İki dünya arasında bir ressam: Feyhaman Duran anılıyor

Düzenleyen: / Kaynak: Türkiye Gazetesi
- Güncelleme:
İki dünya arasında bir ressam: Feyhaman Duran anılıyor

Kültür - Sanat Haberleri  / Türkiye Gazetesi

Tam 54 sene evvel hayatını kaybeden Feyhaman Duran, Sultan Abdülhamid’li günlerde yetişmiş; hem resim hem de hat sanatına gönül vermiş; ama belki de iki dünya arasında kalmıştı.

MURAT ÖZTEKİN'İN HABERİ - Osmanlıda doğup, imparatorluğun renkli günlerini yaşayan ve üzerlerine dünya çöktükten sonra yeni bir zamana uyanan sanatçıların enteresan hikâyeleri var. Türkiye’de “portre ressamı” olarak tanınan Feyhaman Duran da onlardan biri… Aynı zamanda hat sanatçısı olan Duran, bundan tam 54 sene evvel bir mayıs günü hayata gözlerini kapadı… 

“FEYHAMAN İMDİ DİNLE BENİ”

1886’da doğan Feyhaman, anne babasını çok küçükken kaybetti ve birilerinin himayesinde büyüdü. Ancak babası şair Hayri Bey, ona nasihat kitabı yazmış, sayfalarına ise “Feyhaman beni dinle imdi/ Zikret Allah’ını Peygamberini” diye şiirle not düşmüştü. Annesi ise Galatasaray Sultanisi’nde okumasını vasiyet etmişti. Belki de onun “ikili” hayatının temeli, bu iki nasihatle atıldı! Feyhaman, Mekteb-i Sultani’de okurken mektep müdürünün himayesine alındı; öksüz ve yetimliğini kamış ve çini mürekkebiyle unuttu. Okulda yazdığı hüsn-ü hatlarıyla göze giren Feyhaman, daha sonra yağlı boya ile tanıştı. Okuldaki hocası, meşhur ressam Şevket Dağ’dı ve onu zamanın sanat merkezi Paris’e göndermek istediyse de başarılı olamadı. 

İki dünya arasında bir ressam: Feyhaman Duran anılıyor - 1. Resim

Ancak Feyhaman Efendi’nin talihi, Abbas Halim Paşa’yla tanışmasıyla değişti. Kendisi için yaptığı resimleri beğenen Paşa, onu bir şekilde Fransa’ya göndermenin yolunu buldu. Feyhaman burada Avrupa resmiyle Türk gelenekleri arasındaki uçurumu görme şansı yakaladı. Ancak ders aldığı Jean Paul Laurens’in tesiriyle ülkeye döndüğünde portreler yapmaya başladı. 

İki dünya arasında bir ressam: Feyhaman Duran anılıyor - 2. Resim

Avrupalılaşmanın bir gaz bulutu gibi her yeri sardığı dönemde, portre resim yaptırmak elitlerin büyük bir merakıydı. Feyhaman Duran ise portresini yaptığı insanların ruh hâlini de resme yansıtabiliyordu ki, bu eserleriyle nam saldı.
Ancak I. Dünya Savaşı yıllarında birçok sanatçı gibi o da dara düştü; ayakkabı alamadığı için deri ve kösele bulup bir ustadan ayakkabı dikmeyi öğrenmeye çalıştı mesela… 

“KUTSAL” RESİM!

Lakin cumhuriyetle birlikte her şey değişmişti. Resim sanatı, “kutsal” görülüp ilerlemekle özdeşleştirilirken Feyhaman Duran da öne çıkıyordu! Yeni dönemin ikliminde Anadolu’ya resim gezilerine gitti, Sanayi-i Nefise Mektebinde dersler verip genç ressamlar yetiştirdi. O da devrinin önde gelen isimlerinin ve siyasilerinin portrelerini yaptı; kimiyle özel çalışma şansı buldu, kimininse fotoğraflarını kullandı! Yani eserleri politik bir propagandanın da parçası oldu. Öğrencilerinden Güzin Hanım’la evlenen Feyhaman Duran, onunla hayatı ve sanatı paylaştı. 

İki dünya arasında bir ressam: Feyhaman Duran anılıyor - 3. Resim

YASAKLI SANAT

Evet, yeni devirde çok öne çıkaramasa da kendisi aslında bir hattattı da… Ancak çok sevdiği hat sanatı âdeta yasaklı olmuştu. Fakat ne resimden vazgeçti ne de hattan… İki dünya arasında gidip geldi; belki de arasında kaldı! 1940’lı yıllardaki kısmi “iklim yumuşamasında” ise hat sanatını natürmort tablolarının içerisine işlemeye başladı yavaş yavaş… Böylece resimle hattı kaynaştırmaya çalıştı. Büyük kayınpederi olan hattat Yahya Hilmi Efendi’nin nesih hattında en büyük üstatlardan olmasına rağmen Duran; celi sülüs ve talik hattını tercih etti. Âyetler, hadisler ve dualar yazdı. Hayatı boyunca seksenden fazla imzalı hat eseri bıraktı.

İki dünya arasında bir ressam: Feyhaman Duran anılıyor - 4. Resim

1950’lerde adı ‘Güzel Sanatlar Akademisi’ diye değişen okuldan emekli olduktan sonra portre çizmeyi neredeyse tamamen bırakıp figürlerin az olduğu manzara ve natürmort tablolara yöneldi. Zaten ömrü hayatında daha çok manzara yapmıştı ama nedense portre ressamı olarak adı çıkmıştı!

Duran, 6 Mayıs 1970’te hayatını kaybetti. “Hattat ressamın” İstanbul Üniversitesi’ne bağışlamış olduğu evi ise yakın zamanda restore edildi ve müzeye dönüştürüldü. Şimdi “ikili dünyası” orada görülebiliyor…

Düzenleyen:  - Kültür - Sanat
Kaynak: Türkiye Gazetesi
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...