Gelişmişler deflasyonda gelişenler enflasyonda

Gelişmişler deflasyonda gelişenler enflasyonda

Ekonomi Haberleri

'Gelişmiş'lerin çözüm için bastığı paralar, kendi problemlerini çözemediği gibi 'gelişen'lerin de dengesini bozuyor.

Japonya'nın yıllardır mücadele ettiği deflasyon batağına Avrupa da saplanmak üzere. Bütün teşviklere rağmen Avrupa'da enflasyon 0.7'ye kadar düştü. Faizler de "mecburen" indirildi.Gelişen ülkeler ise hâlâ yüksek enflasyonla mücadele ediyor. 'Gelişmiş'lerin çözüm için bastığı paralar, kendi problemlerini çözemediği gibi 'gelişen'lerin de dengesini bozuyor...Bundan 5 sene önce dünyayı kasıp kavuran küresel kriz, bütün ülkeleri en başlarda aynı problemlere maruz bırakmıştı. Çöken borsalar, artan işsizlik, daralan reel piyasa ve nihayetinde küçülen ekonomiler… Ancak aradan zaman geçtikçe kriz de ülkeden ülkeye, bölgeden bölgeye şekil değiştirerek devam etti. Bugün her ne kadar "küresel dünyada yaşıyoruz" desek de, her ülke birbirinden farklı ekonomik problemlerle boğuşuyor. Üstelik bu farklar o kadar zıt ki, bir tarafta deflasyonla mücadele edenler, diğer tarafta da enflasyonu düşürmeye çalışanlar var.Bir ülke veya bölge "enflasyonun artmasını ister mi" diye sorsak, herhalde cevapların çoğu, belki de hepsi "hayır" olurdu. Ama bugün enflasyonu yükseltmek için uğraşanlar var. 20 yılı aşkın süredir Japonya, ülkedeki deflasyon eğilimini, yani fiyatlarda "sürekli düşüşü", piyasadaki cansız talebi kıramıyor. Bu sebeple bu yılın nisan ayından beri aylık 60-70 trilyon yenlik mega bir parasal genişleme programı başlattı. Bu programı 2015'e kadar sürdürmeyi düşünen Japonya'nın bastığı paraların karşılığı 1.5 trilyon dolara kadar çıkacak. Amaç, yüzde 2 enflasyonu yakalamak!
Daha yakınlarımıza dönüp bir bakalım. Mesela girmek için kapısında 50 yıldır beklediğimiz, 3 yılın ardından açılan bir fasılla yeniden fiili ilerleme sağladığımız Avrupa Birliği'ne… Küresel ekonomik krizde çok sık konuştuk; İzlanda, İrlanda, Yunanistan, İspanya, Portekiz, İtalya vs… Hâlâ da konuşmaya devam ediyoruz Euro Bölgesi krizini… Avrupa Merkez Bankası (ECB) krizi aşmak için 1 milyar euro parayı geçen yıl düşük faizli ve 3 yıl vadeli olarak 2 program (LTRO) halinde bölgedeki bankalara verdi. Şimdi üçüncü bir LTRO daha düşünülüyor. Bölgede ECB'nin borç verme faizi uzunca bir süredir 0.5 seviyesindeydi. Sonuç: Tüketim yok, enflasyon yüzde 0.7! Oysa ECB'nin hedefi de aynı Japonya gibi enflasyonu 2'ye çıkarmaktı. Tedbirlere rağmen enflasyon 1'li seviyelerden 0.7'ye geldi ki; bu durum, AB'nin de (her ne kadar kendileri şimdilik kabul etmese de) deflasyona doğru yolculuğa çıktığını bize gösteriyor. Avrupa'da halklar da, kemer sıkma politikaları ve yüksek işsizlik sebebiyle tüketemiyor. Öyle ki geçen yılki 2 LTRO'nun ardından Avrupalı bankalar ECB'den aldıkları paraları getirip aynen Mario Draghi'ye teslim ettiler. Çünkü bu paraya tüketicilerden talep yoktu. Bütün bunlar yaşanırken euro/dolar paritesinin de 1.38'e doğru yol alması, kur avantajını da kaybeden bir Avrupa'yı iyice zora sokmuştu. ECB Başkanı Mario Draghi de geçen hafta üzerine düşeni yaptı ve hem düşük enflasyonu aşmak hem de pahalı euroyu zayıflatmak sebebiyle faizi 0.5'ten 0.25'e indirdi. Japonya'da işe yaramadı, Euro Bölgesinde yarar mı, bugünden yarına söylemek zor. Ancak AB, yolun henüz başında. Eğer önümüzdeki aylarda da enflasyonda düşüş eğilimi devam ederse, "AB, Japonyalaşıyor" diyeceğiz artık…
Dönelim Türkiye'nin de aralarında bulunduğu karşı cepheye… Cari açık veren, dış sermayeye bağımlı, düşük büyümeye rağmen yüksek enflasyon problemine maruz kalanlar… Türkiye, Hindistan, Brezilya, Endonezya ve G. Afrika, ortalama yüzde 6 ve üzerindeki enflasyonu düşürmek için sıkı para politikası ve faiz artırımı uyguluyor.
Her iki cephedeki problem, şuradan kaynaklanıyor: ABD, Avrupa ve Japonya'nın parasal genişlemeleri, kendi ülkelerinde yatırımları ve istihdamı artırmak içindi. Fakat bu olmadı. İşsizlik artınca, tüketim azalınca gelişmiş ülkelerdeki hane halkları ve girişimciler kredilere rağbet göstermedi. Peki ne oldu? Faizi sıfır ve bol parayı bulan finans oyuncuları, bu paraları alıp gelişmekte olan piyasalara girdi. Girişler yine reel ekonomi tarafından değildi. Sermaye ve portföy yatırımları şeklinde gerçekleşti. Borsalara girdiler, daha yüksek faizli gelişen ülke tahvillerini aldılar. Türkiye'nin de aralarında bulunduğu bu ülkelerde faizler düştü, tüketim arttı, enflasyon yükseldi. Bütün bunlar öz kaynakla gerçekleşmediği için, bol ve ucuz para bu ülkelerin de dengesini bozdu. Bugün içeride de yaşadığımız üzere gelişen ülke piyasaları tedbir alarak ekonomiyi soğutmaya çalışıyor. Buna rağmen enflasyon çok da dizginlenemiyor, olan büyümeye oluyor...
RÜYA BİTİYOR MU?
Cuma günü beklentilerden oldukça iyi gelen bir ABD verisinin (tarım dışı istihdam), "gelişmekte olan" piyasaları nasıl gerdiğini gördük. İç piyasada bir anda 2 bin puan düşen borsa ve yükselen faiz, yakın zamanda parasal genişleme rüyasından uyanmak üzere olacağımızı bize gösteriyor.
Ö.Faruk BİNGÖL

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...