Bulutların üstünde yaşayan insanlar... Himalayalar'da hayatta kalmanın sırrı! Gen uzmanlarından ilginç araştırma

Yeni bir gen çalışması, insanların dünyanın en zorlu ve çetin yerlerinden biri olan Himalayalar’a nasıl uyum sağladığını ortaya koydu. Birmingham Üniversitesi öncülüğündeki araştırmada, binlerce yıldır Himalayalar'daki nüfusun değişmediği tespit edilirken, insanların bu kadar zor şartlara nasıl adapte olduğu incelendi. İşte dikkat çeken ilginç araştırmanın detayları...
Birmingham Üniversitesi ile Avrupa, Asya ve Orta Doğu’dan uluslararası ortakların işbirliğiyle yürütülen gen araştırmasında, daha önce bu düzeyde genetik olarak incelenmemiş olan çeşitli Himalaya etnik gruplarının tüm genom dizileri analiz edildi.
Arkeofili sitesinin derlediği habere göre, Current Biology dergisinde yayımlanan çalışma, Himalayalar’daki nüfus yapısının 10.000 yıldan uzun bir süre önce, yani yüksek rakımlarda kalıcı yerleşimlere dair arkeolojik delillerden binlerce yıl önce başladığını gösteriyor.
Daha erken gerçekleşen bu sapma, çeşitli grupların Himalayalar’ın en uç noktalarına ne zaman ve nasıl ulaşmaya başladığına dair uzun süredir devam eden tahminleri sorguluyor.
GÖÇÜN DİNAMİK BİR GEÇMİŞİ
Araştırmanın baş yazarı Dr. Marc Haber, “Bu çalışma, Himalaya popülasyonlarının genetik mirasına ve yüksek rakımlı yaşama olağanüstü adaptasyonlarına dair eşi benzeri görülmemiş bir bakış açısı sunuyor. Göç, izolasyon ve doğal seçilimin, dünyanın en zorlu ortamlarından birinde insanlığın hayatta kalmasını nasıl şekillendirdiğini ortaya koyuyor” diyor.
Çalışma, hipoksi, metabolizma, bağışıklık ve fiziksel aktivitede adaptasyonla bağlantılı yeni genetik varyantları tespit ediyor.
Ayrıca, düşük oksijen seviyesi bulunan şartlarda hayatta kalmak için hayati ehemmiyet taşıdığı bilinen Denisovalı EPAS1’den türetilen genin, yüksek rakımda yaşayan tüm Himalaya gruplarında yaygın olduğunu doğruluyor.
Şaşırtıcı bir şekilde, daha önce enteresan nefes tutma yetenekleriyle bilinen Güneydoğu Asya grupları da dahil olmak üzere bazı ova popülasyonlarında da başka genler bulunuyor.
Çalışmanın yazarlarından Dr. Mohamad Almarri, “Himalayalar genellikle çevre yerlere hareket için bir engel olarak görülüyor, fakat genetik verilerimiz hem izolasyonun hem de göçün dinamik bir geçmişini ortaya koyuyor. Bu çeşitli popülasyonların genomlarının, birçoğunun ilk kez dizilemesini gerçekleştirerek, bu bölgedeki insanların birbirleriyle ve komşularıyla nasıl akraba olduklarını ortaya çıkardık.”
GENETİK ÇEŞİTLİLİK VE GEN AKIŞI
Uzun süreli izolasyona rağmen araştırma, Himalayalar ile Orta/Güney Asya ve Doğu Asya arasında çift yönlü bir gen akışı olduğunu da ortaya koydu. Çeşitli göç dönemleri, Tibet ve Gupta İmparatorlukları gibi tarihi güçlerin yükselişi ve genişlemesiyle örtüşüyor.
Elde edilen bilgiler, küçük ve izole insan topluluklarının yoğun çevre ve tarihi baskılar altında nasıl paralel olarak geliştiğine ve uyum sağladığına dair yeni bilgiler sunuyor.
Ortak yazar Yali Xue, ”Bu çalışma, insan genetik çeşitliliğine dair anlayışımızdaki önemli bir boşluğu dolduruyor. Küresel popülasyonların tüm çeşitliliğini yansıtan kapsayıcı araştırmaların önemini vurguluyor” diyor.
Ekip, yüksek rakımlı ortamlara genetik adaptasyonların insan sağlığını, eski göçlere dair kalıntıları ve zaman içinde strese karşı dayanıklılığı nasıl etkilediğine odaklanarak detaylandırmayı planlıyor.