Kemal Belgin

Türkiye 1.Ligi start aldığından bugüne zirvede ilk defa bir ikili 3 maçlık futbol mücadelesi yanı sıra bir namus maratonuna çıkıyor.

F.Bahçe'yle G.Saray arasında daha maç gününe bir hafta kaladan başlayarak, maçın içine ve sonrasına da sıçrayan saha dışı seviyesiz atışma ortamı, ne yazık ki, iki güzide kulübümüzün de tarihlerine hiç yakışmamaktadır.

G.Saray, teknik direktörü Lucescu'nun ileri blokta yanlış kurgusu yüzünden F.Bahçe'nin bu sezon ikinci defa uygulamaya koyduğu dörtlü alan savunması karşısında oyunun büyük bölümünde yarım porsiyon iyi oynayan bir takım görüntüsündeydi.

F.Bahçe'yle G.Saray, gerçekten de son yılların en önemli oyunlarından birine çıkacak. İki kulübümüzün yüz yıla yakın tarihlerinde şampiyonluğu belirleyen çok müsabaka oynadıkları hem hafızalarımızda, hem de arşivlerimizde hâlâ yaşamaktadır.

Real Madrid'in, Bayern Münih'e 1-0 kaybettiği maçı izlerken, Galatasaray'ın büyük finali kaçırdığına, hatta hatta kupayı kaçırdığına yandım. Rövanş n'olur bilmem ama, Galatasaray, Lucescu'nun yanlış tertibi yüzünden bu Real Madrid'e, hem de elinde bir galibiyet varken elendi.

G.Saray - Adanaspor maçını Ali Sami Yen'e gitmeyip özellikle televizyon başında izledim. Bunun sebebi, hafta içindeki "Gol averajı yapılacak" spekülasyonlarına ekran başında, tekrarlarda daha sağlıklı analiz yapabilmekti.

Futbol Federasyonu Başkanı Sayın Haluk Ulusoy ve kendisine hem yürekten, hem de bilgi bankalarından ciddi destekte bulunan mesai arkadaşlarının çok önemli konularda dikkatlerini çekmeyi 34 yıllık bir spor yazarı ve yaklaşık 50 yıldır maç izleyen bir kişi olarak görev bildim. Şimdi konularımıza geçelim...

Önce Milli Takımlar Teknik Direktörü Şenol Güneş'i çok yakınındaki puan maçları öncesi ligin en civcivli ortamı içinde özel bir maç organize ettiği için kutluyorum.

Türk televizyonlarında, ana haber bülteni TRT, Kanal 7, TGRT ve Ali Kırca'nın bulunduğu kanallar hariç, hele hele Show'da tam anlamıyla mahallevaridir. Bu benim düşüncem ve beni bağlar. Şimdi spor sayfalarında buraya nereden girdin derseniz, anlatayım...

Şampiyonluk yolunda büyük mücadele veren F.Bahçe ile G.Antepspor tam anlamıyla futbolseverlere dün akşam golleriyle, pozisyonlarıyla, birer yarı paylaştıkları olumlu futbolla, lüks bir futbol tarifesi sundular.

Geçtiğimiz Cumartesi akşamı Ali Sami Yen Stadı'nda oynanan G.Saray-Antalyaspor maçından sonraki yazımda, Fatih'in Bernabeu Stadı'nda sol çizgiye çıkartılmasının ve de düşük tempoyla oynamanın faturasının kaybedilecek yarı final vizesi olacağına değinmiştim.

Öteden beri söylüyorum ve yazıyorum. G.Saray rakibin yavaş temposuna uyduğu, ya da kendisi önündeki maçı düşünüp de vitesini indirdiği anda sahada sıkıntılar çeken bir takım görüntüsüne bürünüyor.

Bu akşam, ligin erteleme maçı İstanbulspor'la G.Saray arasında saat 17.30'da Fenerbahçe Şükrü Saraçoğlu Stadı'nda başlayacak. Bu maçta, hiç kuşkusuz, sarı-kırmızılı takımın taraftarları rakibine oranla daha fazla olacak.

Futbolun Avrupa ve Latin Amerika'da, hatta hatta Afrika'nın büyük bölümünde ne denli bir tutku olduğu açık ve net biçimde ortadadır.

Real, İspanyolca'da "kral" anlamına gelir. Gerçekten de Madrid şehrinin bu eski zamanlardan gelen, dünyada bir numaraya tırmanmış firması, dün gece Ali Sami Yen'de günümüz futbolunun bir makine düzeninde nasıl işleyebileceğinden resitaller sundu.

F.Bahçe'nin 4 eksikli takımı, dün gece artık 2.Lig takımı olduğuna inanmış Adanaspor karşısında 7 kişiyle de oynasaydı maçın skorunda Şükrü Saraçoğlu Stadı'nın klasiği değişmezdi. Ama ne var ki; hakem Murat Ilgaz, icat ettiği penaltı ile maçın keyfine limon sıktı. Penaltı golü Adanaspor'u maçtan çıkartıp sanki evine yolcu etti.

Milli Takım'ın, Slovakya beraberliği ve ardından da Makedonya'dan çıkan zor galibiyeti skor tabelacıları ve televizyonlarda ahkâm kesenlerce birer futbol faciası şeklinde yorumlandı.

Milli Takım, 2002 Dünya Kupası elemelerinde grubundaki belki de en zor rakip karşısına ön liberolu, dörtlü alan savunması olan çağdaş sistemle kurgulandığından dolayı Şenol Hoca'ya koca bir tebrik yolluyorum. Bu bizim Milli Takımımız'ın ilk defa bir resmi oyunda bu sisteme başvuruşudur.

Star'ın "Telegol"ünü izlerken tüylerim diken diken oldu. Telefonla katılmak istedim ama ulaşmak mümkün olmadı. Burada yazacaklarımı, canlı yayına katılarak dile getirmek istedim. Neyse biz gelelim sadede...

Beşiktaş'la Trabzonspor'un dün 90 dakika içinde İnönü Stadı çimlerinde sahneledikleri oyuna futbol demeye bin şahit lâzımdı. Trabzonspor'un koşan, dinamik ama lunaparktaki çarpışan otomobillere benzeyen kadrosu, oyunun sadece ilk 5 dakikasında doğrular üzerinde gezindi. Bu doğru neydi?