Prof. Dr. Ramazan Ayvallı

İslâmiyette en önemli emir iman etmektir. İman, bir binânın temeli gibidir. Namaz ise, bu binânın kendisi, kirişleri ve duvarları gibidir.

Allahü teâlânın bildirdiği emirlerin, yasakların çiğnenmesi durumunda, bunlara verilecek cezâyı hiç kimse değiştiremez, affedemez.

"El-Hakk": "Vâcibü'l-vücûd" yâni varlığı lâzım olan, hiç yok olmayan, dâimâ var olan ve kendisinden başkası yaratmaya lâyık olmayan demektir.

​"Bu ayda, Cennet kapıları açılır. Cehennem kapıları kapanır. Şeytânlar, zincirlere bağlanır. Bu ayda, her gece, Cehenneme girmesi gereken, binlerce Müslümân affolur, âzâd olur."

​“Farz namâz, sonraki namâza kadar; Cuma, sonraki Cumaya kadar; Ramazân ayı da, sonraki Ramazâna kadar olan günâhlara keffâret olur.”

​Dünyâ yaratıldığı günden kıyâmet kopuncaya kadar, her zamanda, her memlekette, gelmiş ve gelecek bütün varlıkların her bakımdan en üstünü Muhammed aleyhisselâmdır.

Nûr sûresinde buyuruldu ki: “Aralarında hüküm verilmek üzere Allaha ve Peygambere çağırıldıkları vakit: Müminler, 'İşittik, itâat ettik' derler, işte kurtuluşa erenler bunlardır.”

​Oruç, hac, kurbân, zekât, bayram gibi ibâdetler; bütün mübârek gece, gün ve aylar hicrî-kamerî seneye göre hesap edilir.

Dînimize muhâlif/aykırı şekilde kutlamalara, İslâmın temel hükümlerini çok iyi bilen Diyânet İşleri Başkanımızın gönlünün râzı olmayacağına kanâatimiz tâmdır.

​"Kutlu Doğum Haftası" Rebîul-evvel ayına denk gelecek şekilde bir hafta kutlansa ve bütün Türkiye'de birlik-beraberlik sağlansa ne mahzûru vardır?

​Peygamber Efendimizin, 12 Rebîul-evvelde, pazartesi günü sabâha karşı doğduğunda herhangi bir tereddüd veya en küçük bir şek-şüphe yoktur...

Mukaddes dînimiz İslâmiyette, bütün Müslümânlar, tek bir vücut gibi kabul edilmiş, Müslümânların birbirlerinin dertleri ile ilgilenmeleri istenmiştir.

Allahü teâlâ, Zâriyât sûresinin 56. âyet-i kerîmesinde meâlen buyurdu ki: “Cinnîleri ve insanları, ancak (beni bilmeleri, tanımaları) bana ibâdet etmeleri için yarattım”

Peygamber Efendimiz (aleyhis-salâtü ves-selâm) şöyle buyurmuştur: “Başınızdaki emîr, Habeşli siyâh bir köle de olsa, ona mutlakâ itâat edin!” [Buhârî]

Emîr unvânı, İslâm târihinde "Hulefâ-i Râşidîn" (Dört Halîfe Devrinden) îtibâren kullanılır. En yüksek rütbeli emîr, devlet başkanı olan "Halîfe" idi.

Âmirler, maiyetlerinden mutlak bir itâat beklerler. Bunun karşısında kendilerinin de, astlarının ahlâk ve ruh yönünden iyi yetişmelerini sağlamaları lâzımdır.

Peygamber Efendimiz bir defasında Eshâbına; "Size büyük günâhların en büyüğünü haber vereyim mi?" buyurdu ve bunu üç kerre tekrâr etti.

"Gizli yapılan günâhın tövbesini gizli yapınız! Açıkça işlenen günâhın tövbesini ise açıkça yapınız! Günâhınızı bilenlere, tövbenizi de duyurunuz."

Her Müslümânın bilmesi ve uyması gereken "32 veya 33 Farz" ve "54 Farz" ayrıca sakınması gereken "72 Günâh-ı Kebâir" gibi bazı terimler var.

İtalya Reform Bakanı Calderoli "Papa; 5. Pio ve 11. Innocenzo gibi mücâdele etmeli" diyerek Haçlı Seferlerini başlatan Papaları Benedict'e emsâl göstermiştir.