Hak âşığı bir zâhide Râbia-i Adviyye

Hak âşığı bir zâhide Râbia-i Adviyye

RAMAZAN 2013 Haberleri

Dünyaya eğreti gözle bakan Râbia-i Adviyye, Allahü teâlâ ve İslâma hizmetin dışında hiçbir şey düşünemez, evlenmeyi bile aklına getirmez…

Râbia-i Adviyye, dünyâya eğreti gözle bakan, ibadetleriyle meşhur zâhide bir hanımdır. Tâbiîn devrinde yetişen bu büyük hanım evliya Basra'da doğar. O doğduğu gece evinde ihtiyaç olan şeylerden hiçbiri yoktur. Annesi çok ağlayıp mahzun olur, o gece rüyasında Peygamber Efendimizi görür. Kızının büyük bir kimse olacağı müjdelenip, Basra Beyine, bir kâğıda; "Her gece Resûlullah'a 100 salevât getirdin. Dün gece unuttun, bunun için bu kâğıdı getiren kimseye 400 dinar ver" diye yazıp götürmesi söylenir. Babası aynen böyle yapar ve Basra Beyi 10 bin kızıl altın verip sıkıntılarını giderir.Hazret-i Râbia, baliğ olmadan vefat eden anne-babasından sonra da, fakirlik ve öksüzlük mihneti altında yalnız bir hayata mecbur kalır.
Uzun yıllar bir ihtiyara hizmet eder. Bir gece efendisi uykudan uyanır, Râbia-i Adviyye'nin, "Bir ihtiyara hizmet ettiğim için, sana gereği gibi ibâdet edemiyorum" dediğini işitir. İhtiyar, bunun üzerine Râbia'yı çağırıp serbest bırakır.
Bir gün aç olduklarını söyleyen iki kişi Râbia-i Adviyye'nin kapısını çalıp yiyecek bir şeyler ister. Râbia hazretleri evde mevcut olan iki ekmeği verip onları gönderir. Bir saat sonra bir kişi kucağında bir yığın ekmekle gelir. Râbia hazretleri adamın elinde 18 ekmek olduğunu görünce, "Ekmekler 20 olsa gerektir. Çünkü Allahü teâlâdan bir yerine on vermesini istedim" der. Bunun üzerine adam koynunda sakladığı ekmeği çıkarır verir, helâllik diler…
EMEĞİN BOŞA GİTMESİN…
Bir gün namazda iken evine hırsız giren Râbia-i Adviyye, hırsızın bir şey bulamayıp eli boş döndüğünü anlayınca seslenir: "Ey muhtaç adam, bari ibrikteki sudan abdest alıp iki rekât namaz kıl da emeğin büsbütün boşa gitmesin" Hırsız şaşırmış bir halde abdest alıp orada namaza durur. Râbia-i Adviyye bundan sonra ellerini kaldırıp, "Yâ Rabbi, bu muhtaç, evimde bir şey bulamadı, onu Senin kapına gönderdim" diye dua eder. Hırsızın, tövbe etmeye başladığını duyunca, bu defa da şöyle yalvarır, "Yâ Rabbi, bu adam kapında birkaç dakika bekledi, hemen kabul ettin; ama bu âciz, bütün ömür boyu kapındayım, hâlâ böyle kabul edilemedim!" Kalbine doğan ses şöyledir: "Üzülme, onu senin hürmetine kabul ettik!.."
Çok oruç tutan Hazret-i Râbia, bir defasında bir hafta hiç yiyecek bulamaz. Sekizinci gece açlığı artık iyice şiddetlenmiştir. Nefsine eziyet ettiğini düşünürken birisi kapıyı çalıp yemek getirir. Hazret-i Râbia yemeği alıp yere koyar. Mum getirmeye gider, dönünce bir kedinin yemeğini dökmüş olduğunu görür. Ya sabır der, bu sefer su bardağı almaya gider. Bu arada mum sönüverir. Su içmek isterken de bardak düşüp kırılır... Bunun üzerine O da "Yâ Rabbî bu zavallı kulunu imtihan ediyorsun, fakat acizliğimden sabredemiyorum" diyerek bir âh çeker. Bu 'âh'tan neredeyse ev yanacaktır…
O an bir ses duyulur: "Ey Râbia, istersen dünya nimetlerini üstüne saçayım. Fakat gamımı alayım. Çünkü benim gamım ile dünya bir arada bulunmaz."
Hazret-i Râbia bu sözü işitince şöyle dua eder, "Yâ Rabbî, beni senden alıkoyacak işlere beni bulaştırma..."
Kefenini daima yanında taşıyan ve namaz kılacağı zaman onu seren Râbia Hâtun 752 senesinde Kudüs civarında vefat eder…
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...