Adnânîler, Mudarîler, Kinânîler... Asırlar varlık nürunu getiriyor... Süzüle süzüle Kureyş’e

Düzenleyen: / Kaynak: Türkiye Gazetesi
- Güncelleme:
Adnânîler, Mudarîler, Kinânîler... Asırlar varlık nürunu getiriyor... Süzüle süzüle Kureyş’e

Ramazan Haberleri Haberleri  / Türkiye Gazetesi

Kureyş... K-r-ş kökünden gelir. Toplanmak, ticaret yapmak gibi manaları vardır. Öbür kabilelerin fevkindedir

Himyerîler Kâbe’yi yıkıp taşlarını Yemen’e götürmek isteyince Kinâne, Esed ve Cüzam kabileleriyle birleşip müdahale eder ve galip gelirler. 
Kureyş, Araplar arasında Adnânîlerden, Adnânîler içinde Mudarîlerden, Mudarîler içinde Kinânîlerden süzülen meşhur bir kabiledir. İsmi k-r-ş kökünden (takarruş toplanmak, bir araya gelmek, ticaret yapmak, kazanmak) manasına gelir. Köpek balığı anlamına gelen “kırş” kelimesinden türediği de söylenir. Nasıl denizde diğerlerine baskın ise, Kureyş de öbür kabilelerin fevkindedir. 

HER BİRİNDE MAHARET VAR

Kusay bin Kilâb zamanında insanlar Mekke’de ikamet etmeye ve ticarete başlar. 
Gâlib, hasımlarına değil nefsine galiptir. 
Kusay, halim selimdir. Yedi oğlu olur onlar da babaları gibi müşfik ve sakindir.  
Lüey’in de yedi oğlu olur, kavmi içinde sözü dinlenir. 
Kâ’b, etrafında iyi hasletleriyle bilinir, Arûbe (Araplık) gününe “Yevmü’l-Cümua” adını verir. Hac günlerinde hutbeye çıkar, insani değerlerden söz açar. Üç oğlu dünyaya gelir. Bunlardan Mürre, Arafat’a su kuyuları kazdıran bir hayır hasenât sahibidir, 
Onun da üç oğlu vardır. Kilâb, hac hususunda vazifelidir, su ihtiyacı için gayret gösterir. 

MEKKE MAMUR OLUYOR

Kusay’ın yaşadığı yıllarda Kâbe bakımı Huzâelilerin elindedir ancak ziyareti zorlaştırır misafirleri huzursuz ederler. Kusay, Kinâne ve Kudâa kabilelerinin desteğiyle Huzâelileri sürüp çıkarır. Bilahare Dârü’n-Nedve’yi yaptırır ki bir nevi hükümet merkezidir. Şehrin imar planını da değiştirir, Kureyş’in on kolunu on ayrı araziye yerleştirir. “Kureyşü’l-Bitâh”, “Kureyşü’z-Zevâhir”de yüzlerce ev yapılır, Mekke’yi mamûr hâle getirir. Kureyşlileri bir bayrak altında topladığı için “Mücemmi” (toplayıcı) lâkabı verilir.
Mekke’nin dînî ve siyâsî yönetimi (riyâset) başkumandanlık (kıyâde), sancaktarlık (livâ), kale muhafızlığı (sidâne ve hicâbe), su temini, kuyular açma (sikâye), hacıları ağırlama (rifâde) işlerini de yüklenen Kusay’ın dört oğlu, iki kızı dünyaya gelir.
Bunlardan Abdümenaf’a “Kameru’l-Bathâ” lâkabı verilir ki Cemâl sahibidir. Ona Benî Esed, Benî Zühre, Benî Teym, Benî Hâris de (Hilfü’l-Mutayyebîn) destek verir. 
Abdüddar tarafına ise Hilfü’l-Ahlâf (Yeminliler) denir. Benî Mahzûm, Benî Sehm, Benî Cumah, Benî Adî ile birliktedir. 
Benî Âmir ile Benî Muhârib ise kenarda bekleşir. 

