Ben buradan ayrılmam! Himmet Ağa öyle bir yere gelir ki güzelliği tarif kabul etmez

Düzenleyen: / Kaynak: Türkiye Gazetesi
- Güncelleme:
Ben buradan ayrılmam! Himmet Ağa öyle bir yere gelir ki güzelliği tarif kabul etmez

Ramazan Haberleri Haberleri  / Türkiye Gazetesi

Heybetli misafiri evine davet eder. O ise Himmet Ağa’mızı kendi evine çağırır. Ağa kabul eder. Bilinmez bir yere doğru yola çıkarlar.

Ayıp olacak diye kendisi de kaçamaz. Himmet Ağa korkudan ter döker… Bu hâliyle der ki: 
- Buyurun efendim, bizim eve gidelim… Sizi misafir edeyim…
Heybetli kişi ilk defa konuşur: - Önce sen bana gel…
- Olur efendim, der… Olmaz deme cesareti bulamaz nedense…
Bu zat önde Himmet Ağa arkada köy odasından çıkıp yürümeye başlarlar. Bir yere inerler. O kimse kollarını kaldırır havada birleştirir gibi bir hareket yapar. Ortalık zifirî karanlık olur…
Himmet Ağa, - Efendim çok karanlık oldu. Evinizde ışık yok mu der… - Var, der o kimse ve bu defa ellerini kıble tarafına uzatır bir yeri açıyormuş gibi yapar… Öyle güzel bir manzara görür ki Himmet Ağa… - Efendim sizin ne güzel eviniz varmış. Ben böyle bir yer görmedim. Ben artık buradan ayrılmam, der…
- Himmet Ağa zaten ayrılmayacaksın… Ben ölüm meleğiyim, burası da senin kabrin deyiverir o heybetli kimse... 

ÖLECEĞİNİ ANLAMIŞTI

Bir profesör doktor, televizyonda anlatmıştı…
- Benim kansere yakalanmış hanım bir hastam vardı. Hastalığı bütün vücudunu sarmıştı. Kadıncağıza belli etmek istemiyordum ama anladı…
Bana dedi ki; 
- Hocam belli etmiyorsunuz ama ben son günlerimi yaşadığımı biliyorum. Hayatım boyunca İslâmiyet’e uyamadım. Şimdi sizden ricam bana İslâmiyet’ten bilmem gerekenleri anlatın…
O böyle söyleyince ben de açık oldum. Kızım Allahü teâlâdan umut kesilmez. İslâmiyet’in şartları şunlardır, imanın şartları şunlardır, diye dilim döndükçe bilinmesi şart olan bilgileri anlattım… Sonunda dedim ki, 
- Hiç korkma. Azrail aleyhisselâm Müslümanlara en güzel surette gelir…

HEMŞİRE ÇOK AĞLIYORDU

Sonra evime gittim… Gece 02.00 sularında evimin telefonu çaldı. Ben telefon acı acı nasıl çalarmış o zaman anladım. Hissettim… Telefonda hemşire hanım, - Hocam, hanım hastanız çok ağırlaştı, dedi… Hemen arabama atlayıp hastaneye gittim. Vardığımda vefat etmişti…
Ancak hemşire içli içli ağlıyordu. Daha önce de çok hastamız vefat etmişti ama bu hanımın vefatına öyle çok ağladı ki, sordum; - Niye bu kadar çok ağlıyorsun, diye… Hemşirenin anlattıkları beni de ağlattı…
- Hocam… O hanım vefat etmeden birkaç dakika önce kalktı, abdest aldı ve iki rekât namaz kıldı.
Kaldı ki kanser hastasının o son anlarında hareket etmek şöyle dursun gözlerini bile açamaz.
Devam etti hemşire hanım… - Uzun uzun gözyaşlarıyla dua etti… Sonra bana dönüp dedi ki; “ Hocama söyleyin. Azrail aleyhisselâm onun anlattığından daha güzelmiş…”

Aşığı olduğu Muhammed aleyhisselâmın ümmetine merhameti sonsuz olan Rabb’imiz… Sevgilin hürmetine bizlere de Azrail aleyhisselâmı günü geldiğinde en güzel surette gönder…

