir tema olduğunu görüyorum.

Sık sık, bir erkek hakları savunucusunu masum ve haklı bir konuya değinirken duyuyor ama ben kafamda açıklamalara ekleme yapıp, cinsiyetçi veya kadın karşıtı bir falso veriyordum.

Kadın hakları için başladığı belgesel alt üst oldu! Yönetmen Cassie Jaye'nin Tedtalks'a kadar uzanan filmi - 8. Resim

Bir erkek hakları savunucusu bana şunu söylüyor: 'Asılsız olarak bir kadına tecavüzle suçlanan (iftira atılan) erkeğe adalet nerede? Adam bu suçlama yüzünden üniversite bursunu kaybetti ve silinmez bir tecavüzcü damgası yedi!'

Bunu da şöyle duyuyordum: Bir kadının tecavüze uğraması çok da önemli değil” Sanki bu sözlerdeki “asılsız olarak” kelimesini duymuyordum. Tek duyduğum şu: Tecavüzle suçlanan.

Tabii ki tecavüz önemli bir sorun ve görüştüğüm bütün erkek hakları savunucuları, kime yapılırsa yapılsın bunun korkunç olduğunu düşünüyordu.

Sonunda ne söylediklerini kavradım. Onlar cinsiyet eşitliği tartışmasına ekleme yapmak istiyordu. Yapmadığı bir şeyle suçlanan ve bu yüzden bursunu, işini hatta daha da kötüsü çocuklarını kaybeden iyi kalpli, onurlu bir adamın hakkını savunmak istiyorlardı."

Kadın hakları için başladığı belgesel alt üst oldu! Yönetmen Cassie Jaye'nin Tedtalks'a kadar uzanan filmi - 9. Resim

Cassie film sayesinde pek çok şey fark ediyor. Fark ettiği şeylerin sayısı arttıkça da daha önce kapıldığı düşünceleri sorgulamaya başlıyor.

Filmin kurgusunu bitirdiğinde erkek hakları savunucularının iç yüzünü ortaya çıkarmış oluyor ama bu iç yüz, tahmininden çok farklı bir tabloya dönüşmüş oluyor. 

Film onun için Alice'in tavşan deliğinden girmesi veya Matrix filmindeki Neo’nun kırmızı hapı içmesi gibi oluyor.

Neticede Cassie Jaye İmdb puanı 8.3 olan “The Red Pill” dokümanter filmini bitiriyor ve şunları söylüyor: 

"The Red Pill filmini çekmeden önce yaklaşık 10 yıldır bir feministtim ve cinsiyet eşitliği konularında kendimi çok yetkin sanıyordum.

Ama erkek hakları savunucuları ile tanışınca nihayet cinsiyet eşitliği denkleminin diğer tarafındakileri de dikkate almaya başladım. Söyledikleri her şeyi onaylıyorum manası çıkmasın. Ama onları dinlemenin ve dünyayı onların gözünden görmenin, çok değerli bir şey olduğunu anladım."

Yönetmen Cassie Jaye bugün kendisini "toplumsal cinsiyet eşitliği ideolojisini savunan" biri olarak tanımlıyor. Bundan sonraki film kariyerini de bu fikir üzerine inşa edeceği anlaşılıyor.

The Red Pill filmi kadın ve erkek hakları konusunda insanları karşılıklı düşündürmesi ve açık argümanlar sunması yönüyle ilgi çekiyor.  

Düzenleyen:  - Kültür - Sanat
Kaynak: Türkiye Gazetesi
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Fahi 8 Mart 2024 18:29

Yani sonuç kadın ve erkek eşit haklara sahip ama elit özelliklere değil. Özellik olarakda iki tarafta 5 değişkende güce sahip ama aynı güçler değil

Sonraki Haber Yükleniyor...