1 milyar kullanıcıya nasıl ulaştım?

1 milyar kullanıcıya nasıl ulaştım?

EKONOMİ Haberleri

Brezilya Sao Paulo'dan Silikon Vadisi’ne uzanan bir yolculuk... Bir milyar kullanıcıya ve milyarlarca dolar büyüklüğe ulaşan Mike Krieger'ın girişimcilere ilham veren hikâyesi...

ÖMER TEMÜR

Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) tarafından bu yıl sekizincisi düzenlenen Türkiye İnovasyon Haftası'nın bu yıl online olarak gerçekleştiriliyor. "İhracat inovasyonla, Türkiye ihracatla yükselecek!" sloganıyla düzenlenen etkinliğe 63 yerli ve 7 yabancı konuşmacı katılıyor. Etkinliğin yabancı konuğu ise Instagram Kurucu Ortağı Mike Krieger oldu. İki gün sürecek etkinliğin ilk gününde konuşan Krieger, Instagram'ın sadece iki kişilik bir ekipten milyar dolarlık bir şirkete nasıl dönüştüğünü anlattı. İşte Krieger'ın Brezilya'dan Silikon Vadisi'ne uzanan hikâyesi:

ÇOCUKLUKTAN BAŞLAYAN MERAK
Ben, Sao Paulo Brezilya'da doğdum. Çocukken bilgisayar ve arabalara çok meraklıydım. Babamın evindeki bilgisayarı hep kurcalardım. İnternetin ilk dönemlerinde tarayıcında üzerinde yer alan ‘kaynağı görüntüle’ yazan tuşa basar perde arkasını görüntülemeye çalışırdım. Web sitelerini kurcalayarak çok zaman geçirdim. Nedense o zamanlar mühendis yerine gazeteci ya da yazar olmayı düşünüyordum. Sanırım rol model eksikliği yüzündendi.

UNUTULMAYAN O YEMEK
18 yaşıma geldiğimde California Standford'a kabul edilerek iyi bir şans yakaladım. Ve çok geçmeden hayatımı değiştiren bir deneyim yaşadım. Ödülü ünlü bir Standford mezunuyla yemek yemek olan, öğrencilerin katılabildiği bir çekiliş vardı. Birkaç öğrenci ile birlikte Jerry Yang ile akşam yemeği fırsatını kazandım. Jerry Yang Yahoo’nun kurucu ortağıydı. Onunla yemek yerken bol bol hikâyelerini anlattı. Ve ben bu yemekten iki büyük fikirle ayrıldım: İlki, girişimcilerin başka bir gezegenden gelip, şirketler kurup giden uzaylılar olmadığıydı. Onlar da sizin ve benim gibi insandı. Jerry’nin durumunda olanlar da benim gibi göçmendi. Ve onlar sadece bir fikre sahip olan, bir şeyi gerçekleştirmek isteyen ve sıfırdan bir şey inşa etmek isteyen insanlardı. Son bahsettiğim içimde bir ateş yanmasını sağladı.

YOL ARKADAŞI
Okulda sıra bölüm seçmeye geldiğinde, sembolik sistemler denilen bölümü seçtim. LinkedIn’in Reed Hoffman’ı ve Google ve sonra Yahoo’da çalışmış Marissa Mayer gibi mezunları olan bölüm. Sembolik sistemlerde sevdiğim şey, birbirinden çok farklı gibi görünen ama aslında çok fazla örtüşen iki ayrı alanı bir araya getirebilmekti. Sonra makinelerin ve bilgisayarların nasıl çalıştığının eğitimini aldık. Ardından da Mayfield Fellows Programı ile dokuz aylık bir girişimcilik eğitimi. Ortağım Kevin ile de bu programda tanıştım.

UNUTULMAYAN NASİHAT
Mayfield Fellows Program’daki stajım için Fox Brooks adındaki start-up şirketinde çalıştım. Hiç unutmuyoruz bir gün müdürüm David Loptesness yanıma geldi ve dedi ki: Bak, istersen oturup sana geliştirmen gereken her şeyi anlatabilirim. Ama daha önemlisi sana, güçlü ve zayıf yönlerini tamamlamak için etrafında ne tür insanlar bulundurman gerektiğinden bahsedeceğim. Ve bunu yalnız başaramazsın, bir ekibe ihtiyacın var fikri aklıma kazındı. Bir plan yaptım. Önce bir şirkette çalışacaktım ardından da kendi firmamı kuracaktım. Bir start-up olan Meebo’a başvurdum ve işe başladım. Şirket, tarayıcısından sohbet edilebilen bir sohbet start-up şirketiydi.

EKİP KÜLTÜRÜ
Her cuma CEO’muz çalışanlar ile bir araya gelir, ne üzerine düşünmemiz ve ne üzerine çalışmamız gerektiğini detaylarıyla anlatırdı. Bankada ne kadar para kaldığını, planlarımızın ne olduğunu anlatırdı. Her yönetim kurulu toplantısından sonrası konuşulanları bizimle paylaşırdı. Bu, açık ve şeffaf bir ekip kültürüydü.
Bu arada hafta sonları genellikle kafelere gidip fikirlerimin prototipini yapıyordum. Mesela, iPhone uygulamaları yapmaya başladım. İnsanların ilk buluşmada konuşacak konu bulmasına yardım eden uygulama, San Francisco’da açılmış suç verilerinin gösterilmesi ama arıtılmış gerçeklik yoluyla bu projelerin hepsi bana nasıl kod yazacağımı, bir şeyleri nasıl oluşturacağımı öğretiyordu. Ayrıca burada Kevin’la arkadaş olduk. Burbn adında bir proje üzerinde çalışıyordu. O kafe Instagram’a giden yolda dönüm noktasıydı. Kevin ile kısa süre sonra bir start-up şirketi üzerinde çalışmaya karar verdik. 11 yıldır hâlâ birlikte projeler üzerinde çalışıyoruz.