DİSMİTİK BOZUKLUK

- Kaba saba, gaddar insanlara bir bakın. Ağlamayan, ağlayamayan tiplerdir. 
- Yani siz bunun için mi ağlıyorsunuz durup dururken. İyi bir insan olmak için. 
- Annemin endişelendiği ağlamakla benim ağlamam aynı sebeplerle değil. Aynı sonuçlarla da değil. Benimkisi iyi bir kul olamamanın verdiği üzüntüden kaynaklanıyor. Annem ise ve şimdi siz de psikokolik zaafımdan dolayı ağladığımı sanıyorsunuz. 
- Biraz daha açar mısın?..
- Olur... Size benim hakkımda söylenenler hangi tür psikolojik zaafı gösteriyor? Hangi şüpheyle beni konuşturuyorsunuz?
- Dismitik bozukluk diyoruz buna...
- Nedir belirtileri?
- Umutsuzluk, ümitsizlik, keyif almama, ilgi duymama gibi belirtiler. Sürekli bir üzüntü, mutsuzluk, kaygı ve enerji düşüklüğüdür. 
- Doktor Bey, bunların hiçbiri bende yok ki...
- Keyifli işler yapmıyorsunuz ama. 
- Keyif izafi demiştim ve kabul etmiştiniz. 
- Kaygı durumunuz yüksek...
- Sebebi farklı, az önce söyledim... 
- Sürekli üzüntünüz var.
- Bunun da sebebi sizin şüphelendikleriniz değil. Üzüntüm iyi bir kul olamadığımdan demiştim. 
- Durup dururken ağlama nöbetleri... 
- Bu da aynı sebepten ve annemin annelik duygusuyla abarttığı kadar değil. Keşke daha çok ağlayabilsem...
- Nasıl yani?
- Sizin biliminizle ağlamanın iç dünyaya ümitsizlik, kasvet, çaresizlik gibi serpintileri olur. Benim inancım gereği ağlamamda ise bir ferahlık ve sığınış ele geçer. Ne yapalım ki, bunu inanan ve tadan bilir. Ben bundan ve getirdiği tevbe duygusundan hüzünlü bir zevk ve teselli alıyorum, niye saygı duyulmuyor?  
           (Devam edecek)

CÖMERTLİK ABİDESİ SAHABİ

Eshâb-ı kirâm’ın meşhurlarından. Ensardan olup, cömertlikte benzeri yoktu. İkinci Akabe biatında Müslüman oldu. Peygamber Efendimiz (aleyhisselâm) Medine-i münevvereye hicret ettiğinde, Hazret-i Hâlid bin Zeyd’in evinde yedi ay misafir olmuştu. Sa’d bin Ubade (radıyallahü anh) Peygamberimize bu misâfirliği sırasında her gün yemek göndermiştir.  Bedir Savaşı’na ve Uhud Savaşı’na katılmıştır. Uhud Savaşı’nda Peygamberimiz Hazrec kabilesinin sancağını Sa’d bin Ubade’ye vermiştir. Benî Kureyza Gazası’nda bütün orduya yiyecek vermiştir. Vefat edinceye kadar canıyla ve malıyla devamlı hizmette ve cihadda bulunmuştur. Medine civarında pek çok arazisi, bağı bahçesi vardı. Kendisine aid bir kale vardı. Orada ikamet ederdi. Bu kalede hergün büyük ziyafetler verirdi. Herkes oraya gidip, yer içerdi. Eshâb-ı kirâm içinde Eshâb-ı Suffa vardı. Bunlar bekâr, ömürlerini ilim öğrenmek ve öğretmeye adayan sahâbilerdi. Onlardan her gün 80 kişiye yiyecek ve içecek verirdi. 

BU HAYATI DURDURAMAZSIN 

 İnsan nerde bulunursa bulunsun, nefesler azar azar geçiyor… Bu hayatı durduramazsınız… Bu akan hayatın, ahirete faydası olması lazım. Eğer bir insanın niyeti, -hangi işte olursa olsun, ister dünya, ister ahiret- Allah rızası ise, bunun dünyası da ahiret, ahireti de ahiret… Eğer niyeti Allahü teâlânın rızası değilse, öldükten sonrası değilse, dünyası da dünya, ahireti de dünya... Yani ne kadar ibadet yaparsa yapsın, eğer onun niyeti Allahü teâlânın rızası değilse, hepsi ölünce burada kalır, öbür tarafa hiçbir şey gitmeyecektir.
 Yolunu şaşırmış bir müslümanı doğru yola çevirmek, on kâfirin imana gelmesinden daha sevaptır.
 Müşriklerin iman etmemesinin iki sebebi vardır, kibir ve inat.
 Kibir insanı küfre kadar sürükleyen bir yoldur. Kibir her cins iyiliğe manidir.
 Her şeyin bir alameti vardır. Doğmak ölmenin alametidir. Vakit çok kıymetli.
 Bir hırsız, oğluna yaptığı hırsızlıkları anlatıyormuş, demiş ki, bak bu atın üstünde duran adamın atını 40 kere çaldım, ama ben yine aşağıdayım, o yine atın üzerinde.

Düzenleyen:  - Ramazan Haberleri
Kaynak: Türkiye Gazetesi
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...