Ahiretteki ilk gecem, Ubâde Bin Sâmit hazretlerinin vefatı da büyüklüğüne yakışır 

Düzenleyen: / Kaynak: Türkiye Gazetesi
- Güncelleme:
Ahiretteki ilk gecem, Ubâde Bin Sâmit hazretlerinin vefatı da büyüklüğüne yakışır 

Ramazan Haberleri Haberleri  / Türkiye Gazetesi

“Rûhumu teslim eder etmez, kalkıp güzelce abdest alın. İkişer rek’at namaz kılın; hem kendinize, hem de şu garip Ubâde’ye duâ edin...”

Hazret-i Ebû Bekir, halifelik yıllarında Ubâde bin Sâmit ile Haşim bin Âs’ı, Herakliyus’a elçi yollar. Uzun bir yolculuktan sonra İstanbul’a varırlar. Atlarının üzerinde heybetle durur ve boyunlarındaki kılıçları çıkarmazlar. Kıyafetleri değişiktir, sarıklarının ucunu verirler rüzgâra. Halk hayran hayran bakar. Hayvandan inerken “Lâilâhe illallahü vallahü ekber” derler, saray hurma ağacı gibi sallanmaya başlar. 
Görüşme sıcak geçer, Herakliyus peş peşe sorular sorar. Cevapları makul bulur tereddütü kalmaz.  
“Peki” der “Siz memleketinizde bunu söylediğinizde evleriniz sarsılıp tavanlarınız çöküyor mu?”
-Hayır, hiç şahit olmadık. O bize öğütten başka bir şey değildir.
İmparator “Eğer nefsim mülkümden çıkmaya katlanabilseydi, size uyar, köleniz olurdum hatta!”  Herakliyus iki sahabeye kıymetli hediyeler verir, izzet ve ikramla gönderir yurduna. 

MUALLİM KADI 

Dımaşk Emîri Yezîd bin Ebû Süfyân, Hazret-i Ömer’den muallim istemiştir. Emir-el müminin Ubâde bin Sâmit, Muâz bin Cebel ve Ebü’d-Derdâ hazretlerini Suriye’ye yollar. 
Hazret-i Ubâde Filistin’e gider, Kudüs’e yerleşir, “Beyt-ül Makdis kadısı” derler ona.

KUMANDAN

Humus valisi iken Lazkiye ve Cebele’yi ele geçirir. Tartûs ve İskenderun kapılarını açar, yörenin imarı ve refahı için elinden geleni yapar.  Hanımı Ümmü Hirâm (radıyallahü anha) ile Kıbrıs’ın fethine katılırlar. Biliyorsunuz annemiz şehid düşecektir orada (Hala Sultan) 

FATİH

Bilahare Amr bin Âs’ın talebi üzerine Zübeyr bin Avvâm, Mikdâd bin Esved ve Mesleme bin Muhalled ile birlikte Mısır’a yollanırlar. Her birinin emrinde bin mücahid vardır ama kendileri de biner kişiye bedeldir ayrıca. Nitekim İslam sancağı kısa zamanda Nil’i aşar yönelir Tunus’a, Libya’ya...

DİPLOMAT

Hazret-i Ubâde Mısır’da Vali Mukavkıs’ın talebi üzerine düzenlenen on kişilik heyete başkanlık yapar. Mübareğin boyu iki metreyi aşkındır, geniş omuzlu ve heybetlidir, esmer tenli, şık kıyafetli, yakışıklı mütebessim bir sahabedir. Hem ilim ehlidir hem tatlı dillidir, Mukavkıs hayran kalır ona. 

MUHADDİS

Hazreti Osman’ın hilâfeti zamanında Kudüs ve Remle’de ilim öğretir, halkasına katılanlar hâller ve sırlarla donanırlar. Bizzat duyduğu şahit olduğu 181 hadis-i şerifle birlikte duyduklarını da nakleder ki çok hassastır bu hususta. 

FUKUHÂ-YI SAHABE 

Fıkıhta mercîdir, hadîs ilminin kurucuları arasında sayılır.  
Kapısı herkese açıktır, hatta Hıristiyanlar da gelir, meclisine katılır. 
İnsan sarrafıdır, ilk gördüğünde Abdullah İbn-i Sebe Yahûdisini çözer, tedbirli davranır.
Emîrlere meliklere de ikaz ve tavsiyelerde bulunur, ona güvenir, alınmaz, kırılmazlar.

VAİZ HATİP

Hicri 34… Hazret-i Ubâde Filistin, Remle’de hastalanır. Oğluna “Bak evladım” der, “Kaderin hayrına ve şerrine inanmazsan; îmânın tadına varamazsın!” 
- Kaderin, hayrına ve şerrine nasıl inanılır? 
- Kaderinde olmayan şey, seni bulamaz. Kaderinde yazılı olandan da kaçamazsın asla... 

