Kafkas Türkü usta ressam Ağalıoğlu: Sovyet yıllarında gözümüz hep Türkiye’deydi

Sanat kariyeri Kafkaslardan Türkiye’ye uzanan ressam Teymur Ağalıoğlu, Karapapak Türkleri olarak Sovyet yıllarında çok baskılar gördüklerini kaydederek “O devirde sınırlar kapalıyken hayalimizde hep Türkiye vardı. Devamlı Türk radyolarını dinlerdik. Demek ki kısmetimizde varmış; burada sanatımıza devam ediyoruz” diyor.
II. Dünya Savaşı yıllarında Gürcistan’ın Gardabani bölgesinde hayata gözlerini açan Karapapak Türkü Teymur Ağalıoğlu, Sovyetler devrinde sanata merak duyar. İki senelik mecburi askerlik yıllarında resmini geliştirir, daha sonra akademiden diploma alır. Ancak Sovyet baskısında Ağalıoğlu’nun gözü hep Türkiye’dedir. Nihayet 1991’de Sovyetler dağılır ve kapılar açılır. Bu devirde Kafkaslardan Türkiye’ye doğru yaşanan göç dalgasında Ağalıoğlu da Anadolu’ya adım atar. Türkiye’nin çeşitli şehirlerinde yaşayan sanatçı, sonunda İstanbul’da sanat hayatını devam ettirmeye başlar. Atölyesinde resim yapmaktan hoşlanmayan Ağalıoğlu, eski empresyonistler gibi tuvalini alıp dışarı çıkar ve tabiatın koynunda tabiatın güzelliklerini resmeder.
İşte usta ressamın Kafkaslardan İstanbul’a uzanan sanat serüveni “Tabiatın Yorulmaz Öğrencisi: Teymur Ağalıoğlu” adlı retrospektif sergiyle Kazlıçeşme Sanat’ta gözler önüne seriliyor. Ağalıoğlu’nun ilk çalışmalarından günümüze uzanan eserlerinin yer aldığı sergiye tabiatın güzellikleri, İstanbul’un ve Anadolu şehirlerinin renkleri yansıyor. Az da olsa porteler de bu eserler arasında yer buluyor.
Sergi vesilesiyle Türkiye Gazetesi’nin sorularını cevaplayan sanatçı Ağalıoğlu, Kafkasya Türkleri olarak Sovyet devrinde zorluklar yaşadıklarını söylüyor. Ağalıoğlu “Sovyet zamanında çok baskılar gördük. İki sene askerlik yapmak zorunda kaldım. O devirde sınırlar kapalıyken hayalimizde hep Türkiye vardı. Devamlı Türk radyolarını dinlerdik. Demek ki kısmetimizde varmış; buraya geldik ve sanatımıza devam ediyoruz” diye konuşuyor.
Türk dünyasındaki birlik olma hamlelerinin kendisini sevindirdiğini söyleyen Teymur Ağalıoğlu “Yıllar önce Sovyetler Birliği dağılmaya başlarken bir İngiliz gazeteci, ‘Türk dünyası birleşirse bunların önünde kimse duramaz’ demişti. Zannediyorum bu hayal şimdi gerçek oluyor. Bence bunun sanattaki yansımaları da müthiş olacaktır” diyor.

SABAH ERKENDEN RESME...
Eserlerini atölye yerine açık havada yapmayı tercih eden ve kendisi gibi ressamlarla birlikte TabiArt grubunu kuran Ağalıoğlu “Ressamın tabiatın içerisine girmesi çok önemli. Ancak her gün orada olmanız gerekiyor. Bir ressam devamlı atölyede çalışıyorsa, tabiata çıktığında imkânı yok istediği resmi yapamaz. Tabiatta resim yaparken hava şartları sizi zorladığı gibi size devamlı soru soran insanlar da işinizi zorlaştırır. Bu yüzden sabah erkenden kalkıp resim yapmaya giderim” şeklinde konuşuyor.
TABİATIN ENERJİSİNİ TUVALE YANSITIYORUM
Eski ressamların “En iyi hoca tabiattır; asla yalan söylemez” sözünü hatırlatan Teymur Ağalıoğlu şöyle konuşuyor: Resme yeni başladığımızda tabiatın gerçeğini görmeye çalışıyorduk. Zamanla onun ruhunu yakalamaya çabalar olduk. Tabiatın bir aurası, enerjisi var. O aura ile kaynaştığımda bir şeyler ortaya çıkıyor. Ben de enerjimi doğadan alıp tuvale yansıtmaya çalışıyorum.
Eserlerinin arkasında bir fikriyat olduğunu söyleyen usta ressam “Eserlerime yakından baktığınızda soyut, uzaktan baktığınızda ise somut görünür. Bu resimleri yaparak hayatıma bir şeyler katıyorum. Ne katıyorum? Hayatımın da soyut olduğunu anlıyorum. Resim benim şükür duamdır. Bazen resim yaparken ibadet esnasında hissettiğim duyguların benzerini hissederim. Sanat da Allah’a ulaşmanın bir yolu olabilir. Bazen resim yaparken kendimi o kadar veriyorum ki biri selam verdiğinde bile kendine gelip korkuyorum” ifadelerini kullanıyor.
Ağalıoğlu, elli senelik eserlerinin yer aldığı sergi içinse “Benim aşkımı göreceksiniz” diyor ve ekliyor: 72 yaşımdayım ama herkes daha genç gösterdiğimi söylüyor. İçimizdeki çocukluğu kaybetmedik de ondan… Sanatın sonu yok, ölene kadar öğreneceğiz.

İSTANBUL'UN ÜSTÜNE BAŞKA BİR ŞEHİR YOK
Teymur Ağalıoğlu “1991’de Türkiye’ye ilk geldikten sonra Anadolu’nun farklı şehirlerinde yaşadım. Ancak 2017’de Balat’taki Haliç manzarasını gördükten sonra İstanbul’da yaşamaya karar verdim. Sekiz senedir İstanbul’da yaşıyorum. Ben de İstanbul’un dünyanın başşehri olduğunu düşünenlerdenim. İstanbul’un üstüne bir şehir yok!” ifadelerini kullanıyor.





