Rahim Er

Bölücü teröristler, asker ve polisimizi öldürdükçe asker ve polisimiz de onlardan daha fazlasını öldürmekteler. Bu bir fasit daire şeklinde devam ediyor. Öldüren, öldürülüyor. Aynı toprağın analar, aynı ağıtı Türkçe veya Kürtçe söylemekteler.

"Düvel-i Muazzama" deyimini yeniden hafızalara kazandırmaya çalışırken mümkündür ki bazıları bunu yadırgadılar. İşte manzara! Adeta I.Dünya Harbi. Maket düşman PKK, asıl düşmansa onun arkasındakiler. Bir kere daha üzerine basa basa tekrarlayalım. Şu kısa sürede Türkiye'ye karşı ittifaklar meydana geldi, artık Arap Baharı vs. hikâye.

Cezzar Ahmed Paşa'nın Akka önlerinde salgın hastalık çıkan Napolyon ordularına yardım etmek için muharebeyi durdurup karşı cepheye hekimler yolladığı meşhur bir hadisedir.

Adını ne koymalı? Bu bir terörle mücadele mi? Düşük yoğunluklu savaş mı? Yoksa bir bölgede sürüp giden iç harp mi? Neredeyse her saat asker, polis, subay kaybımız var. Daha fazlasıyla Kürt militanlar da öldürülüyor.

Sevgili Peygamberimiz -sallallahü aleyhi ve sellem- kâinatın yaradılış sebebi, sonsuzluk rehberimiz, baş tacımız. O'na dost olup, âbât olmak veya düşman olup berbat olmak, dileyen dilediği yolu seçer.

İnsanlık terörün her çeşidini gördü. Şimdi film terörüyle de tanışmış oldu. Bir sanat çalışması olması gereken sinema, pis ideoloji bataklığına çekilince bakınız, neler oluyormuş? 56 yaşında bir adam. İsmi, Sam Bacile. İsrail asıllı bir Amerikalı. Bu adam aslen marangozken birden film çekmeye başlıyor.

12 Eylül darbesi 32, darbe mahsulü '82 Darbe-i Esasisi 30 Yaşında. "Darbe-i Esasi" nedir? dediğinizi duyar gibiyiz. Haklısınız. Öyle bir isim de tamlama da yok. Türiye'de ilk anayasa 1293/1876 tarihini taşır. İsmi Kanunu Esasi'dir, Esas Kanun. Oradan mülhem bir hiciv yaptık.

AKM'nin temeli 29 Mayıs 1946'da atılmıştı. Para yokluğundan senelerce bekledi. Ancak 12 Nisan 1969'da "İstanbul Kültür Sarayı" adıyla faaliyete geçebildi. Çok geçmeden bir talihsizlik yaşandı. 27 Kasım 1970'de Arthur Miller'in Cadı Kazanı adlı oyunu oynanırken yangın çıktı.

11 Eylül 2001 gelecek tarihe yönelişin dönüm noktalarından biridir. O gün New York'un meşhur ikiz kulelerine uçaklı saldırı olmuş, Amerika kendi topraklarında vurulmuştu.

Afyonkarahisar'da mühimmat infilakıyla 25 askerimizi kaybetmemiz bir süre sonra unutulsa bile ileride tekrar hatırlanır. Yani, ah'lar yerde kalmaz, kanlar da. O gün, ne gündür? Bugünden tahmin etmek zor.

CHP sözcülerinin Apaydın Kampı'yla alakalı dedikleri aslında Tek Parti zihniyetinin anlayışıdır.

Apaydın Kampı münasebetiyle CHP genel başkanıyla sözcülerinin konuşmaları ülkeye zarar verici bir üsluba bürünmüş vaziyette.

Dünya orada dursun, acaba, Türkiye'de şu ân kaç milyon insan twitter üzerinden bir şeyler diyor? Sayın Cumhurbaşkanı bile açıklamalarını bu sosyal zemin üzerinden yapmakta. Bu bir interaktif/re'sen faaliyettir.

Örgüt partisinin dışındaki bölge insanlarının isimlerini okuyunca onları, her zaman kalben takdir ve tebrik ediyorum. Teröristler, güneydoğuda dehşet salmak için eylemlerine adam kaçırmayı da kattılar. Buna rağmen bir azınlık dışındaki güneydoğulu vatandaşlarımız, birer sabır ve tevekkül numunesi olarak cesaret ve inançlarından taviz vermeden hayatlarına devam edebilmekteler.

Bu kalkınmalar, 17. Büyük dünya gücü olmakla yetinmeyip ilk 10'un arasında yer almayı hedef almalar, bu yüzden de başımızın derde girmesinin tercümesi nedir?

Devleti devlet yapan olmazsa olmaz unsurlardan biri de adalet tesis ve tevzi etmek yani adaleti kurmak ve eşit şekilde dağıtmaktır. Mahkemesi olmayan, suçlu ile mağduru ayırt edemeyen, hak edene ceza veremeyen, mazlum ve mağdurun hakkını koruyamayan siyasi teşkilata devlet denemez. Adaleti muhkem olan büyük devlettir. Adliye binalarına "saray" denmesi boşa değildir.

30 Ağustos resepsiyonları daha evvel genelkurmay başkanları tarafından genelkurmay karargâhında verilmekteydi. Cumhurbaşkanları ordunun başkumandanlarıydı ama o sıfat, kâğıt üzerinde kaldığından bir misafir olarak gelir, yemeğini yer ve giderlerdi.

TBMM Başkanı Cemil Çiçek, İspanya'nın ETA teröründen kurtulma şeklinin bu yolla olduğuna işaret ederek bizde de bir milli mutabakat gerçekleştirmek kasdıyla bir beyanname/deklarasyon neşretti.

Bazılarının hınçları vardır, bazılarının şöhret olma hastalığı. Şöhret uğruna tarihte bir adamın Zemzem Kuyusu'nu kirlettiği meşhurdur.

Diyanet İşleri Başkanımız Prof Dr. Mehmet Görmez, Yalova'daki bir cami açılışında bu ülkenin mimarlarına, üniversitelerine dair tenkidler dile getirerek Cumhuriyet döneminde camilerimize küstüler, bu dönemde yeni bir mimari tarz geliştirilemedi demiş.