İsmail Kapan

Türkiye Cumhuriyeti, belki de tarihinin en büyük kumpası ile karşı karşıya... Ama birileri bu kumpası yolsuzlukla mücadele gibi yutturmaya çalışıyor!..

Bu memlekette akıllı-uslu zannedilen ne kadar da çok ahmak adam varmış!.. Montaj bir kaset üzerine, hâlâ daha evlere şenlik analizler yapıyor bu adamlar.

Öyle anlaşılıyor ki, devlet içinde gücü ve kontrolü ele geçirmeye çalışan paralel örgüt çok büyük mesafe kaydetmiş... Kritik soru şu: Acaba hasar ne kadar büyük?

Enver Abiyi kaybedeli tam bir yıl olmuş... Fakat bazen, sanki o hâlâ hayatta imiş gibi, bir his içimizi kaplayıveriyor!..

Bu ülkenin vatandaşları, akşam yastığa başını koyduğunda, (Acaba sabahleyin hangi ses veya görüntü kaydıyla güne başlayacağım?) diye düşünür oldu!

Kabataş rezaleti için tereddütsüz ittifak kuran güruh, bir gün nasıl bir çamura saplandığını fark edecek... Şimdi bırakın çırpınsınlar ve çırpındıkça da batsınlar!..

Yerel seçimler için kıyasıya süren adaylık mücadelesi, dört gün sonra tamamlanacak... Mücadelenin en şiddetli hüküm sürdüğü parti, CHP olarak görünüyor!

"Bu aziz milletin tarihindeki şehir medeniyetini kavramış, o medeniyeti her bir taşa yansıtmaya çalışan belediye başkanlarına ihtiyaç var..."

"Nâgehan bir şâra vardım/Ol şârı yapılır gördüm/Ben dahi bile yapıldım/Taş ve toprak arasında..." Hacı Bayram-ı Veli (Kuddise Sirruh)

Çözüm sürecinin ne kadar çok istemeyeni olduğu, Oslo görüşmeleri basına sızdırıldığında fark edilmişti... Aslında bunu, 1993'te 33 silahsız askerin şehit edilmesine kadar, geriye götürebiliriz!

Önümüzdeki elli gün boyunca, anketlerle yatıp kalkacağız... Kamuoyunun nabzını doğru olarak yansıtan araştırmaların yanında, işkembeden atıp tutanlar da bolca görülecek!

İnsanlar her sabah uyandıklarında, acaba kimin ses veya görüntü kaydı basına sızmış gibi bir beklenti içinde olmamalı. Bu sürdürülemez bir durum...

Bir önceki yazıda, Türkiye ile İran'ın Suriye konusunda, tamamen ayrı düşüncede olduğunu belirtmiştik. Başbakan Tahran'dan dönerken, bu gerçeği açıkça teyit etti...

Belki de anlaşılması ve anlatılması en zor siyasi ilişkiler alanı... Son beş yüz yıla baktığımızda, görüntü dalgalı deniz gibi. Ama bazen öyle kuvvetli dip dalgaları geliyor ki!..

Başbakan Erdoğan'ın Tahran'daki temasları, Suriye'de devam eden iç savaş başta olmak üzere, bölgesel meselelerin geleceği açısından büyük önem taşıyor.

TÜSİAD mensupları, bundan on üç yıl mukaddem, "Her şey yolunda, on yıl ilerisini bile görebiliyoruz..." dediklerinde ne olmuştu? Cumhuriyet tarihinin en büyük ekonomik krizi kopmuştu!

Ahmet Davutoğlu, Cenevre'deki toplantıda, "Biz Suriye'de kimin terörist olduğunu biliyoruz..." derken, acaba birilerinin yüzü kızardı mı?

Türkiye'yi Suriye'nin içişlerine karışmakla, MİT'i silah kaçakçılığı yapmakla suçlayan CHP Genel Başkanı, komşu ülkede ve bölgede olup bitenlerden haberdar mıdır?

Ortaya dökülen bunca gerçeklerden sonra, hâlâ daha olayı "yolsuzlukla mücadele" kalıbında değerlendirmek, ancak ahmaklık olur!

Siyasetçi ve devlet adamı olarak Tayyip Erdoğan'ı farklı kılan en önemli özelliklerinin başında, herhâlde lafı hiç eğip bükmeden; net biçimde dile getirmesi, yani üslubu yer alır.