TEMEL İSKELEDE ATILDI
Bizim hikâyemiz çoğu start-up şirketinde olduğu gibi bir garajda başlamadı. San Francisco’da eski kullanılmayan bir donanma iskelesinde başladı. Burası Dock Patch Labs adı verilen bir iş kuluçka merkeziydi. Start-up şirketleri teslimat şirketinden sosyal ağlar ve bilgisayar oyunlarına kadar her şey üzerinde çalışıyorlardı. Bu merkezde bir soru sorduğumuzda start-up şirketleri hemen cevap verirdi. Bu tür bir iş birliği iki kişilik bir ekip olan bizim için çok işe yarardı. Ve ilk yatırımımızı da buradaki yatırımcılardan aldık.

START-UP’LARIN DÜŞTÜĞÜ TUZAK
Burbn adında bir ürün üzerinde çalışıyorduk. O zaman Foursquare, Guala gibi start-up şirketleri vardı. Biz de bu alanla ilgileniyorduk ama sadece “ben buradayım” demek yerine orada olmanın nasıl bir şey olduğunu göstermek istiyorduk. Bu birkaç yüz insanın kullanmasını sağladığımız bir üründü. Ama işi büyütmekte zorlanıyorduk. “Neden daha fazla insan bunu kullanmıyor?” diye sorup duruyorduk? Fark ettik ki birçok start-up şirketinin düştüğü tuzağa düşmüştük. Bu, on özelliğe sahipsen ve ürünün büyümüyorsa, on tane daha eklemenin inancıydı.

SORUNLARA ODAKLANDIK
“Hangi problem çözüyorsun?” sorusu ile başladık. İnsanların Burbn’da fotoğraf kısmını beğendiklerini biliyorduk. iPhone 3Gs zamanlarıydı. İlk Android telefonlar yeni çıkmıştı. İnsanlar çektikleri fotoğrafa bakıp “Bu, orada bana hissettirdiği gibi görünmüyor” diyorlardı. Bu yüzden, daha canlı anılar için filtreler ekledik. Ayrıca karşıya yüklemek o zamanlar çok yavaştı. Fotoğrafları nasıl sıkıştıracağımızı bulmak için çok zaman harcadık. Ve bazı akıllıca oyunlar yaptık. Siz yazıyı girmeye ve ne demek istediğinizi düşünmeye başladığınız anda biz yüklemeyi başlatıyorduk.

10 YILDA BİR MİLYAR KULLANCI
Ayrıca, çoğu fotoğraf insanların fotoğraf galerisinde öylece duruyordu. Basit bir ağ kurduk ve takip et butonuyla bu ağı daha ilk günden başlattık. Az sayıda probleme dikkatlice odaklanarak Instagram’ı gerçekten küçük bir ekiple kurduk. Instagram’ı aslında sadece ben ve Kevin ile hayata geçirdik.
2010’da ilk versiyonunu piyasaya sürdüğümüz bu ürünü 10 yıldan az bir sürede 1 milyar aktif kullanıcılı bir ürün haline getirdik.

KENDİMİZE YAPTIK DÜNYA GELDİ
l Büyürken bir şey fark ettik. Instagram’ın ilk versiyonunu sadece kendimiz ve arkadaşlarımız için yapmıştık ama Türkiye, Brezilya, Japonya gibi farklı ülkelerde de kullanıcılar geliyordu. Bu farklı ülkelerin özellikleri ve Instagram’dan ne aldıkları konusunda empati geliştirmemiz gerektiğini düşündük. Verileri ekibimizi güçlendirdik.
l  Bir seferinde veri bilim ekibi ilginç bir hesap hakkında bize bilgi verdi. Haftada yüzlerce fotoğraf yükleyip sonra da hepsini silen birkaç hesaptı. Önce bir tür spam saldırısı olabileceğini düşündük. Bir tuhaflık vardı. Araştırdığımızda mücevher satışı yapan bir mağaza olduğunu gördük. Satışı yapılan ürünü siliyordu. Bu Instagram Alışveriş’i kurmamızı sağlayan bu ana fikir oldu.
l  Platformda hikâyeler ve videolar var. Artık Instagram’daki çoğu fotoğraf filtresiz. Çünkü kameralar gelişti.
l  Kısa videolar çekip yayınlayabildiğiniz Boomerang, 3-4 kişinin bu fikri tasarlayıp prototip geliştirmesiyle ortaya çıktı. Üç günün sonunda "Vay, havalı oldu! Buna bir ekip atamalıyız!" dedik. Benzer şekilde, harika zamansız videolar oluşturmak için video stabilizasyonu kullanan HyperLapse’i de o iki günlük çalışma sonrası piyasaya sürdük. Öncelikle çözüm bulduğumuz problemlere deli gibi odaklandık.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...