GAZZE’DE MEDFUN BİR DEDE

İki taraf arasında gerilim artınca anlaşmaya otururlar, Dârünnedve yönetimiyle sidâne ve livâ vazifeleri Abdüddar’da kalır, sikâye, rifâde ve kıyâde Abdümenaf’a verilir.
Abdümenaf oğulları (beş erkek, altı kız) komşularla antlaşmalar yapar, Kureyş’e alan açarlar. 
Cömertliğiyle ün yapan Hâşim; hacılara su ve yiyecek sağlar. Yollar emin olunca Kâbe’ye gelen giden artar. Hâşim ve kardeşleri (Muttalib, Abdüşems, Nevfel) güzergâh üzerindeki kabile reisleriyle görüşür, serbest dolaşım ve ticaret izni koparırlar ki “îlâf ” denir buna (Kureyş sûre-i celilesinde geçer).
Mekkelilerin paraları ile birlikte cesaretleri de artar.  Bizans’a, Yemen’e, Habeşistan ve İran’a uzanırlar. Şahlarla, krallarla, melik, kayser, nemrud ve firavunlarla konuşurlar. 
Tüccarlıkları sağlamdır, hileye meyletmezler, itibarlıdırlar. 
Hâşim, sık sık Suriye’ye gider gelir. İşte o yolculuklardan birinde Medine’de oyalanır Neccaroğullarından Amr bin Zeyd kızı Selma ile evlenir. Hanımını orada bırakıp sefere devam eder ve Gazze’de yürür rahmet-i rahmâna. 
Abdülmenaf oğlu Haşim hâlen Gazze’de medfundur. Seyyid Haşim Camii yanında. Siyonistler hepsini yıkar, şu anda tarumar.
(Devam edecek)

AYDIN KANLAR İÇİNDE 

- Çarptı, çarptııı... Koşun, koşuuuun...
- Ah, filinta gibi çocuk ya, kanlar içinde...
- Ambulans çağırın, çabuuuk...
....
- Abi ben de telefonunu bekliyordum. Ne oldu Aydın, görüştü mü psikologla?..
- Pe... Pelin...
- Abi, ne oldu, sesin niye böyle?..
- Ka... kardeşim.
- Abiii, ne olduuuu?..
- Aydın... Araba çarpmış...
- Hayıııır!....
...
Abi kardeş hastane koridoruna yığılmışlardı. Aydın görüşmeden sonra büyük bir moralsizlikle doktorun yanından çıkmıştı. Kırgın, kırgındı... Sonrasında olanlar can acıtıydı...
...
- Ağlama Pelin. İçim yanıyor zaten... 
- Abi biz ne yaptık? Biz ne yaptık? Yavrum benim, oğlum benim. Kanlar içinde yatıyor şimdi. Abi biz ne yaptık?.. 
- İçim yanıyor; dur, dur... 
- Nasıl oldu? 
- Muayene çıkışı aldım onu. Okula bırakacaktım. Okula yakın caddenin karşısında indi. Üzüntülüydü. İnerken bakışı o sözü içime işledi... 
- Ne dedi?..
- Baktı, baktı. ‘Dayıcığım çok mu şey istedim?’ dedi... Sonra birkaç damla gözyaşı süzüldü yanaklarına... İçim kıyıldı...
- Yavruuum.... Ayyy... Şimdi şuracıkta can versem... 
- Sonra ben ayrıldım oradan... Çok uzaklaşmadan arabasının kontrolünü kaybeden sarhoş biri kaldırıma çıkmış, gelip vurmuş...
- Oğlum, canım, evladım benim...
- Sakin ol... Bakalım doktor ne diyecek?.. Ameliyat da ne kadar uzun sürdü böyle...
... 
Ameliyathanenin önünde yıkılmış iki insan. Nihayet saatler sonra kapı açıldı ve maskesini indiren doktor onlara doğru yürüdü. Yüzünde gergin fakat daha çok üzüntülü bir ifade vardı. 
(Devam edecek)

 

Düzenleyen:  - Ramazan Haberleri
Kaynak: Türkiye Gazetesi
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...