GELİN KISAS YAPIN BANA 

O gün hâli mecali yoktur. “Sanırım bugün; dünyadaki son günüm, âhiretteki ilk gecem” der, “Sizleri elimle dilimle incitmiş olabilirim, gelin kısas yapın bana.”
Öyle biri çıkmaz, helâlleşirler gönül rızasıyla. 
Ve son vasiyeti: Rûhumu teslim eder etmez, kalkıp güzelce abdest alın. İkişer rek’at namaz kılın; hem kendinize, hem de şu garip Ubâde’ye duâ edin. Çünkü Cenâbı Hak, yüce kitâbında “Sabır ve namazla, Allah’a sığının” buyuruyor. Sonra bekletmeyin, beni kabrime götürün.
Arzuladığı gibi yapılır, makamı âli ola. 

RİVAYET ETTİĞİ HADİSLER

Biri sorar: 
- Yâ Resûlallah, amellerin en üstünü nedir? 
- Allahü teâlâya îmân, onu tasdik, onun yolunda cihâd. 
- Yâ Resûlallah, daha kolayı yok mu? 
- O hâlde, sabırlı ve iyilik sever ol! 
- Yâ Resûlallah, daha da kolayını istiyorum. 
- O hâlde, Allahü teâlâ sana ne kısmet etmiş ise ona râzı ol! 
Yine buyurdular ki: Sizin benden sonra şirke düşeceğinizden korkmam. Sizin için korktuğum mala meyl ve rağbet etmenizdir.

NİÇİN SORUSUNA HAZIRLANIN

>> Kişinin güzelliği sözlerinin güzelliğinden, kişinin kemali de işlerinin doğruluğundandır
>> Şükür, Allahü teâlânın lütuf ve ihsanını, rahmetini görmektir. Bütün nimetlerin, ondan geldiğini anlamaktır.
>> Kendi tedbirine güvenenin yeri Cehennemdir. Tedbirini aldıktan sonra Allahü teâlânın takdirine bağlananın ise yeri Cennettir.
>> Bir Müslümanı methedemiyorsan, bari kötüleme! Faydalı olamıyorsan bari zararlı olma! Sevindiremiyorsan hiç olmazsa üzme!
>> Kendi nefsini terbiye edemeyen, başkasınınkini hiç terbiye edemez.
>> Ey insanoğlu! Bugün günahlarından korkar isen, yarın bir şeyden korkmazsın.
>> Nimetlere şükretmeyen, elden çıkmalarına çalışmış olur. Nimetlere şükreden, onları en kuvvetli bağlarla bağlamış olur.

BANA YAZILAN MEKTUP

“aa... Bu kitap... Müjdeci Mektuplar... Bu Aydın’ın bahsettiği kitap değil mi..”
Sonra oğluyla yaptığı o konuşma yankılandı zihninde... Oğlunun sesiyle:
...
- Bu öyle bir kitap ki; içinde herkesin şahsına yazılmış bir mektup var...
- Nasıl yani anlayamadım...
- Anneciğim, bu kitabı yazan İmam-ı Rabbani hazretleri 400 yıl önce yaşamış... Allahü teala ona öyle bir büyüklük vermişki; kıyamete kadar kendisini sevecek olanlar ona gösterilmiş...
- Allah Allah...
- Yaaaa... Rabbim her şeye kadir annem... Ben herkesin şahsına en az bir mektup yazdım buyurmuş...
- Yani bana da mı yazmış...
- Evet...
- Ay... Bir tuhaf oldum şimdi... Peki nerden anlayacağım bana yazdığını...
- O mektubu bulduğunda, ‘beni anlatıyor, bir tek ismimi söylemiyor’ dersin anacım..
...
Bütün dünyanın sebep sonuç ilişkileri bir araya gelse anneye böyle bir ümit veremezdi. Oğlunu birkaç gün önce öylesine dinlediği, hatta taktik icabı dinler gibi noktaya şimdi can verircesine gelmişti...
“Bana yazılan mektup. Bana yazılan mektup...” diyerek kalktı yerinden, rafa gitti ve kitabı aldı. Sonra bastığı yere yığıldı... Ve kalın kitaptan her hangi bir sayfasını açtı... Gözleri iradesi dışında, kısacık ama içinde rahmet okyanusları barındıran bir paragrafa yoğunlaştı... Sanki zaman buz tutmuş, bulunduğu mekandan sıyrılmıştı... Okuduğu satırlarla sarsıldı: 
“...Allahü teâlânın size yeniden ihsân etmiş olduğu bu tevbeyi ve bu yola kavuşmağı büyük ni’met biliniz! Bu yolda ilerlemek için Allahü teâlâya yalvarınız! Allahü teâlâ, doğru yolda olanlara ve Muhammed Mustafâ’nın “aleyhi ve alâ âlihissalevâtü vetteslîmât” izinde gidenlere selâmet versin!”
(Devam edecek)

Düzenleyen:  - Ramazan Haberleri
Kaynak: Türkiye Gazetesi
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...